Fenerbahçe'nin dördüncü yıldızı takması, Galatasaray'ınsa Türkiye Kupası'nı kazanması şeklinde bir plan olduğunu dile getiren Uluç'un yazısı şu şekilde:
Galatasaray Kulübü Kongre üyeliğinden istifa edeli çok oldu. Her geçen gün, ne kadar doğru hareket ettiğimi görüyorum.. Kulübü, Mehmet Koçaslan'a teslim eden bir kongrenin içinde olma utancını yaşayamazdım.
Bu kongreyi İnan Kıraç yönetiyor. İnan Kıraç'ı da Mehmet Koçaslan..
Galatasaray Kongresi, uzun zamandan beri, elini asla taşın altına koymayan, ama kulübü, lisecileriyle, perde arkasından yöneten Kıraç'ın oyuncağı.
Kıraç, buluyor, seçiyor, gösteriyor, Kongre oyluyor. Ünal Aysal!.. Ardından Duygun Yarsuvat.. Şimdi de Dursun Özbek..
Turgay Kıran ve Ahmet Özdoğan hiç heveslenmesin. En fazla birbirlerinin oylarını bölerler. Seçimi Mehmet Koçaslan'ı temsilen Özbek kazandı bile.. Koçaslan, kaçak olarak büyüttüğü, kaçak olarak kapalı alanını genişlettiği, Belediye'nin mührünü üç defa pervasızca kırıp işletmeye devam ettiği, adını "Galatasaray" olmaktan çıkarıp Suada yaptığı o leş görünüşlü pislikten para kazanmaya ve Kıraç'ı mutlu etmeye devam eder. Ben öyle bir Kongrenin içinde, o kulübün üyesi olarak kalamazdım.
Galatasaraylılığım ise içimdeydi.. Galatasaraylı olmak için üye olmam şart değildi. Zamanında liseci dazlaklar "Kulübü bölmeyin. Liseli, lisesiz diye iki ayrı Galatasaraylı olmamalı" diye yazdığım için Cemiyette imza toplayıp ihracımı istediklerinde "Üyeliğimi alabilirsiniz. Galatasaraylılığımı asla" diye yazmıştım.. Haysiyet Divanı Başkanı, nur içinde yatsın Ulvi Yenal ağabey de "Bu yazının altına ben de imzamı atarım" diye, dilekçeyi yırtıp atmıştı.
Salı gecesi Galatasaraylılığımı da sorguladım...
Utanç verici, yüz karası bir maçtan sonra, bir Federasyon, Merkez Hakem Komitesi ve Hakem rezaleti ile finale çıkan takımın, futbolcularının, teknik ekibinin ve yöneticilerinin, hiç sıkılmadan, hiç yüzleri kızarmadan bayram yaptıklarını görünce Galatasaraylılığımdan utandım.
Yasin'i nasıl desteklediğimi okurlar iyi bilirler. Onu sık sık oyundan aldığı için Hamza Hocayı nasıl eleştirdiğimi dünya bilir...
İşte o Yasin'i, Galatasaray'da yönetici olsam, o gece kovardım. O genç adam, bu formayı giymeye layık değilmiş meğer..
Galatasaray'ın sahtekarlıkla kazanılmış kupalara ihtiyacı yok küçük adam...
Birileri "Siz 18'de düşmeye bakın. Gerisini hakeme bırakın" demiş galiba.. Sen aynen onu yaptın işte. Sivasspor'un final, belki de kupa hakkını ve şansını, utanmadan, sıkılmadan çaldın.
Sen, benim bildiğim, sevdiğim Galatasaray'a da, onun formasına da layık değilsin. Daha işin başında, yalanı, dolanı, sahtekarlığı, utanmazlığı öğreniyorsan, gelecekte senden ne hayır gelir?. Bu satırları okurken utanıyorsan, aklının başına gelmesi ihtimali var. Yaşın genç çünkü.. Ama yaptığınla hala gurur duyuyorsan, utanç yerine, bil ki, hiçbir halt olamazsın. Ahlaksızlar, menfaat sağlayınca alkışlanır ama, onları kimse sevmez, kimse adam yerine koymaz...
