Türkiye’de 2013 yılında 1.207.354 (bir milyon iki yüz yedi bin üç yüz elli dört) adet trafik kazası yaşandı. Ayrıca yaşanan kazalarda olay yerinde ölenlerin sayısı yaklaşık 161 bin.
Ölümlü, yaralanmalı kazaya neden olan unsurlar araştırıldığında ise 2013 yılında %88,7 gibi büyük bir oran ile sürücü hataları ön plana çıkıyor. Bunun peşini %9 ile yaya, %1 ile yol, %0.9 ile taşıt, %0.4 ile yolcu kaynaklı kazalar takip ediyor.
Türkiye’de yaklaşık olarak her yıl, her 100 bin kişiden 209'u trafik kazalarında hayatını kaybediyor. Bu sayı Amerika Birleşik devletlerinde 12 iken, Tayland, Libya, Dominik Cumhuriyeti gibi ülkelerde yaklaşık 40 civarında seyrediyor.
Bu sayı Dünya çapında hesaplanmak istenirse her yıl 1.24 milyon kişi trafik kazalarında hayatını kaybediyor. Başka bir deyişle her 25 saniyede, bir insan yaşanan trafik kazasında can veriyor.
Neyse ki, teknolojideki yeni haberler bir hayli iç rahatlatıcı. Yeni otomotiv teknolojileri bu katliama artık son verecek gibi gözüküyor. Ultra modern bu teknoloji ile her insan istediği yere gidebilecek. Ama asıl şaşırtıcı olan kısım bunu bir sanal şoför yardımıyla yapacak olması. Bu teknoloji insanın araç kullanmaktaki özgürlüğünü kısıtlamasının aksine araç içinde gerçek bir özgürlük sağlayacak. Siz kolanızı yudumlayıp arkadaşlarınızla araçta muhabbet ederken o sizi gitmek istediğiniz yere hatasız bir şekilde götürecek.
Tesla, Google ve daha bir sürü otomotiv firması bu araçları yollara sunmaya hazırlanıyor. Sanal şoförlerin insanlardan daha iyi ve güvenli araba kullandığına ikna etmek uzun ve zorlu bir zaman alacak olsa da, gerçek bariz bir şekilde ortada. Makineler bizden daha dikkatli ve daha güvenli!
İnsanların bu olguyu kabul etmesi için Google 2012 yılında somut bir örnek sundu. Ürettiği sürücüsüz araba ile İngiltere’de 483 bin kilometrelik test sürüşünü hatasız tamamladı. Bu gerçekten çok önemli bir rakam çünkü Dünyada ortalama her 483 bin kilometrede yaklaşık 2 kişi trafik kazasında hayatını kaybediyor.
Bazılarımız bu araçların duygusuz olup yanlış kararlar verebileceğini düşünse de, yapılan test sürüşlerinde araçların önlerine bir ördek çıktığında bir saniye bile tereddüt etmeden durduğu gözlemlendi. Zamanla yarışın bol olduğu şu yoğun yaşantımızda, kaçımızın bu davranışı sergileyebileceği de gerçekten tartışılır.
Bir insanla, makineyi karşılaştırdığımızda ise şunlar göze çarpıyor: İnsan sadece ön tarafında iki küçük kamera bulunan, her 2-3 saniyede bir bu kameraları (gözleri) kapatmak zorunda olan bir makine gibi. Üstelik gece görüş özelliği gibi makinelere çok kolay entegre edilebilen bir özellik insanda maalesef mevcut değil. Ayrıca kullanılan içecekler ve yenilen yemekler dahi insanın dikkatini toplayıp bir olaya odaklanması etkilerken makinelerde böyle bir sorun hiçbir zaman ortaya çıkmıyor. Örneğin içilen alkollü içecekler veya sürüş anında yapılan telefon görüşmeleri, yanınızda oturan eşinizle sohbetiniz dahi refleks sürenizi geciktiriyor ve bu da haliyle sizi trafik kazalarına sürüklüyor.
Ufak ama bir başka sorun da insanların araba sürmekten keyif alması. Çoğu insan, özellikle arabasını yeni alan gençler, araba sürerken gerçek bir keyif ve haz alıyorlar. Ancak araba kullanmak artık bir alışkanlık haline geldiğinde, araba haz almak için bir amaç olmaktan çıkıp işini halletmek için gereken bir araç haline geliyor. Yine de bu sistemin uçaklardaki sürüş sistemi gibi hem otomatik hem manuel pilot şeklinde opsiyonel olması sağlanırsa hiçbir sıkıntı ortaya çıkmaz diye düşünüyoruz.
Kör noktası olmayan, etrafındaki nesneleri sonar detektörler vasıtasıyla tespit edebilen, çok kısa bir refleks süresine sahip olan ve asla sıkılıp yorulmayan bir sanal şoför düşünün. Eğer bu mümkün olursa teoride yılda 1,2 milyon insanın hayatının kurtulmasına vesile olacak. İlginçtir ki bu sayı Tüberkülozdan veya AIDS’ten ölen insan sayısına denk geliyor.
Kaynak: mashable.com
