Ünlü sinema ve tiyatro sanatçısı Tuncel Kurtiz’in hayattayken okuduğu ‘Saat on ikiyi beş geçiyor’ şiirinin yazarı Serkan Uçar, Kurtiz’i anlattı.Ölümünün 1. yılında anılan Tuncel Kurtiz’in herkesin sevgilisi olduğunu söyleyen Serkan Uçar, “13 yıl bir zamandan bu yana rahmetli Kurtiz ile iyi bir gönül bağımız vardı. Herkesin sevgilisi, herkesin babası, gönül dostu bir insandı. Benim ’Saat on ikiyi beş geçe’ isimli şiirimi okumuştu. O saatte de vefat edince inanın çok üzülmüştüm. Çünkü kendisi kimsenin gönlünü kırmazdı. Yanımıza geldiğinden bize hayranları yaklaşmak isterdi. Ama yaklaşamazlardı. O ise hisseder yanına çağırırdı. Öylesine hisliydi. Sanki 40 yıllık dostlarıymışçasına sarılırdı hayranlarına, her biri ile beraber sohbetler ederdi. Fotoğraf çektirirdi. Kimsenin kırılmasını istemiyordu. Onun gibi bir insanın bir daha geleceğine inanmıyorum. Onu sadece belli günlerde anmak yerine, ölüm günü yerine, onu seven tüm insanları her an ve her zaman yaşatmak gerekiyor. En son ölmeden bir ay önceydi. Dükkanda sohbete diyorduk. Yan tarafta otelde kalan bir müşteri kendisine yaptığı resim işlemelerini göstermek istedi. Tabii o yorgundu. Yan tarafta otelin duvarı da yüksekti. Arkasına döndü. ‘Kızım çok yorgunum’ dedi. Sonra dükkana geçtik. Şiir dinledik, sohbet ettik. Evine gitmek için dışarı çıktı. Ardından ‘O kızım gönlünü alalım, kırılmasın’ dedi. ‘İçimde kırılırsa ukte kalır dedi’. Kimsenin ona kırılmasını istemezdi. Onu bütün sevenlerinin başı sağ olsun. Onu hep yaşatalım, isterim" dedi."MEZARI BÖYLE YAPILMADAN KALMALI"Uçar, "Ben mezarı yapıldı diye haber görmüştüm. Ben onun mezarına çiçek bahçesi diyorum. İnanılmaz doğal bir insandı. İnanılmaz sade yaşamayı benimsemiş bir insandı. Şu anda mezarını görüyorum. Çok içten ve çok sıcak. Sevgiyle, şefkatle karşıladı ve kucakladı. Mütevazi bir mezarının olması çok doğal, kendisi çünkü doğal bir insandı. Bu şekilde doğal olarak şatafattan uzak kalmalı” şeklinde konuştu.İşte Kurtiz’in seslendirdiği şairin o şiiri:ON İKİYİ BEŞ GEÇEZaman, can çekişirken,Akrep yelkovan, arasında;Bir adım öteye gidemezken geceden,Ay, ışığını çekerken sinesine,Yıldızlar çekilirken kuytu karanlıklara,Hüzün, Bakır bir çaydanlıkta demleniyordu,Ve ben, son sigaramdaki dumanları da hapsediyordum içime,Saat on ikiyi beş geçiyordu.Ekmek bıçağında dilimleniyordu ömrüm;Masum, yalınayak çocukluğum;Umudun kıyısından geçmeyen gençliğim,Ulu orta seriliyordu, harami sofrasına,Düş bahçelerim yağmalanıyordu,Her kes payına düşeni alıp giderken.Bütün kimsesizliğimle,Bütün çaresizliğimle,Bütün çıplaklığımla, kalıyordum karanlığın koynunda;Üşüyordum,Tepeden tırnağa buz kesiyordu yalnızlık.Saat on ikiyi beş geçiyordu.Dişlerimle, şafağı sökmek isterken karanlığın göğsünden;Gün ağarıyordu saçlarıma,Tel tel,Raylarımdan çıkıyordum,Vagonlarım kopuyordu bir biri ardına,Savruluyordum,Bir cinayete kurban gidiyordum,Kaza süsü verilmiş,Faili meçhul bir ölüm biçiyordu terzi masasında,Bir tabuta çivileniyordum.Saat on ikiyi beş geçiyordu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz