Güneş sağlığımız üzerinde yaşamsal öneme sahip çok sayıda fayda sağlasa da, özellikle yaz aylarında yeryüzüne daha dik ve daha yoğun gelen zararlı UV ışınları gözlerimizi de tehdit ediyor! Acıbadem Bakırköy Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Evren Baca, gözümüzün pek çok dokusunun ultraviyole ışınlarından zarar görme potansiyeline sahip olduğunu belirterek, “Özellikle ozon tabakasındaki incelmeye bağlı olarak maruz kaldığımız ultraviyole ışın miktarında artış, riski yükseltiyor. Dolayısıyla gözlerimizi güneşten korumadığımızda kalıcı görme kaybına kadar gidebilen sağlık problemleri gelişebiliyor. Kaliteli güneş gözlüğü kullanmak, şapka takmak ve güneşe korunmasız olarak bakmamak, zararlı ultraviyole ışınlarından koruyan en önemli önlemlerdir” diyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Evren Baca, güneş ışınlarının gözlerimizde oluşturduğu 6 göz hastalığını anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.
Yoğun güneş ışınlarının, göz yüzeyini kaplayan kornea adlı camsı tabakada hasar oluşturması, ‘kornea yanığı’ olarak adlandırılıyor. Güneş ışınlarına maruz kaldıktan 6-12 saat sonra gözde şiddetli ağrı, batma ve sulanma gelişiyor. Tedavide gecikilirse kalıcı görme kaybıyla sonuçlanabiliyor. Yapılan bir çalışmada; kornea yanığının en sık sabah 08.00-10.00 ve öğlen 14.00-16.00 saatleri arasında oluştuğunu göstermiş. Kornea yanığı hafif vakalarda ilaç tedavisi ve ileri seviyede cerrahi olarak tedavi edilebiliyor.
Gözün renkli kısmı olan iris dokusunun arkasında yer alan doğal lensler de güneş ışınlarından olumsuz etkileniyor. Katarakt, gözün içinde yer alan doğal lensin saydamlığını kaybederek opaklaşması sonucu oluşan bir hastalık. Tedavi edilebilen görme kaybının en önemli nedeni olan katarakt daha çok ileri yaşlarda gelişse de, yoğun güneş ışınlarının etkisiyle genç yaştaki kişilerde de oluşabiliyor. Yapılan çalışmalara göre; katarakt uzun süre güneş ışınına maruz kalan kişilerde 3.5 kat daha fazla görülüyor. Katarakt oluştuktan sonra tek tedavi seçeneği ise ameliyat oluyor. Ameliyat ile opaklaşmış lens çıkarılıp yerine suni mercek takılıyor.
Yaşa bağlı sarı nokta hastalığı olarak da bilinen ‘makula dejenerasyonu’ güneş ışınlarının gözlerde yol açtığı bir başka önemli sorunu oluşturuyor. Gözün görme merkezi makula, yani sarı nokta alanı, zararlı UV ışınlarından etkileniyor. Güneşe korunmasız olarak doğrudan bakıldığında, özellikle de güneş tutulmalarında, ultraviyole ışınlarının keskin görmemizi sağlayan makulada yarattığı hasar, tedavisi mümkün olmayan, geri dönüşsüz görme kaybına yol açabiliyor.
Göz yüzeyinin beyaz bölümünü saran konjonktiva zarı, UV ışınlarının etkisiyle dejenerasyona uğrayıp kalınlaşma ve gözün dış merceği olan kornea üzerine doğru büyüme yapabiliyor. Bu tabloya ‘pterjium’, toplumdaki bilinen adıyla ‘göz yüzeyinde et büyümesi’ deniyor. Kızarıklık, ağrı, batma ve ileri aşamalarında kalıcı kırma kusuru ile yüksek astigmata neden olabiliyor. Yapılan çeşitli çalışmalarda; bu hastalığın güneşin bol olduğu bölgelerde, diğer bölgelere nazaran 4-10 kat daha fazla görüldüğü ortaya konmuş. Erken dönemde kızarıklık için kullanılan damlalar yeterli gelirken, geç kalındığında ameliyata başvurmak gerekebiliyor. Ameliyatlarda oldukça başarılı sonuçlar elde edilebiliyor.
Göz kapaklarımız da cildimizin diğer kısımları gibi güneşin zararlı ışınlarından kötü etkilenebiliyor. Güneş ışınları göz kapağında sert, düzensiz şekilli ve büyüme gösteren kitlelere veya kötü huylu benlere (malign melanom) yol açabiliyor. Kapakta gelişen kanserlerde tek tedavi cerrahi olarak kitlenin çıkartılması oluyor. Kapak dokusu sınırlı bir alan olduğu için geç kalındığında cerrahi sonrası ciddi kapak deformiteleri bırakabiliyor.
Göz alerjisi, tıbbi adıyla alerjik konjonktivit; gözlerde yanma, batma, kaşıntı, sulanma ve kızarıklıkla kendini gösteriyor. Göz alerjisi hafif yakınmalarla sınırlı da kalabiliyor, yaşam kalitesini oldukça bozabilen ve görme kaybına varabilen şiddete de ulaşabiliyor. Yaz mevsiminde göz alerjisine neden olan polen, toz ile güneş ışını gibi etkenlerden uzak durulması ve koruyucu önlemler alınması, şikayetlerin büyük ölçüde hafiflemesini sağlıyor. Ayrıca solüsyon ve damla tedavileri de belirtilerin hafiflemesinde yararlı oluyor.