Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tepkisini çeken Fatih Portakal'ın sözleri nedeniyle FOX TV'ye ve 'Halk Arenası' programına ise Metin Akpınar ve Müjdat Gezen'in açıklamaları nedeniyle Halk TV'ye ağır cezalar verdi.
Halk TV ve FOX TV için “Toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etmek, toplumda nefret duyguları oluşturmak” gerekçeleriyle ceza kesildi. Halk TV’ye “eleştiri sınırlarını aşmak”, FOX TV’ye de “tarafsızlık ilkesini esas almamak” gerekçesiyle ayrıca cezalar verildi. Böylece FOX TV’ye 1 milyon TL’ye yakın ceza kesilmiş oldu. FOX Ana Haber de 3 gün hiç yayınlanmayacak. Halk TV’ye ise yaklaşık 80 bin TL para cezası verildi. Halk Arenası programının ise 5 kez yayınlanması yasaklandı.
Cumhuriyet'ten Sinan Tartanoğlu'nun haberine göre; RTÜK’ün CHP kontenjanından seçilen üyesi İlhan Taşcı kararları değerlendirdi. Taşcı, “Cumhurbaşkanının işaretiyle yargının ardından RTÜK’ün de harekete geçerek yaptırım kararı vermesine ilişkin hızı doğrusu göz yaşartıcı. Anlaşıldı ki, görev sırası RTÜK’e geldi, o da görevini yerine getirdi. Bu kadar hızlı rapor düzenleyip karar alabilen RTÜK’ten aynı hızı bu ülkenin kurucusu Atatürk’e “zurnanın son deliği” denilen televizyon yayınları için de bekliyorum. Aynı hızı, ülkenin ikinci büyük partisinin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na küfre varan televizyon programları için beklemek bu ülkede yaşayan milyonlarca yurttaşın da hakkıdır. Metin Akpınar’ın, barıştan, demokrasiye sahip çıkmanın kıymetinden söz ettiği konuşmanın cezalandırıldığı yerde, ‘oluk oluk kan akıtmaktan’, ‘boğazların kesilmesinden’ söz edenlerin değerlendirmesi düşünce özgürlüğü sayılıyor sanırım” dedi.
“Kaymak tabakalar’ yerine adliye koridorlarında tost yiyen aydınların tespitlerini, eleştirilerini cezalandırma anlayışı, zamanın ruhuyla RTÜK’te de karşılık buldu” diyen Taşcı; Halk TV’ye verilen ceza için şunları söyledi:
“RTÜK siyasilerin basın üzerindeki ayar sopası değildir, olmamalıdır; buna izin verilmemeliydi. Metin Akpınar için “üzüldüğünü” ifade edenler var. Bence kıymete değer Metin Akpınar’a, Müjdat Gezen’e ‘üzülmek’ yerine ülkenin geldiği hale, kendi derdimize yanıp üzülelim. Verilmek istenen mesaj açıktır; düşünmeyin, eleştirmeyin, sorgulamayın, konuşmayın. De Gaulle’nin “Sartre Fransa”dır sözünden uyarlarsak, Metin Akpınar ile Müjdat Gezen de Türkiye’dir. Türkiye’nin siyasi hiciv ustası, ülkenin mizah hafızası olan iki sanatçının yargılanıp cezalandırıldığı yerde artık Türkiye ve bu toprakların mizahı yargılanmaya başlanmış demektir. İki sanatçının da yargılanmaktan, cezadan korkmayacak kadar yaşanmışlığı var buna karşın onları cezalandırma yoluna gitmek Türkiye’de çokça özlenen masumiyetin, o neşeli günlerin hayal olması; düşünce özgürlüğünün de rezil rüsva olması demektir. Demokrasi; herkesin demokratik sınırlar içinde özgürlüklerini ve haklarını kullanabildiği, tüm bunları ne yargı ne de başkaca bir makamın korkusu olmadan gerçekleştirilebildiği bir rejimdir”
Taşcı, Fox TV’ye verilen ceza için ise şu değerlendirmeyi yaptı:
“AİHM’in pek çok kararında, basın özgürlüğü konusunda “ifadeler rahatsız edici, şok edici ve abartılı olabilir; hatta saldırgan ifadeler kullanılabilir; yeter ki beyan ya da yayın şiddeti, silahlı ayaklanmayı ve isyanı teşvik etmesin” ilkesini benimsemiştir. Basın iktidarın aleyhine ve onu kızdırabilecek dahi olsa gerçekleri özgürce söyleyebilmelidir. İfade ve basın özgürlüğünden ancak bu koşullarda söz edilebilir. Yeter ki, medyadaki değerlendirmelerde şiddete, silahlı mücadeleye veya isyana teşvik edilmesin. Bu ilkeler hem ulusal hem de Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşme ve mahkeme kararlarında da sabittir”
“Gazeteciler düşünmeyecek, eleştirmeyecek, sorgulamayacak, konuşmayacak ve yorum yapmayacaksa kamu çıkarı adına neyi yerine getirecekler?” diyen Taşcı, şöyle konuştu:
“Oturup pehlivan tefrikası çıkarmasıysa gazetecilerden beklenen o gazetecilerin işi değildir. O işi zaten fazlasıyla yapan da vardır. Orada bir eksiklik yok. Bir gazetecinin yaptığı yorumdan hareketle “ensesinin patlatılmasından” söz edilen yerde ne basın özgürlüğünden ne düşünce özgürlüğünden söz edilebilir; artık konu can güvenliğinin nasıl sağlanabileceği sorusuna yanıt bulunması olacaktır.
Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels,“Gazeteciler bir piyanonun tuşları gibi olmalıdır, biz hangi tuşa basarsak o sesi çıkarmalıdır” diyordu. Siyasi iktidar gazetecilerden bunu bekleyebilir; ancak RTÜK’ün gazetecilerin piyanonun birer tuşu haline getirmeye çalışılmasına karşı çıkıp, iktidarın tuşu olmayı reddeden gazetecileri ve yayıncıları da korumalıdır. Üst Kurul, sadece denetleyici değil, aynı zamanda düzenleyicidir.”
CHP’li üye İsmet Demirdöğen ise, “RTÜK bedel ödetme ve ense patlatma kurumu haline dönüştürülmüştür. En masum düşünce açıklamaları bile belli merkezlerin hedef göstermesi ile suç sayılmakta ve RTÜK iktidarın susturma mekanizmasının bir dişlisi gibi kullanılmaktadır” dedi.
Demirdöğen, “Cumhuriyetin kurucusu Atatürk ve milli mücadele arkadaşlarına, muhalefet liderlerine ve milletvekillerine yapılan hakaretler ‘düşünce özgürlüğü’ sayılırken demokrasi istemek büyük bir suç olarak görülmektedir. Bir grup tarafından hedef gösterilen kişi ve kurumlar için RTÜK ne yazık ki infaz makamına dönüşmüştür. Mizahı ve ironiyi algılamaktan yoksun kişilerin, en azından, açıklayacakları fikirleri olanlardan korkmaması gerekir” ifadelerini kullandı.