SPOR

Samet Güzel'den flaş itiraflar

Fenerbahçe Kulübü'nün eski tercümanı Samet Güzel, flaş açıklamalarda bulundu.

Samet Güzel'den flaş itiraflar

Fenerbahçe kulübünde yıllarca tercümanlık yapan ama Alex ile yaşanan sorunların ardından istifasını veren Samet Güzel, NTV Spor’da yayınlanan Çerçeve programına konuk oldu.

Şu anda ne yapıyorsun?
Fenerbahçe hayatımda aynı yeri korumaya devam ediyor. Aramızda sadece profesyonel bir bağ yok. Maçlara gitmeye devam ediyorum. İçimdeki Fenerbahçe aşkı hiçbir zaman bitmez. Fenerbahçe’de devam ederken kurmuş olduğum işimin başındayım.

Fenerbahçe ile tanışman nasıl oldu?
Fenerbahçe ile amatör olarak duygusal tanışmam doğumumdan sonra oldu. Babadan Fenerbahçeli’yim. Kadıköy doğumluyum. Stadımızla tanışmam da çok uzun sürmedi. Profesyonel olarak Fenerbahçe’ye başlayışım da bir süreç sonunda oldu. Brezilya’ya gidip orda bir ailenin yanında yaşarak Portekizce öğretimimi tamamladım. Daha sonra buraya gelip üniversiteye devam ederken Fenerbahçe TV genel yayın yönetmeni İhsan Topal’a 18 yaşındayken bir mail attım kulübünde içinde yer almaktan onur duyacağımı söyledim. Sağ olsunlar bana kapılarını açtılar. Orada hiçbir şey yapmadım ama gittim, geldim sürekli. Bir gün kulübün tercümanı askere gidince o zamanki idare menajer Volkan Ballı bu görevi yapmak isteyip, istemeyeceğimi sordu. Ben de büyük bir mutlulukla, elim ayağım titreyerek görevi kabul ettim. Geçen seneye kadar da görevimi büyük bir mutlulukla, tutkuyla devam ettirdim. Başta sayın başkanımız Aziz Yıldırım’a teşekkür ediyorum. O dönemde kulübün tek tercümanı bendim. Zico gibi bir teknik direktörün yanına 19 yaşındaki bir genci ve

Zico nasıl bir teknik adamdı?
Zico benim 2. babam olarak adlandırabileceğim birisi. Bana en kritik, en can alıcı noktaları öğreten kişiydi. Hem futbol, hem de hayat anlamında. Sürekli görüşüyoruz. Brezilya’ya gittiğim dönemlerde hep onu ziyaret ederim. Zico, Türkiye’ye de gelir. Gelir, kalır, gider. Gelir, havalimanında bir aktarması vardır, ben havaalanına giderim onu 1 saat görürüm, gider. Sürekli telefon aracılığıyla iletişim halindeyiz. İşin teknik, taktik kısmına girerek şimdiye kadar çalışmış olduğum hocalara saygısızlık yapmak istemem. Ben sadece taraftar, takımın içindeki bir profesyonel olarak yorumlar yapabilirim. Zico benim görüşüme göre çok iyi bir teknik direktördü. Bence ayrıldıktan sonra çok haksız eleştirilere maruz kaldı.

İletişimi nasıldı?
Çok iyiydi. Zico’nun başarılı olmasındaki en önemli etkenlerden birisi duygusal zekasının üst seviyede olması, insanlarla ilişkilerinin çok iyi olmasıydı. Örneğin sahaya inerdi, bizim çimcimiz Erdal ağabey var, Erdal ağabeyi çağırırdı yanına. Derdi ki “Erdal hangi sahayı kullanıyoruz?”. Böyle bir şey görmemiş Erdal ağabey. Hangi sahanın kullanılacağını çimci seçmemiş o ana kadar. Hocalar der ki ben bu sahada çalışmak istiyorum, orada çalışırdı. Zico herkesten şunu isterdi, en iyi bildiğin işi yap. Zico olduğundan dolayı da herkes ona büyük saygı duyuyordu. Ben çok yedek futbolcu bilirim ki yedek olduğu mutsuz ama benim yanıma gelip derdi ki yedek futbolcu asla böyle düşünmez. “Beni 90’da oyuna soksun, 90+3’e, 90+4’e kadar canımı veririm” diyen çok futbolcu biliyorum. O yüzden Zico çok özel birisidir.

Maçların öncesinde, sonrasında neler yaşanıyordu?
Bir defa ruh olarak rahattık. Başımızdaki insan rahattı. Bize o rahatlığı yansıtıyordu. Yaratıcılığımızı ortaya koyabiliyorduk. Formülü basitti, neyi iyi yapabiliyorsan sadece onu yap ve onun da en iyisini yap. Hiçbir zaman çalışma arkadaşlarına karşı duruşunu bozmazdı. Kazandığımız bir maçtan sonra da herkesin elini sıkıyordu, kaybettiğimiz bir karşılaşmadan sonra da herkesin elini sıkardı. Ses tonu biz 5 atsak da, 3 yesek de değişmezdi. Önemli olanın insanlara sevgiyle yaklaşmak olduğunu düşünüyordu.

