Milliyet'in futbol yorumcusu Şansal Büyüka ile yaptığı röportajın satır başları şu şekilde:
Futbola taşın atıldığını gördük, bıçaklar çekildiğine tanıklık ettik, ama kurşuna ilk kez rastlıyoruz. Sizce futbolumuzu bugünkü konuma getiren faktörler neler? Daha doğrusu bunu futbolla ilişkilendirebilir miyiz?
- Bu “toplu katliama” teşebbüs, futbol dışı bir olaysa vahim... Eğer futbol fanatizminin geldiği son noktaysa, o daha da vahim... Neresinden bakarsan bak, ortada bir vahşet var. Profesyonelce hazırlanmış “Kusursuz cinayet” var. Eğer şoför, otobüsü durdurmadan bilincini kaybetmiş olsaydı... Neyse insan gerisini düşünmek bile istemiyor. Teröre yönelik olsa da, futbol fanatizminin son noktası olsa da, gereken en sert hamlenin yapılması gerekiyor. Ama “Dom dom kurşununa”, “domuz saçmasına” taş deyip geçiştirme anlayışıyla bu işi çözemezsiniz, bu işte caydırıcılık yaratamazsınız. Failin ya da faillerin şu ana kadar yakalanamamış olması bile başlı başına, toplu katliama teşebbüs kadar vahim bir durum...
Hem kupa, hem de lig maçlarının ertelenmesini nasıl yorumlamak gerekir? Biz medya olarak bu “duruş”a nasıl bir katkı vermeliyiz?
- Maçların ötelenmesinin çok da gerçekçi bir önlem olduğunu düşünmüyorum. İsterdim ki, o kadar toplantıdan, o kadar açıklamadan sonra ortaya bir yaptırım planı konabilsin. Eğer bu futbolda fanatizmin geldiği son noktaysa, o noktaya nasıl geldi? Sorumsuz yönetimler, sorumsuz medya, az sayıdaki kötüleri ile çok sayıdaki taraftarı bozan seyirci anlayışı, uygulanamayan ve lafta kalan 6222 sayılı şiddet yasası, adamına göre koruma kollama, nefretten ve öfkeden beslenen, hoşgörüsü iflas eden bir toplum... Baktığında hiçbir şey çok da sürpriz değil... Medya olarak bu işe nasıl katkı vermeliyiz diye soruyorsan, bunu herkes biliyor. Şiddeti körükleyen yönetici demeçleri sayfalarda dokuz sütun manşette... Polemik, kavga, temeli olmayan iddialar, suçlamalar, belden aşağı çalışmalar televizyonlarda... Medyanın günahı da az değil... Madem medya öfkeyi, gerginliği, futbol terörünü önlemek istiyor, samimiyetini göstersin, bir defa olsun şu sorumsuz demeçleri manşetine taşımasın, sayfasına koymasın. Yapabiliyorlar mı, yapamıyorlar...
Kötüden söz ederken, iyiden bahsetmemek olmaz. Bütün kulüpler yekvücut, camia Fenerbahçe ile kol kola...
- Kulüplerin bu işte tek yürek, tek bilek olması elbette çok hoş... Üstelik buna alışkın değiliz. Ama bu konuda ne kadar samimiyiz? Trabzonspor Başkan Yardımcısı Yakup Aslan, Fenerbahçe’ye geçmiş olsun demeye havalimanına gittiği, Aziz Yıldırım’ı onore ettiği için bugün kendi camiası tarafından linç ediliyor. Baktığında genel anlamda o sorumsuz, tahrik eden, geren demeçlerin tamamının arkasında taraftar ve camia baskısı var. Başkanı, yöneticisi, medyası kimse de bu baskıya karşı duramıyor.