Saçların sağlıklı olması aslında bedenin bütün işlevlerinin doğru bir şekilde yerine getirilmesiyle mümkün olur. Bu açıdan bakıldığında saçlarda görülen problemler pek çok hastalığın işareti olabilir. Bu yüzden saçlardaki değişimler göz önünde bulundurulmalı ve mutlaka gerekli önlemler alınmalıdır. Saçlarda gözle görülür bir değişime sebep olan saç problemlerinden biri de saçkırandır.
Özetle kıl kaybı diyebileceğimiz ve genellikle 20 yaş altındaki gençlerde rastlanan saçkıran hastalığı sadece saç derisinde görülmez. Aynı zamanda kirpik, kaş ya da vücudun diğer kıllı bölgelerinde de görülebilir. Kıl köklerinin bulundukları derinin yüzeyindeki gözeneklerin verimsizleşmesi ile birlikte kıllar dairesel olarak dökülür ve öbek öbek boşluklar meydana gelir. Yani saçkıran, sadece saçın sağlığını bozmakla kalmaz aynı zamanda dış görünüşü de olumsuz yönde etkileyerek psikolojik açıdan tahribata yol açar. Hastalığın psikolojik etkisi yaşanan kıl kayıplarının şiddetini daha da artırır. Hastalığın ilerlemesiyle birlikte tüm kıllarda kayıp bile olabilir.
Kalıtsal etkenler çoğu hastalıkta olduğu gibi saçkırana neden olan faktörler arasında da kendini gösterir. Aile geçmişinde saçkıran hastalığıyla alakalı bir öykü bulanan kişilerin hastalığa yakalanma riski %25 oranında artar.
Dışarıdan gelen tehlikelerin vücut içerisinde yaratması muhtemel problemlere karşı mücadele veren bağışıklık sisteminin sağlıklı bir şekilde işlevlerini yürütmesi hastalıklardan korunmak adına oldukça önemli bir husus. Ancak bazı hastalıklar sebebiyle bağışıklık sistemi çöküp, işlevlerini yerine getiremez hale gelebilir. Bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla birlikte beyaz kan hücreleri saç köklerinde bulunan hücrelere savaş açarak ölmelerini sağlayabilir. Bu da saçların ciddi bir oranda dökülmesine neden olur. Gerekli tedavilerin yapılmaması halinde saç köklerinin kendi kendilerini onarması güç olur.
Çağımızı kitlesel olarak etkileyen çoğu hastalığın kaynağının temelinde stres yatıyor. Stres vücudun hormon dengesini olumsuz yönde etkiler. Bu durum vücutta birtakım değişiklikliklere neden olur. Genelde duygusal bir travma ya da yoğun depresyon sonucu saçkırana rastlanır. Özellikle 20 yaş altı bireylerden saçkıranla problemiyle karşı karşıya kalması strese bağlanır. Küçük yaştan itibaren aile içerisinde mutlu olmayan çocukların fizyolojik bazı sonuçlarla karşılaşma ihtimali yüksektir. Öğrencilerin sınav döneminde yaşadıkları stresin de çeşitli sorunlara ve özellikle saçkırana sebep olduğu sıklıkla görülür.
Vücut için oldukça önem teşkil eden tiroid bezlerinde görülen bir sorun kısa bir süre içerisinde vücudun diğer alanlarına da yayılarak genel sağlığı tehlike altına sokar. Tiroid bezlerinde meydana gelen aksaklıklar öncelikle guatr olmak üzere çeşitli hastalıklara neden olarak kansızlık gibi ciddi problemlerinin meydana gelmesine uygun zemini hazırlar. Ancak bu hastalıklar saçkırana neden olan temel faktör olarak değil, tetikleyici sebep olarak değerlendirilmeli.
Şiddetlenen saç dökülmeleri karşı uygulanan en yaygın yöntem kremlerdir. Kortizon içeren bu kremler dökülmeler hafif bir şekilde seyrederken saçkıran başlangıcında kullanılmaya başlanırsa daha iyi bir sonuç almak mümkün. Bu da bir açıdan erken teşhisin ve gerekli tedavinin vakit kaybedilmeden uygulanmasının önemini ortaya koyuyor.
Saçkıran tedavisinde kullanılan kremler, içeriklerinde kortizon barındırmaları sebebiyle bazı yan etkilere sebep olabilir. Bu sebeple sadece sorunlu bölgeye özenli bir şekilde krem sürmek gerekir. Tüm kullanım şartlarına uyulduğu takdirde olumlu gözle görülür olumlu sonuçlar alınabilir.
