Ramazan Ercan Bitikçioğlu tartışmaların odağındaki SADAT’a ilişkin dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. “Başında bugünkü Cumhurbaşkanlığı (askerî) Başdanışmanı E. Tg. Adnan Tanrıverdi ağabeyin olduğu ASDER’i henüz Cağaloğlu’nda faaliyet gösterdikleri günlerden (2000 senesi) tanıyorum” diye yazan Bitikçioğlu, ASDER’in sitesinde yazılar kaleme aldığını ifade etti.
Yazısının devamında, “YAŞ mağdurlarının itibarının iade edilmesi ASDER ile gerçekleşti.. Hattâ TSK’dan binbaşı, yarbay rütbesiyle ihraç edilmiş arkadaşlarımız albay rütbesiyle emekli kabul ettirildi.. Sanıyorum emekli maaşları da arttı... Neyse, ASDER birgün SADAT’ı kurma kararı aldı... Bendeniz iştirak etmedim. Kafamda bazı endişeler vardı. Bunların başında da anlatmaya çalışacağım GÖLGE GENELKURMAY meselesi (endişesi) vardı” şeklinde yazan Bitikçioğlu, SADAT’ın ileride “gölge Genelkurmay”a dönüşebileceğine dair endişesini yazdı.
SADAT’ın kuruluşuna yakından tanıklık eden Bitikçioğlu, çok çarpıcı bir iddiada da bulundu.
“SİYASİ İKTİDARI DEVİRMEDE…”
Bitikçioğlu’nun “Gölge Genelkurmay tehlikesi” başlıklı yazısının devamı şöyle:
“Benim çekince yahut endişelerim, bizzat SADAT kurucu ve üyelerinin bile iştirak edebileceği türden...
Bugün değilse bile ileride, bu kuruluşun bir danışma ve ticaret kuruluşu olmaktan çıkarılıp bir Gölge Genelkurmay’a dönüştürülebileceği endişesini taşıyorum...
Pekâlâ bu nasıl olabilir? Şöyle olur... (Birkaç madde halinde arz edeyim)
1) Bugünkü muhterem kadro da insan (fani) olduğu için, yarınlarda yerlerine gelecek kişiler arasına pekâlâ ajanlar yerleşebilir ve maazallah böyle bir tehlike zuhur edebilir..
2) Güç sahibi, söz sahibi olmak, riyaset maalesef insanoğlunun kanında (nefsinde) olan bir zaaftır...
3) Yarınlarda nüfûzu, parasal ve maddî gücü artan SADAT’ın kimi üyeleri muktedirliği; siyasî iktidarı devirmede, sinsi derin güçlerin yönlendirdiği türlü fitnelerde kullanamazlar mı?
4) Derin her türlü faaliyet tehlikelidir.
5) Kimi cemaat ve tarikatların bile milyonlarca dolarlık kasası olduğu, devlete sızmış elemanları ile iktidar ve yargıya müdahaleleri samimi olarak düşünülürse SADAT’ın böylesi bir akıbetten münezzeh olduğunu düşünmek aşırı saflık olmaz mı?”