Zico neden ayrıldı?
Hepinizin bildiği, kamuoyuna da yansımış olan bir olay vardı. Bizim ilk kez gruplardan çıkmayı başardığımız CSKA Moskova maçının devre arasında yaşanmış bir olay vardı. Olayda herkes haklı, herkes haksızdı aslında. Öyle bir olay yaşandıysa hepimiz suçluyuz, yaşanmamalıydı. Zico’nun yardımcılarından Edu vardı. O anki tansiyonla devre arasında başkanımız Aziz Yıldırım’a yapmaması gereken tarzda bir reaksiyonda bulundu. Orada yaşananlar sonucunda Edu ile başkan arasında ipler koptu. Kulüple bağlantısı kesildi. Sezon sonunda da Zico’nun kontratı bitiyordu. Görüşmelerde de mutabakata varılamadı ve yollar ayrıldı. Edu ile o olay olmasaydı devam edilirdi. Direkt sebep de bu diyemem ama büyük oranda buydu.

Zico’nun kırgınlığı var mı?
Yok. Zico’yu Zico yapan olay da bu. Bugün hala bana attığı mesajlarda “Fenerbahçe’miz nasıl?” diyor. Fenerbahçe’miz diyor. O yaşadığı bireysel olayları hayatına karıştırmaz.

Alex şu anda neler yapıyor?
Alex şu anda kariyerine devam ediyor. Bana söylediği kadarıyla, eğer kararını değiştirmeyecekse son senesi. Futbolu sezon sonunda bırakacak.

Kırgınlık var mı Alex’te?
Kırgınlık demeyelim de. Alex burada top oynadığı dönemde “Samet her şey güzel de bu futbol o kadar nankör ki ben buradan gidişimi merak ediyorum” Bir bakalım gidişimiz nasıl olacak diye hep söylerdi. Ben Alex’in ne kadar duygusal yapıda olduğunu bildiğimden keşke bu şekilde olmasaydı diyorum. Hiçbir gittiği yerde saygısızlık görmedi, saygısızlık yapmadı. Keşke böyle gitmeseydi. Kırgınlık vardır ama Alex içinde kötü duygular beslemiyor.

Alex’in ayrıldığı dönemde sen de tatsız şeyler yaşadın. “Doğru mu Samet?” cümlesi, o gün yaşananlar sana neler hissettirdi?
Elinde olmayan şeyler için kendisini üzen bir insan değilim. O olayı hatırlayan insanlarda şöyle bir gülümseme oluyordur. O durumda benim yapabileceğim hiçbir şeyim yoktu. Ne o durumdan kaçabilirsin, ne kaçmak istersin, ne de o duruma karşı bir şey yapabilirsin. Orada sen tercümansın, yanımdaki de kulüp başkanı. Tüm ülkeye hitap ediyorsun. Orada kulüp başkanı ile tercümen ilişkisini ortaya koymalısın. Ben orada her ne kadar kendime haksızlık yapıldığını düşünsem de bir tepki veremezdim. Orada ben Fenerbahçelilik duruşunu sergilemek istiyorsam, orada Fenerbahçe’nin çalışanı başkanına saygısını belli edecek.

Ha duruşu ondan sonra ben istifa ederek zaten ben bir mesaj vermek istedim. Verdiğimi de düşünüyorum. Orada başkanıma karşı yapabileceğim bir şey yoktu. Başkanım bana bir şeyler söyledi ve ben onları söyledim. Bunlara katılıp katılmadığımı ise istifamla ben zaten bir mesaj vermiş oldum. Sonra program, program çıkıp bunları konuşup böyle yapıldı, şöyle yapıldı filan demek.. Ben Fenerbahçeliyim, öyle bir şey kesinlikle olmaz. Benim kontrolüm dışında gelişti her şey. Ben uçağın içindeydim, başkan çağırıyor dediler. Gittim, kameralar kalktı ve bunlar oldu. Planlanmış değildi. Planlanmış olsaydı ben o röportajda olmazdım.

Ben doğru olmayan hiçbir şeyi o röportajda onaylamadım. Ne doğruydu? Toplantıya 15 dakika geç kaldığımız doğruydu. Alex’in telefonla uğraştığı o anda, eşine mesaj attığı evet doğruydu. Orada doğru olmayan bir şeye doğruydu demedim. Bunların hepsi Alex’in gitmesi için bir sebep miydi? Benim demek istediğim bu. Alex zaten 8 senedir bacak, bacak üstüne atıyordu. Elinde telefon hep vardı. O gün geç kaldık, hataydı. Ama Alex’in gönderilmesi için yeterli miydi bu? Kimseyi eleştirmek istemiyorum haddime değil. Benim o gün onayladığım her şey de doğruydu zaten. Ben de zaten olayın sonrasında istifa ettim, benim bir duruşum var, görüşüm var.

Alex ile o olayın ardından neler yaşadınız? Aranızda bir problem oldu mu?
Kesinlikle yok. Ne Alex ile, ne başkanımla, ne yöneticilerimle ne de kulübümle bir sorunum var. Alex benim kardeşim, dostum. Röportajdan çıktıktan sonra bana herkesten önce mesaj atan kişi Alex’tir. “Kafana takma, ben her şeyin farkındayım” diye de mesaj atan kişi Alex’tir. Benim bir şey söylememe gerek yok.

Takım
O
Av
P

En Çok Aranan Haberler