YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Sacit Adalı: Partilerin Kırmızı Çizgileri Nedeniyle Sivil Anayasa Yapılamıyor

Eski Anayasa Mahkemesi üyesi ve Turgut Özal Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sacit Adalı,...

Eski Anayasa Mahkemesi üyesi ve Turgut Özal Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sacit Adalı, Türkiye'nin ilk defa sivil bir anayasa yapma şansı yakaladığını, ancak partilerin kırmızı çizgileri nedeniyle bu şansın kullanılamadığını söyledi. Adalı, "Yapılacak şey, askeri bir vesayetin altında yapılmış anayasanın revizyonunu yapmak değil, oturmuşuz onu revize ediyoruz ve kavga da oradan çıkıyor.Halbuki tamamen yepyeni bir anayasa, onu tamamen kenara bırakıp, yepyeni bir mantık ve felsefe ile yeni bir anayasaya başlamak lazım.” dedi. Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (Adana BTÜ)’nin ilk akademik yılının açılış törenine katılarak ilk dersi veren Prof. Dr. Adalı, yeni anayasa yapım sürecine değindi. Üniversitenin Yeşiloba Yerleşkesi’ndeki hizmet binasında öğretim üyeleri ve öğrencilere seslenen Prof. Dr. Sacit Adalı, yeni anayasa için partilerin kırmızı çizgiler çekmesine tepki gösterdi. Anayasaların milli olamayacağını aksi halde dünyadan kopmuş olacağını ifade eden Adalı, “Anayasalar mahalli kurallar üzerine bina edilemez. Cihanşümul kaideler üzerine kurulur. Evrensel hukuk normları, temel hukuk kaideleri üzerine kurulur. Şu veya bu partinin tartışacağı bir konu da değil. Evrensel hukuk kuralları da belli. Bunları ihmal ettiğiniz zaman zaten anayasa, anayasa olmaz. Kanun olur, kendinize mahsus bir kanun yapmış olursunuz ve geçicidir. Bütün dünya çapında, bütün insanlığı kucaklayan, kapsayan ve herkesin kendini içinde bulacağı bir anayasa en iyi bir şekilde, en fazla cihanşümul, evrensel kuralları barındıran anayasadır. Fakat ne çare ki, biz yine de partilerimiz olarak şuanda dört parti, sanki parti menfaatlerini ön plana almış gibi, kırmızı çizgi ifade ediyorlar ve olmazsa olmazlarını koyup ileriye götüremiyorlar. Halbuki yapılacak şey o değil. Yapılacak şey, askeri bir vesayetin altında yapılmış anayasanın revizyonunu yapmak değil, oturmuşuz onu revize ediyoruz ve kavga da oradan çıkıyor. Yapılan bir şey yok. Onu biraz değiştirmek. Halbuki tamamen yepyeni bir anayasa, onu tamamen kenara bırakıp, yepyeni bir mantık ve felsefe ile yeni bir anayasaya başlamak lazım.” diye konuştu.Anayasa komisyonunda 2 sene zarfında 59 maddeden öteye geçilememesinin niyeti kötü insanlara fırsat verdiğini ifade eden Prof. Dr. Adalı, “60 ihtilali, 80 ihtilali bu sebeple oldu. Siviller kendi problemlerini çözemiyorlar, yukarıdan bir el gelir bu problemleri çözer, kim, güçlü olan kimse, güçlü olan da asker. Tüm silahlı kuvvetleri, silahı elinde tutanlar. Böyle bir anlayışın son bulduğu bir devirdeyiz. Son bulmasının esas şartı da mevcut anayasayı tamamen değiştirerek yapabilmek ve çıkartabilmek, hem de terayağından kıl çeker gibi.” ifadelerini kullandı.ANAYASA 40-50 MADDELİ OLMALIKonuşmasında kendi teklifini de sunan Adalı, geniş anayasaya ihtiyaç olmadığını, 40-50 maddelik bir anayasa ile Türkiye’nin çok rahat idare edilebileceğinin altını çizdi. Anayasada çok çeşitli hürriyetler bulunduğunu hatırlatan Adalı, “Seyahat hürriyeti, basın hürriyeti, haberleşme hürriyeti, toprak mülkiyet hürriyeti, herşey var. Kanaat, vicdan hürriyeti, düşünce hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti, hepsi var. Bence 2 hürriyet yeterli. Bir, ‘insan onuru dokunulmaz ve insan hayatı kutsaldır.’ İnsan hayatına kıyılamaz. Bir, kişi hürriyetini en bariz olarak ifade eden, bir de diğer bütün hürriyetleri içine alan bir hürriyet, bir özgürlük; kendini ifade etme hürriyeti. Bir insan ki, siz, o, şu, bu, ben kimse, insan olarak kabul ediliyorsak, ki öyle, bana başka bir şey söylemeyin, bana seyahat hürriyetim var, mülkiyet edinme hakkım var, dernek kurma, sendika kurma, toplantı ve gösteri yürüşüyü yapma bunlar filan demeyin. Bana birtek bir şey söyleyin, kendini şiddete başvurmaksızın, her türlü yoldan ifade edebilirsin. İşte kendini ifade hürriyeti. Bütün toplantı gösteri yürüyüşü, basın hürriyeti, haberleşme hürriyeti bütün bunlar hepsi bunun içinde yatıyor. Tek tek saymaya lüzum yok.” diye konuştu. 28 Şubat sürecinde laikliğin din olarak algılandığını da ifade eden Prof. Dr. Adalı, sözlerini şöyle tamamladı: “Demokrasi olmasaydı, laiklik anayasada olmazdı. Bir zaman 28 Şubat sürecinde Laiklik din olarak algılandı. Laiklik kalsın, diğer bütün her şey batsın, önemli değildi. Laiklik de diğer mutlu yaşamanın manivelalarından biridir. Tek kelimeyle laiklik, kimsenin kimseye karışmamasıdır. Bizim hayatımız o. Bu memlekette bu zaten vardır. 1955’te yaşanan 6-7 Eylül hadiselerinde komşularımızı biz bayrak, Kur’an vererek koruduk.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler