Pablo Picasso "her çocuk sanatçıdır, esas sorun büyüdüğümüzde sanatçı kalabilmektir" demiş. Gerçekten çocukların hayal dünyası yetişkinlerinkinden çok daha büyüktür. Çocukları gözlemleyip ne kadar basit şeylerden büyük anlamlar ve heyecanlar çıkardıklarını görebilir ve onları örnek alabilirsiniz. Bir çocuk köpeklerle konuşabilir, çok basit bir çubuktan bile dünyanın en eğlenceli oyuncağını yaratabilir.
İnsanlar büyüdükçe "gerçek" dünyanın kalıplarına sıkışıp kaldığı için yaşlanmaya başlar. Sanatçılarda ise durum tam tersidir. Bu yüzden sanatçılara zaman zaman "çocuk kalmış yetişkinler" de denir. Çünkü üretkenlik için yaşadıkları dünyanın sınırlarını aşmaları gerekir. Aradaki tek fark çocukların bunu doğal olarak, sanatçıların ise zorlama bir şekilde yapması.
Gençken aileniz ya da büyüklerinizin "bizim zamanımızda böyle miydi" kalıbıyla başlayan söylenmelerinden ne kadar rahatsız olduğunuzu hatılıyor musunuz? Eğer hatırlamıyorsanız ya çok şanslısınız ya da siz de "bizim dönemimiz daha iyiydi" diyen sıkıcı insanlardan oldunuz demektir. Ünlü düşünür ve iletişim teorisyeni Marshall McLuhan "her toplum içinde bulunduğu çağdan geriye bakar ve içinde yaşadığı çağı göremez" der. Unutmamak gerekir ki zamanın ruhu diye bir gerçek vardır ve içinde yaşadıkları çağı yeni jenerasyonlar kadar kimse anlayamaz. Siz de yeni jenerasyonların nelerden keyif aldığını anlamaya çalışarak ruhunuzu genç tutmaya çalışabilirsiniz.
Tabii ki gelecek kaygınız olacak. Bununla birlikte zaman zaman kaygılarınızı bir kenara bırakarak yaşadığınız anın tadını çıkarmaya çalışın. İlk birkaç denemenizde başarılı olamazsanız da üzülmeyin. Birkaç denemeden sonra inanın size çok doğal gelmeye başlayacak.
Anı yaşamak için kenara koymanız gereken tek kaygı gelecek kaygısı da değil. Geçmişte yaşadığınız pişmanlıkları da olabildiğince unutun. Geçmişe takılıp kalmakta ruhunuzu olması gerekenden daha hızlı yaşlandırır.
Her şeyi merak edin. Her şeyi sorgulayın. Fakat sorgulamayı çok da abartmayın ki kendinizi bir anda dipsiz bir kuyuda bulmayın. Merak ve sorgulamak zihninizi dinç tutar. Hiçbir şeyi olduğu için kabul etmeyin. "Neden" diye sormak ve yeni şeyler öğrenmek hem çevrenizi hem de başka insanları daha iyi anlamanızı sağlar. Aklınızı çalıştırır ve işleyen demir ışıldar. Bırakın zihninizin ışıltısı hem gözlerinizden hem de bedeninizden dünyaya saçılsın.
İnsanları "iyi" veya "kötü" diye yargılamadan önce onları tanımaya çalışın. İçlerindeki iyilikleri görüp onları dışarı çıkarmalarına yardımcı olun. Bu bazı insanlarda işe yaramasa da siz elinizden geleni yaptığınıza eminseniz iyi hissedebilirsiniz. Fakat bunu yapacağım diye de kendinizi paralayıp karamsar insanların girdaplarında boğulmamaya dikkat edin.
Zihninizin gençliği bedeninizi etkileyebileceği gibi yorucu ama keyifli bir fiziksel aktiviteden sonra vücudun salgıladığı endorfin de zihninizi dinç tutar. Daha olumlu, mutlu ve enerjik bir insan olmanızı sağlar.
Mesela çok sevdiğiniz bir kitabı yeniden okuyun. Kitabı ilk okuduğunuz zamanda hissettiklerinizi ve neden o hisleri yaşadığınızı hatırlamaya çalışarak kendinizi zamanda biraz geri götürün. Tekrar okuduğunuzda neler hissettiyseniz geçmişte hissettiklerinizle karşılaştırın ve üstüne biraz düşünün. Çok sevdiğiniz bir filmi yeniden izleyebilir veya çok sevdiğiniz ama uzun süredir dinlemediğiniz bir şarkıyı da dinleyebilirsiniz.
Çok basit: "Eğer bir konuda çözüm yoksa zaten endişe etmeye değmez çünkü zaten yapabileceğiniz bir şey yoktur. Eğer yapabilecek bir şey varsa da endişe etmeye gerek yok çünkü zaten çözüm bulunacaktır."
Sağlıklı beslenmek için strese girmekle sağlıklı beslenmeyi hiç umursamamak arasında neredeyse hiçbir fark olmadığını biliyor muydunuz? Biri zihninizi diğeri bedeninizi yorar. İkisi de erken yaşlanmaya neden olur.