Emre Çolak!. Medyanın şişirmesi, doldurması ile nerdeyse yerli Sneijder yapılan Emre, gene paçavra oynadı. Gene on para etmezdi...
Gene sahte koşular, gene çıkışlarda en kritik top kaptırmalar, gene dağlara taşlara, paslar, ortalar.. Levent Tüzemen kardeşim Emre ve Chedjou'yu takıma yerleştirmeye çalışan Fener medyasının gazına gelmiş, Emre'yi sahanın en iyisi göstermiş. Yayıncı kuruluş bu defa biziz. Tüm kayıt elimizde.. Git, 90 dakika boyu maçı değil, Emre'yi izle.. Neler yapmış, daha doğrusu yapamamış, kaydet.. Sonra görelim bakalım, sahanın en kötüsü kim?.
Bir Cicinho, bir Atıf'ın oynadıkları futbola bak.. Bir de Emre'nin oynayamadıklarına.. Ondan sonra gel konuşalım..
O Emre, sahanın en kötüsü olarak, hiç de hak etmediği penaltı atışı için topun başına gelince bir an umutlandım. "Bu takımın en eskilerinden. Galatasaray nedir, Galatasaray ruhu nedir, en iyi o farkındadır. O ayıp penaltıyı şimdi dışarı atacak" dedim.. Kalecinin kurtarmışken yediği on para etmez bir atış gol olunca, nasıl sevindiğini, takımın da o sahte penaltı ve penaltıcının üzerine nasıl sevinçle çullandığını görünce, Galatasaraylılığımdan iyice utandım..
"Kazan da nasıl kazanırsan kazan" ise futbol, o zaman, doping, şike yapanlara, rakibi, hakemi satın alanlara niye kızıyoruz ki?. Koskoca Galatasaray'ın, dördüncü yıldızı takmaya hazırlanan Aslan'ın düştüğü zavallı, utanç verici duruma bakın..
Aslan!.. Babam küçükken öyle dalga geçerdi..
"Aslan!.. Ama kuyruğunu tramvay çiğnemiş!.."
Sivas önünde salkım salkım dökülen, on paralık futbol oynamayan utanç takımı, 2-0 galip Sivas, çaresizlik içinde gibi oyunu içerden seyreden Hamza Hoca'nın gözleri önünde Galatasaray'ı hallaç pamuğu gibi atarken, sanki talimat almış hakemle tur geçti diye bayram yapıyor.. Utanmadan!.
Maçtan sonra Sivaslı Kadir'in bir cümlesi var..
"Fener-Galatasaray finali güzel olur" falan dedi..
"Fener-Galatasaray finali.."
Sivaslı futbolcunun bilinç altına niye işlemiş bu laf acaba, Bursa-Fener maçı iki gün sonra oynanacakken, Fener'e de turu geçirmek.. Son haftalarda oynadıkları futbola bakarsanız, Bursa finale daha yakınken üstelik.. Ama perşembenin gelişi çarşambadan değil, salıdan belli..
Fenerbahçe-Galatasaray finali planlanmış.. Eee!.. Federasyon Başkanı seçimleri var, çok çok yakında.. Bu seçimlerde Bursa, Sivas mı gerekli, mevcut başkana, yoksa, Fener, Galatasaray mı?.
"Maçlara atanan hakemlerden belli değil mi niyet" dedi, Sergen Yalçın.. Haksız mı?.
Fenerbahçe-Galatasaray finali en çok kime yarar?. Yayıncı kuruluşa..
Sivas-Bursa finali ile, Fener-Galatasaray finalinin reytinglerini düşünün. Yani reklam gelirlerini..
