ANKARA (İHA) - Avrupa Komisyonu Bağımsız Türkiye Raportörü Büyükelçi Albert Rohan, Türkiye'nin, AB üyesi olan Kıbrıs Rum Kesimi'ni tanıma konusunu en geç müzakere tarihine kadar çözmesi gerektiğini belirterek, "Kıbrıs'ın çözümsüzlüğünden Türkiye sorumlu değildir. Ancak birbirini tanımayan partnerler arasında müzakere olmaz" dedi.
Türk Tarih Kurumu'nda bu sabah düzenlenen "Avrupa'daki Türkiye: Tarih, Kültürel İzler ve Kimlik" konulu sempozyum başladı. Avusturya'nın Ankara Büyükelçiliği, Türk Tarih Kurumu, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Viyana Diplomasi Akademisi'nin katkılarıyla gerçekleşen sempozyuma konuşmacı olarak Avrupa Komisyonu Bağımsız Türkiye Raportörü Büyükelçi Albert Rohan, Başbakanlık Baş Danışmanı Ahmet Davutoğlu ve akademisyenler katıldı. Sempozyumun ilk oturumunda konuşan Rohan, Avrupa'daki bazı hükümetlerin Türkiye'nin üyeliğine ilişkin kuşkuları olduğuna değinerek, bu durumun Türkiye tarafından titizlikle dikkate alınması gerektiğini ifade etti. Türkiye'nin 'serbest dolaşımsızlık' şartı ile üyeliğe kabul edilmesinin gündemde olduğunu hatırlatan Rohan, serbest dolaşımını engelleme yaklaşımının AB'nin özgürlükle ilgili temel prensibine aykırı olduğunu belirtti.
Kıbrıs'ın çözümsüzlüğünün Türkiye'nin sorumluluğunda olmadığını kaydeden Rohan, buna rağmen Türkiye'nin önündeki müzakere öncesi bir sorun olduğunu ve Türkiye'nin tanımadığı Kıbrıs Rum Kesimi'nin AB üyesi olduğunu belirtti. Rohan, "Birbirini tanımayan partnerler arasında müzakere olmaz" ifadesini kullanarak, Türkiye'nin müzakere tarihine kadar bu sorunu çözmesi ve sorunun 'duygusallık'tan kurtarılarak bir çözüme ulaştırılması gerektiğini kaydetti.
Sempozyumda söz alan Başbakanlık Baş Danışmanı Ahmet Davutoğlu ise, Türkiye-AB ilişkilerinde yöntem açısından birtakım sorunlar olduğunu belirtti. "Türkiye-AB ilişkileri statik bir entite gibi algılanıyor" diyen Davutoğlu, yaşanan dönemde bu algılamanın durumu anlaşılmaz kıldığını ifade etti. Bu ilişkinin tek yönlü ve tek boyutlu olmadığını belirten Davutoğlu, konunun bölgesel ve küresel boyutları olan çok kapsamlı bir ilişki olduğunu vurguladı. Bu ilişkinin sadece siyasi ve ekonomik boyutunun bulunmadığını dile getiren Davutoğlu, diplomatik, stratejik ve kültürel boyutlarının da göz önünde bulundurulması gerektiğini kaydetti.
"KITASAL GÜÇ OLMAYA DEVAM EDERSE AB, 20 YIL SONRA ÇÖKER" AB'nin önemli bir kararın eşiğinde olduğunu ifade eden Davutoğlu, bu kararın kıtasal bir güç ya da küresel bir güç olmayı seçmek olduğunu belirtti. Türkiye aday olsa da olmasa da AB'nin bu kararı ve sonucunda gelecek yeni durumu yaşayacağını belirten Davutoğlu, Türkiye'nin de tıpkı AB gibi modernizeden globalleşmeye geçtiğini söyledi. Avrupa'da küresel bir güç olmanın çok kültürlü bir ulus haline gelmek ve Asya ile bir şekilde ilişkiler kurmaktan geçtiğine dikkat çeken Davutoğlu, "AB bu sınavı bir şekilde yaşayacak. Ya vizyon temelli bir karar alıp 2050'lerin AB'sini tasavvur edecekler, ya da risk alıp Türkiye'yi de kapsayan bir genişleme gerçekleştirecek ve globalleşmeyi seçecekler" dedi. Türkiye'ye bugün karşı çıkan liderlerin 20 yıl önceki Soğuk Savaş dönemi halen yaşansaydı Türkiye'ye tereddütsüz 'evet' diyeceğini savunan Davutoğlu, "Liderlerin geleceğe, farklı perspektifleri biraraya getirerek bakması gerekli. Bir yapı kendisini yenilemezse çöker. Kıtasal bir güç olmaya devam ederse 20 yıl sonra AB çöker, yalnız ve yaşlı bir kıta haline gelir" dedi.
Türkiye'nin de böyle bir karar döneminde olduğunu belirten Davutoğlu, Türkiye'nin de kendi kronik problemlerini AB'ye girince çözebileceğini sanması halinde benzer bir akibete uğrayabileceğini kaydetti. Türkiye'nin konumu nedeniyle küresel problemlerle ilgilenmek zorunda olduğunu ifade eden Davutoğlu, Anadolu tarihini atlayan bir yaklaşımın da küreselleşemeyeceğini dile getirdi. AB'nin, yaşadığı bu karar süreci nedeniyle kendisine güvensiz olduğunu savunan Davutoğlu, "AB kendisine güvenseydi Türkiye'nin gelişinden korkmazdı" dedi. Davutoğlu, bir dönem başkasını dışlayanların sonra kendilerinin de dışlanabileceğini ifade ederek, Türkiye ve AB'nin birbirine yardım ve destek olmasının zorunlu olduğunu söyledi. Davutoğlu, "Ortak bir kaderin parçası olduğumuzu bilmek istiyoruz. Bu nedenle müzakerelerle ilgili 'açık uçluluk' durumu bizi rahatsız ediyor. Özel statü, imtiyazlı ortaklık gibi teklifler başkalarına cazip gelebilir; ancak bizi rahatsız ediyor. Biz, 17 Aralık'ta 'AB'nin ortak kader paylaşımında Türkiye'yi görüyor musunuz görmüyor musunuz?' sorusunun cevabını alacağız. Bu nedenle müzakere süreci de sürdürülebilir olmalı diyoruz. Biz AB'nin Türkiye'yi bir tünele sokup, özel statü, imtiyazlı ortaklık gibi başka yollara saptırmasını değil, birlikte bir yolu yürüyüp sonunda gelecekteki ortak kaderi paylaşmak istiyoruz" dedi.