İstediğimiz kiloya ulaşmak için genel geçer diyet listelerini uygulama, popüler diyetlerin peşinden gitme davranışı hep görülüyordu. Dukan diyeti ile başlayan popüler beslenme yaklaşımları, ketojenik ve Taş Devri diyetleri, detoks ve glutensiz beslenme ile devam etti. Ancak pandemi nedeniyle evlerde, hareketten iyice uzaklaşan yaşam tarzına mahkum olmak kilo almamıza neden olunca, internetten diyet araması yapma alışkanlığı da arttı. Kiminde karbonhidrattan kiminde yağdan ya da ekmekten uzak durulan bu diyetler aslında kilo verme hedefiyle çıkılan yolda bizi sağlığımızdan edebilecek yan etkilere de sahip. Acıbadem Altunizade Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Nadide Can, son dönemlerde öne çıkan beş diyeti değerlendirirken “Diyeti, hızlı kilo kaybı için kısa yol değil, kalıcı sağlıklı beslenme modeli olarak görmek gerekiyor. Sağlığımızı bozmadan kilomuzu yönetmede başarılı olmak için kaliteli uyumalı, stresi azaltmalı ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları ile düzenli fiziksel aktiviteyi hayatımıza sokmalıyız” diyor. Bilimsel verilerin de bu popüler diyetleri desteklemediğini kaydeden Deniz Nadide Can, “Dukan, Taş Devri, ketojenik, glutensiz diyetler ile detoks” hakkında önemli uyarılarda bulunuyor.
Fransız Tıp Doktoru Pierre Dukan tarafından ortaya atılan Dukan diyeti, dört aşamadan oluşuyor. İlk iki aşamada kilo verme, sonraki aşamalarda da gelinen kiloyu koruma amaçlanıyor. Kilo verdirme iddiası son derece cazip görünse de çok miktarda hayvansal protein içeren, özellikle başlangıç aşamasında ürün ve nişasta açısından hayli kısıtlayıcı olan Dukan diyetinin yan etkileri sağlığı tehlikeye atacak kadar ciddi olabiliyor. Kabızlığın başlıca yan etkilerden biri olduğuna işaret eden Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Nadide Can, şöyle devam ediyor:
"Dukan diyetinin, bağırsak sağlığını bozduğu için ileride bağırsak kanserine yol açabilecek poliplerin oluşma riskini artırabileceği gösterildi. Ayrıca bu diyet antioksidan ve fitokimyasal maddeler gibi vücuda yararlı bileşiklerin yanı sıra vücudumuz için gerekli olan vitamin ve minerallerin tamamını kapsamadığı için bağışıklık sistemini zayıflatıp hastalıklara yakalanma riskini artırabiliyor. Yüksek protein içerdiği için böbrek hastalıklarına da neden olabiliyor”
Karbonhidrat alımını büyük ölçüde azaltmayı ve daha çok yağ tüketmeyi içeren ketojenik diyet, son dönemlerde sıklıkla bahsedilen bir kilo verme yöntemi olarak öne çıkıyor. Bilimsel çalışmaların ketojenik beslenmenin çocuklarda epilepsiyi kontrol etmeye yardımcı olduğunu kanıtladığını, ancak aynı durumun sağlıklı yetişkinler için geçerli olmadığını kaydeden Deniz Nadide Can, bu diyetin yan etkilerine dikkat çekiyor. Besinlerde kısıtlamaya gidildiği için ketojenik diyette vücutta vitamin ve mineral eksikliği meydana geldiğini söyleyen Deniz Nadide Can, “Bu da bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve hastalıklara karşı korunmasız hale gelmemize neden oluyor. Ayrıca lif içeren gıdalar bu diyette yasak olduğu için ciddi bağırsak problemleri de görülebiliyor. Ketojenik diyet, yüksek yağlı bir diyet olduğu için LDL (kötü kolesterol) yükselebilir ve bu da kalp damarlarının tıkanmasına yol açabiliyor” diye uyarıyor.
Adından da anlaşılacağı gibi Taş Devri diyeti, insanoğlunun yüz binlerce yıl önceki beslenme düzenine atıfta bulunan, süt ürünleri ve tahıl tüketimini önermeyen bir yöntem. Bu diyette yer alan kuyruk yağı, iç yağı ve tereyağ gibi doymuş yağların tüketiminin desteklenmesini yanlış bulan Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Nadide Can, “Kalp-damar hastalıklarının oluşumunda büyük etkiye sahip olan bu besinlerin özellikle günümüzün hareketsiz toplumlarına önerilmesi hiç uygun değil” diyor. Süt ve süt ürünlerinin tüketilmemesinin kalsiyum eksikliğine yol açacağına dikkat çeken Deniz Nadide Can, bu durumun da uzun vadede diş çürüklerine ve kemik erimesine neden olabileceğini belirtiyor. Ayrıca tahıl ürünlerinin tüketilmemesi de özellikle B grubu vitaminlerin yetersizliğine ve posa eksikliğine sebebiyet verebiliyor.
Vücuttaki toksik maddeleri uzaklaştırmak amacıyla belli bir süre katı gıda tüketmeme, bunun yerine metabolizmayı hızlandıracak besinlerin sıvı halde alınması temeline dayanan detoks, son yılların en gözde kilo verme ve koruma yöntemi olarak görülüyor. Ancak bu programlar, dehidrasyon (vücudun aşırı sıvı kaybetmesi nedeniyle susuz kalması) ve elektrolik dengesizliklerine yol açacak kadar şiddetli ishale neden olabilecek laksatif (bağırsak hareketini artıran maddeler) içerebiliyor. Deniz Nadide Can, ıspanak, pancar gibi yüksek oksalat içeren maddelerin de ciddi böbrek rahatsızlıklarına neden olabileceği uyarısında bulunuyor.
Buğday, arpa ve çavdar tanelerinde bulunan bir protein türü olan gluten, özellikle Çölyak hastaları ve bu proteine duyarlı kişiler için ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Ancak Çölyak hastası olmayanlar ve gluten alerjisi bulunmayanlar da sağlıklı beslenme adına glutenden uzak durabiliyor. “Glutene duyarlı değilseniz glutensiz yiyecekler sizin için daha sağlıklı değildir” diyen Deniz Nadide Can, şunları söylüyor:
“Çok katı glutensiz diyet uyguladığınızda, ihtiyacınız olan vitamin, lif ve mineralleri alamayabilirsiniz. Bu diyet lif içeriği düşük olduğu için bağırsak sorunlarına sebep olabiliyor. Ayrıca uzun süre glutensiz beslenenlerin kardiyovasküler ve metabolik sendrom riskinin arttığı görülüyor. Glutensiz ekmeğin normal ekmeğe göre 2 kat fazla yağ içerdiği ve glutensiz makarnanın normal makarnaya göre daha fazla sodyum ve karbonhidrat içerdiği biliniyor.”