Eğer dökülmeler sorunlu bölgenin dışına yayılarak ilerleme gösterdiyse deri altına enjekte edilen kortizonlar ile hastalığın tedavisi aranır. Saçkıranın ortaya çıkma nedeni genetik faktörlerden dolayı değil ise genelde bu yönteme başvurulur. Uzun süreli bir tedavi sürecini kapsayan enjeksiyon tedavisinden olumlu bir sonuç alabilmek için tedavi süreci boyuncu sabırlı olmak gerekir.
Yukarıda bahsi geçen tedavi yöntemlerinden olumlu sonuçlar elde edilemediği takdirde ağır yan etkileri olan ilaçların tedavisine başvurulur. Düzenli olarak kullanılan bu ilaçların, saçkıran sorununa çözüm üretirken vücutta bazı komplikasyonların ortaya çıkmasına neden olması muhtemeldir. Saçkıranın aynı zamanda sık sık tekrarlayan bir hastalık olması sebebiyle tedavi süreci uzun tutulur. Düzenli olarak yapılan muayenelerin doğrultusunda doktor, hastalığın şiddetine göre ilaçların dozunu düşürür ya da artırır.
Tüm denemelere rağmen saçkıran problemini bir türlü yenemeyen hastaların tedavisine puva yöntemiyle devam edilir. Kesin bir tedavi yöntemidir. Ultraviyole ışınlarına enjekte edilen birtakım ilaçlar hastalığın bulunduğu bölgeye uygulanır ve sorunun zamanla geçmesi beklenir. Genelde en son başvurulan yöntemdir. Çünkü ufak bir doz aşımı söz konusu olduğunda dahi deride kalıcı hasarlar ortaya çıkarak olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Saçkıran hastalığının erken dönemde teşhis edilmesi ve gerekli önlemlerin alınarak tedavi sürecine geç kalınmadan başlanması hastalığı, ilerlemesine imkan tanımadan yenmeye olanak sağlar. Hem de bu şekilde yukarıda bahsettiğimiz, yan etkileri mevcut olan tedavilerin istenmeyen sonuçlarından daha az etkilenmiş olunur.
Çok uzun zamandır ciddi bir problemi niteliği taşıyan saçkıran hastalığı tıbbi tedavilerin yan etkileri sebebiyle alternatif tıbbın ilgi alanındadır. Bunun için geleneksel olarak kullanılan bitkisel kaynakların başında ise sarımsak gelir. Üç diş sarımsağı dövüp içerisine birkaç damla alkol ekledikten sonra bu karışımı ilgili bölgeye sürmek kısa sürede içerisinde iyileşme görülmesini sağlar.
Saçkıran hastalığı psikolojik sebeplerle ortaya çıkmış ise öncelikle yapılması gereken; psikolojik sorunların üzerine giderek yenmek için uğraş vermektir. Psikolojik sorunların giderilmesi halinde saçlar kendiliğinden çıkmaya başlayabilir. Ancak bunun için saç derisinin henüz hasar görmemiş olması gerekir.
Herhangi bir hastalığının tedavisine, hastanın vücudunun ne kadar sürede yanıt vereceği hakkında doktorların bile tam olarak bir süre vermesi mümkün değil. Bunu bir kenara bırakırsak saçkıran hastalığı, genetik yatkınlığın, saç yapısının, bağışıklık sisteminin ve yaşın belirleyici olduğu bir süreçtir. Bu da saçkıran hastalığının tedavisinden ne kadar sürede yanıt alınabileceği hakkında tahmin yürütme konusunda doktorların işini daha da zorlaştırır.
Bağışıklık sistemi güçlü olan bireylerin saçkıran hastalığını yenme konusunda daha şanslı oldukları söylenebilir. Güçlü bir bağışıklık sistemi kısa süren bir tedavi süreci anlamına gelir. Ancak saçkıran kendini tekrarlayan bir hastalık olduğu için tam olarak iyileşme uzun sürebilir. Eğer hastalığının sebebinden bahsederken kalıtsal etkenlerden söz ediliyorsa hastanın işi zorlaşır ve diğer hastalara gören daha uzun bir tedavi süreci sonrası sağlığına kavuşur. Stresin neden olduğu saçkıran tedavilerinden ise olumlu sonuçlar almak daha kısa sürer.