Fener-Galatasaray on misli daha para kazandırır.. Ama o gece yayıncı kuruluşun maç sonu yaptığı programda Erman Toroğlu "Hakem turu, Sivas'tan aldı, Galatasaray'a verdi" dedi, resmen.. Açık seçik!.. Net!.
"Bu işten en kârlı yayıncı kuruluş olarak biz çıkarız ama, Fener- Galatasaray finali isteniyor, hakemler ona göre atanıyor" dedi.
Erman Toroğlu'nun Lig TV'den niçin kovulduğu da o zaman bir kez daha anlaşıldı. Adam hakemken gördüğünü çalardı. Yorumcuyken de düşündüğünü söylüyor. Olur mu?. Bu menfaat dünyasında olur mu?. Yedirmezler.. Kovarlar adamı..
O gece ASpor'daki programı izlediniz mi, Şansal, Mustafa, Tümer Üçlüsü.. Yayıncı Kuruluş nasıl yayın yapar, gördünüz mü?. Biraz utandınız, biraz sıkıldınız mı?.
Erman "Resmen içerde. Hakem Sivas'ın penaltısını yedi" dedi.
Erman "Ortada temas bile yok. Hakem penaltıyı icad etti. Turu Sivas'tan aldı, Galatasaray'a verdi" dedi. Doğru, yanlış, sabaha kadar tartışırız. Ama bir şeyi tartışamayız.
Erman, erkekçe, mertçe, konuştu. Eveleme geveleme yapmadan, dansözler gibi kıvırmadan..
Siz ne yapıyorsunuz, haftalardan beri.. "Ben kararsızım.. Şüpheli pozisyon.. Verse bir şey diyemem.. Vermese bir şey diyemem.."
Kıvır Allah kıvır.. Ama keseri, maç kimin olursa olsun, hep Fener'e yontarak kıvır.. Erman'ı kovduran Aziz'i hiç aklından çıkarmadan kıvır!..
"Futbol niye bu hale geldi" diyor, Şansal..
Takımını al, aynaya bak, görürsün!.
Yayıncı kuruluş bu kadar taraflı yayın yaparsa, buhar kazanı bir noktaya gelir patlar. Geçen hafta Fener maçındaki Cüneyt'le, salı gecesi Galatasaray maçındaki İlker'in ne farkı vardı?.
"Galatasaray'dan gol yedi diye Ferhat'ı idam ettiniz, sıkılmadan. Daha beterini yiyen Günay'ı ise göklere çıkardınız. Bu hafta Galatasaray'a karşı oynayacak diye?. Tesadüf değil mi?.
Ya, Melo özel programınız?.. Beşiktaş-Galatasaray maçı hakemine hedef göstermek için çırpınmanız?. Haklıydınız tabii.. Tıpkı Cüneyt gibi.. Peki ama hani nerde sezon başından beri Caner, Emre programlarınız?. Maraton'un tek gözü niye kapalı hep?. Ya o gece gene özel, maçlara gitmez olan Fener seyircisini tahrik etmek için yaptığınız, o Fener'i mağdur gösterme özel programı?. O özel Emre saldırısı (!) ve özel otobüs bombaları yayınlarınız.. Kim yapmış bomba ihbarını Şansal?. İhbarcı kim?. Ne oldu sonra?.. Fısss!..
Haaa!.. "Fısss" olmayan şey var...
Nedir plan?. Fener dördüncü yıldızı takacak. Kupa, Galatasaray'ın teselli ikramiyesi olacak, o mu?.
Kime, kimlere alet oluyoruz biz?.
Neler diyorum ben?.
Kimse kusuruma bakmasın.. Türkiye'de futbol bu hale geldiği için öfkeliyim.. Galatasaray'ın futbolcuları, hocaları, yöneticileri böyle rezil, böyle hakem hediyesi bir galibiyete bayram yaptıkları, hiç sıkılmadan, yüzleri kızarmadan çıkıp bir de final oynayacakları için de, "UTANÇ" içindeyim...
Ne dediğimi bilmiyorum, Hakim bey!..