Doğaüstü varlıklara inanların sayısı azımsanmayacak derecede fazladır. Bu dürtü bir de ifade gücü yüksek bir kişi tarafından desteklendiğinde kaçınılmaz son olarak inanların sayısı daha da artar. Tarihin en kurnaz ve zeki kuzenleri arasında gösterilen Elsie Wright ve Frances Griffiths aslında tamamen insanların inanış güçlerini arkasına almayı başaran yetenekleriydi. Onları tarihin en büyük dolandırıcıları arasına alan hikaye bu doğaüstü varlıklarla ilgiliydi.
Takvimler 1917 yılını gösterdiğinde Elsie Wright ve Frances Griffiths tüm dünyayı perilerin gerçek olduğuna inandırmayı başardı. Kuzenler Cottingley yakınlarında bulunan ve o dönemde paranormal olarak görülen parkta sık zaman geçiriyordu. Parkın çevresinde bulunan bu alanda tüm gün oyun oynayan ikili eve pis ve ıslak bir şekilde dönüyordu. Aileler, kuzenleri sorguya çektiklerinde ise çocuklardan Elsie, Cottingley’deki perileri görmeye gittiklerini söyledi. Aileler ilk başlarda bu yalana inanmadı. Bu yüzden Elsie, evdeki fotoğraf makinesini ödünç aldı ve perilerin varlığını ispat etmek için kolları sıvadı. Elsie ve Frances evden ayrıldıktan bir saat sonra geri döndüler. Bu sırada ellerinde perilerin olduğu bir dizi doğa fotoğrafı vardı.
Fotoğrafların gerçekliğine inanan ilk kişi Elsie’nin annesi oldu. Bunun üzerine fotoğrafları Teosofi cemiyetinin toplantısına götürdü. Cemiyetin üyeleri, bu fotoğrafları metafizik değişimin kanıtı olarak ilan etti. Bu olaydan sonra perili fotoğrafları birçok uzman inceledi ve herkes gerçekten perilerin var olduğunu düşündü. Uzman onayını da alan fotoğraflar, kısa bir sürede tüm dünyada duyuldu. Sherlock Holmes’ün yaratıcısı Arthur Conan Doyle, kuzenlerle iletişime geçmek istedi. Doyle, bu fotoğrafları bir dergide yayınladıktan sonra kuzenlerin ünü daha fazla artmıştı. Yazarlardan siyasilere, teosofistlerden bilim insanlarına kadar herkes perilerin gerçekliğine inanıyordu. 1980’li yıllara kadar perili fotoğraf efsanesi devam etti. Sonunda Elsie 1983 yılında fotoğrafların üzerine çizim yaptığını itiraf etti. Ancak diğer kuzen Frances söyledikleri yalana o kadar inanmıştı ki hayatı boyunca fotoğrafların gerçek olduğunu söylemeye devam etti.
