“Günümüzde en çok karşımıza çıkan konulardan biri olan insülin direncini iyi irdelemek ve mutlaka tedavi etmek gerekir. Türkiye’deki veriler tüm Dünyadaki verilerden çok da farklı olmayıp birçok ülkenin de önüne geçmiştir. 2010'da dünya çapında yapılan PURE çalışmasının Türkiye ayağı açıklamasına göre ve 2011'de açıklanan çok geniş çaplı epidemiyolojik bir çalışma olan TURDEP-II çalışmasının verileri göstermiştir ki, Türkiye'de her iki kişiden birinde insulin direnci veya gizli şeker yani şeker hastası olma riski mevcuttur. Bu bilimsel veriler ışığında biz doktorlara düşen vazife de halkımızı bu konuda bilinçlendirmek ve bu hastalıkların gelişim yollarını önlemek yolunda, yani koruyucu hekimlik adına çalışmaktır. Sağlık Bakanlığımızın da son yıllarda Türkiye’deki obeziteye karşı vermiş olduğu mücadele ve bilinçlendirme toplantı ve çalışmaları taktire şayandır.
İNSÜLİN DİRENCİ BELİRTİLERİ ARASINDA BEL BÖLGESİNDE KALINLAŞMA DA VAR
Türkiye insanında yaygın olarak gözlenen bel bölgesinde kalınlaşma, göbeklenmenin temel nedeni metaboliktir yani insülin direncidir. Bel kalınlaşması gördüğümüz kişilerde artık iç organ yağlanmasının da başlamış olduğunu görüyoruz. Bel kalınlaşması gerçekleşmemiş zayıf kişilerde bile ailesinde şiddetli şeker hastalığı öyküsü olan gençlerde iyi irdelendiğinde insulin direncine rastlıyoruz.
İNSÜLİN DİRENCİ BU HASTALIKLARI TETİKLİYOR
İnsülin direnci vücutta ödem, infertilite, cilt hastalıkları ve hipertansiyon gibi hastalıkları tetikliyor. Bu gençlerin çok sık hastalandığını, basit enfeksiyonları ağır geçirdiğini, gebe kalamadıklarını veya gebeliklerin düşükle sonlandığını gözlemliyoruz. Erken dönemde vücutta fazla sıvı birikimi yani ödemle tanışıyorlar. Genellikle tansiyonları yükselmeye başlıyor ve özellikle sinirsel hipertansiyonları erken yaşlarda başlıyor. Hatta ailede birçok kişide hipertansiyon öyküsü mevcut olduğu için genetik hipertansiyonları olduğunu zannediyorlar. Bağışıklık sistemleri zayıfladığı için vücutlarının değişik bölgelerinde egzamalar, mantar enfeksiyonları, aftlar, sedef gibi lezyonlar çıkıyor. Romatizmaya da yakalanabiliyorlar. Kolesterol seviyeleri giderek yükseliyor. İyi huylu kolesterolleri düşüyor kötü huylu kolesterol ve şekerle ilgili kolesterol olan Trigliseridleri yükseliyor. Genelde standart olarak depresyona giriyorlar çünkü vitamin emilimleri bozuluyor. B12 folat ve D vitaminleri özellikle çok düşük seviyelerde olduğu için giderek kısır döngüye giriyorlar.
İNSÜLİN DİRENCİ TEDAVİSİ NASIL OLUR? İNSÜLİN DİRENCİ TEDAVİSİYLE NELER ÖNLENEBİLİR?
İnsülin direnci tedavi edilmezse başta kalp hastalıkları olmak üzere kanser ve Alzheimer gibi birçok hastalığa neden olabilir. Bu hastalara öncelikle kolesterol, aspirin, tansiyon ve depresyon ilaçları başlanır. Çünkü erken evrede onlar aşikar olmuştur. Oysa ki onları ortaya çıkaran ana mekanizma sinsice orada durmaktadır. Fark edilmeyi beklemektedir. Eğer hekimlerce fark edilmez ise farklı rahatsızlıkları da beraberinde getirebilmektedir. Başta koroner kalp hastalığı olmak üzere kanser, Alzheimer gibi hastalıklara neden olabilir. Böyle bir durumda öncelikli olarak tedavi edilmesi gereken ana problem insülin direnci ve gizli şekerdir. Bugün birçok hastalığın zemininde yer aldığı kesin kanıtlanmıştır. Artık otoriteler gizli şeker evresinin de tip-2 diyabetin bir fazı olduğunu kabul etmektedirler. Çünkü bazı şeker hastalığına özgü komplikasyonlar, duyarlı kişilerde bu evrede de görülebilmektedir. TURDEP-II çalışmasında Türkiye'de 25 (OH) D3 vitamin ortalamasının 10ng/ml. olduğu saptanmıştır ki, optimum olması gereken yani diyabetten ve kemik erimesinden, alzheimerdan, kanserden korunmak için olması gereken değerimiz minimum 30 ng/ml. olmalıdır. Yine aynı çalışmada 4 kişiden birinde guatr olduğu ortaya çıkmıştır ve ortalama TSH seviyemiz yüksek bulunmuştur (4 civarı). Tüm bunlar Türkiye'deki obezitede önemli yer işgal etmektedir. Bu konuyla ilgilenen uzmanlar epidemiyolojik çalışmalar ışığında halkı bilinçlendirmeli, halkı nasıl güneşleneceği konusunda bile eğitmelidir.”