RTÜK'ün, Meclis'te bulunan partilerin önerileriyle seçilen kişilerden oluştuğunu hatırlatan Akman, "Bu sebeple siyaset medya ilişkisinde, RTÜK hiçbir zaman siyasetin hizmetinde bulunmamıştır. Tüm üyeler siyaset dışı bir tutumla kamu görevini yerine getirmektedirler" dedi. RTÜK Başkanı Zahid Akman, Radyo ve Televizyon Gazetecileri Derneği'nin yayın organı Prime Time dergisinde yayınlanan röportajında, "RTÜK hiçbir zaman siyasetin hizmetinde bulunmamıştır" dedi.
Akman, siyasetin medya üzerindeki etkisiyle ilgili şunları söyledi:
"Medya-siyaset ilişkisi her zaman tartışılmıştır. Kimileri bunu yeni siyasi hedefleri için malzeme olarak kullanır. Çünkü gündemde bulunmak ister. Fakat RTÜK, Meclis'in çatısı altında bulunan partilerin önerileriyle seçilen kişilerden oluşmaktadır. Bu sebeple siyaset medya ilişkisinde, RTÜK hiçbir zaman siyasetin hizmetinde bulunmamıştır. Tüm üyeler siyaset dışı bir tutumla kamu görevini yerine getirmektedirler."
Yeni RTÜK yasasına da değinen Akman, Hükümetin yayın durdurma yetkisinin RTÜK yasalarının tamamında olan bir durum olduğunu söyledi. Akman, "Ancak bu yeni yasada kriz dönemi yayınlarında RTÜK de bir yetki talebinde bulunacak. Elbette yasama organımız tarafından kabul edilirse. Hükümetin yayın durdurma yetkisi, başbakanın talimatıyla bir bakan tarafından yayın durdurma yetkisi RTÜK'ün kuruluşundan beri var olan bir durumdur" diye konuştu. RTÜK Başkanı Akman, kamu yayıncısı olan TRT'nin de bir ihlal yapmasının söz konusu olması durumunda denetim yetkisinin yeniden RTÜK'e verilmesi gerektiği inancıyla yeni bir düzenleme yaptıklarını belirtti.
Yasada, Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği bazı bölümlerin üzerinde çalıştıklarını kaydeden Akman, yayın ihlalinin söz konusu olduğu durumlarda yayın kuruluşunu, yapımcı ve sunucuyu sorumlu tutan birtakım düzenlemeler de getirdiklerini ifade etti.
Akman, yabancı yayıncı sermayesinin arttırılması konusunda da şöyle konuştu:
"Eskiden bir kısılama vardı diye ifade edilebilir. Çünkü Avrupa Birliği'ne girme kararlılığından dolayı Türkiye'nin, Avrupa sermayesinin serbest dolaşımı bağlamında Avrupa'daki yayıncılara imkanlar tanıması zorunluluğu var. AB'ye girdiğimiz anda yayın kuruluşlarının ülkemizde yüzde 100'lük bir oranda yayın kuruluşuna sahip olma hakkının verilmesi zorunluluğu var. Mevcut yasada yüzde 25'lik bir yabanı sermaye kısıtlaması var. Biz bunu bu dönemde yüzde 50'ye çıkarmayı önerdik. Bunu şu şekilde ifade etmem mümkün; teknoloji televizyon, yayın dünyasında son derece hızlı gelişiyor. Dijital platformlar, kablo, uydu platformları... Yani hepsi yayın kuruluşudur ve bir tek şirkettir. Herhangi bir yabancı şirket geldiği zaman ülkemizde en çok izlenen ve karasal yayın yapan yayın kuruluşlarının yüzde 50'sine ortak olabilecekken ikinci bir yayın kuruluşunun da yüzde 25'ine ortak olabilecek."
Kaynak: ANKA