Aksu yaptığı yazılı açıklamada, 70 milyon nüfusa sahip olan Türkiye'de sağlık tesislerinde yaklaşık 160 bin yatağın bulunduğunu ifade ederek, "Sağlık tesislerimizde yaklaşık olarak bir yılda 90-100 bin hasta tedavi görüyor. Sağlık kuruluşlarımızda 1 yılda 70-80 bin ton tıbbi atık ortaya çıkıyor. Sağlık kuruluşlarında oluşan bu binlerce ton atığın birbirinden kolayca ayırt edilebilen 3 ayrı renkteki torbalarda toplanması gerekir" uyarısında bulundu.
Bilinçsizde depolanan tıbbi atıkların torbaların zarar görmesiyle etrafa saçıldığını ve diğer çöplerle karıştığına dikkati çeken Aksu, şunları kaydetti:
"Evsel atıklar 'mavi', ilaç ve serum şişesi gibi cam atıklar 'siyah', tıbbi atıklar; ünitelerden kaynaklanan patolojik ve patolojik olmayan, enfekte, kimyasal ve farmasotik atıklarla kesici-delici malzemelerle enfekte atıklar; hastalık etkenleri bulaşmış veya bulaşması muhtemel her türlü; insan doku ve organları, bakteri kültürleri, intaniye ve acil servis atıkları, bakteri ve virüs tutucu hava filtreleri, kanlı sargı bezleri ve pamuklu bezlerle diğer pansuman ve ameliyat atıkları araştırma amacıyla kullanılan deney hayvanlarının leşleri, karantinadaki hastaların atıkları, 'kırmızı' torbada ve iğne gibi kesici-delici atıklar ise 'sarı' enfekte atık kovasına yerleştirilip ağzı kapatıldıktan sonra kırmızı torbaya konulması gerekiyor. Ayrı yerlerde geçici olarak depolanması şart. Fakat ne yazık ki hastanelerimiz yüzde 90'nına yakınında bu anlamda bir tıbbi atık sistemi yok. Kurallara pek riayet edilmiyor ve tıbbi atıklar ayrım yapılmadan rasgele torbalara dolduruyor. Bilinçsizde depolanan bu tıbbi atıklar, torbaların zarar görmesiyle etrafa saçılıyor, diğer çöplerle karışıyor."
Türkiye'deki belediyelerin büyük çoğunluğunun çöplerini vahşi depolama şeklinde ormana, göle, nehre, denize veya açık araziye döktüğünü öne süren Aksu, 81 il belediyesinden 65'inin modern çöp depolama tesisinin bulunmadığını kaydetti. Belediye ekiplerinin hiçbir önlem alınmadan tıbbi atıkları evsel atıklarla birlikte toplayıp depoladığını belirten Aksu, "Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerimiz başta olmak üzere neredeyse tüm illerimizde bu atıkların hepsi aynı yere götürülerek imha edilmesi toplum sağlığı için büyük bir tehdit oluşturuyor. Bilinçsizce yok edilen tıbbi atıklar yer altı sularına karışıp insan sağlığını tehdit ediyor. Denizlerden sahillere tıbbı atıklar vuruyor. Bulaşıcı ve tehlikeli hastalıklara adeta davetiye çıkarılıyor" dedi.
Önlem alınmadığı takdirde bu atıkların çok büyük çevre ve sağlık sorunlarına yol açacağına dikkat çeken Aksu, şu ifadelere yer verdi:
"Bu atıklar çok büyük çevre sorunlarına zemin hazırlamaktadır. Eğer tıbbi atıklar ayrı olarak toplanıp imha edilmezse, başta hepatit olmak üzere bulaşıcı hastalıkların insanlara hayvanlara ve gıdalara bulaşma riskinin önüne geçilemeyecektir. Bunun sonucunda da birçok sağlık, çevre ve maliyet probleminin ortaya çıkması da kaçınılmaz olur. Tıbbi atıkların toplanmasında koordinasyon eksikliği var. Yönetmeliklere göre, tıbbi atıkların diğer atıklardan ayrı toplanması ve geçici depolanması sağlık kuruluşlarının, depolardan alınarak taşınması ve imha edilmesi belediyelerin, denetim ise Çevre Bakanlığı'nın sorumluluğundadır. Fakat bu kurumlar arasında koordineli bir işbirliği sağlanmadığından atıkların toplanması ve imhası konusunda ciddi ihmaller söz konusu. Sağlık Bakanlığında tıbbi atık komisyonu kurulmalı ve hastanelerde sürekli denetim yapılmalıdır. Tıbbi atıklar bulaşıcı hastalıklara neden olabileceği için diğer atıklardan ayrı olarak toplanmalı ve kontrollü bir ortamda zararsız hale getirilmelidir. Atıkların çeşidine göre ayrılması, sağlıklı bir şekilde depolanması, sağlıklı bir şekilde taşınması gerekir her belediyenin mutlaka bir tıbbi atık toplama aracı olmalıdır. Ancak bu şekilde tıbbi atıklardan sorunsuz bir şekilde kurtulmak mümkün olur."