Jaanus Ree dünya atlasını açtı, ülkelere bakıp, parmağıyla saymaya başladı. Eli Sardunya Adası’nın üzerine de gitti, Güney Afrika üzerinden Türkiye’ye de geldi. “30’’ dedi gittiği ülkeleri sayarken... Jaanus Ree bir gezgin değil. Ama yeni yerler görmekten, keşfetmekten büyük keyif alan bir fotoğrafçı. Red Bull sporcularının peşinde 9 yıldır dünyayı dolaşan Ree rüzgar sörfü çekerek ekstrem fotoğrafa başladı. Geçmişte sörf yapması onu fotoğrafçılığın büyülü dünyasına yönlenirdi. Sanat okuluna gidip, belgesel yapımı ile uğraşması ise her fotoğrafına ayrı bir değer kattı. “Fotoğraf konusunda ilgi alanlarım epey fazla ve çok yerden besleniyorum, belki bununla alakalıdır” diyor Ree... Daha önce 2 kez Türkiye’yi ziyaret eden Estonyalı fotoğrafçı, free running çekimi için geldiği Kayaköy’e ayrı bir parantez açmadan geçemiyor. Sözü Ree’e bırakıyoruz...
‘FOTOĞRAFA TUTKU ÇOCUKLUKTAN’
- Fotoğraf çekmeye ne zaman başladın?
Çocukluğuma kadar uzanan bir tutku var aslında; ama profesyonel olarak 2007’de fotoğraf çekmeye başladım.
- Peki, ilk makinanı hatırlıyor musun, nasıl bir şeydi?
Evet, Nikon ile başlamıştım. Gerçi makina benim değildi, bir arkadaşımındı ama 6 ay kadar kullanmıştım.
- Spor ile ilgili çektiğin ilk kareyi hatırlıyor musun?
Sanırım Windsurfing, evet evet Windsurfing ile ilgili bir fotoğraftı. Çünkü ben de Windsurfing yapıyordum ve o spora ilgim yoğunlaşmıştı. Doğal olarak ilk karem de Windsurfing üzerine oldu.
- Bugüne kadar çektiğin en acayip kare hangisiydi?
Biraz düşüneyim. O kadar çok var ki… Ralli yarışlarından backflip’e kadar birçok şeyi sayabilirim. Seçim yapmam gerçekten zor.
‘ANTARTİKA’DA ÇEKİM YAPMALIYIM’
Daha önce hangi sporlarla ilgilendin?
Bir sürü farklı sporu deneyimledim. Windsurf, surf, koşu, kaykay, snowboard, tenis hatta boks… Bir sürü sporla ilgilendim gerçekten. Farklı spor dallarını denemeyi seviyorum.
Sporla bu kadar ilgili olduğuna göre çekimler sırasında atletlerle aran iyi olmalı?
Evet, kesinlikle. Hepsiyle aram iyi, hatta çok iyi.
Sen kimi zaman spor ile sanatı buluşturacak karelere imza atıyorsun. Bu içgüdünün kaynağı nedir?
Ben sanat okuluna gittim, belki onunla ilgili olabilir. Belgesel yapımıyla da uğraştım. Fotoğraf konusunda ilgi alanlarım epey fazla ve çok yerden besleniyorum, belki bununla alakalıdır.
Hiç gitmediğin, ama gidip mutlaka çekim yapmak istediğin bir yer var mı?
Antarktika.
Nedenini öğrenebilir miyiz?
Soğuk ve heyecanlı. Bu ilgimi çekiyor sanırım.
İşin nedeniyle doğal olarak çok seyahat ediyorsun. Bugüne kadar kaç ülkeye gittin?
Gerçekten bilmiyorum. Ama istersen bir göz atıp hesaplayabilirim (Haritayı açıp bir süre ülkeleri sayıyor). Şu an saydığım kadarıyla 30 kadar ülkeye gitmişim.
Peki, bu Türkiye’ye ilk gelişin mi?
Hayır, üçüncü kez geliyorum. Red Bull’un freerunning projesi ve Lena Aylin Erdil çekimleri için de daha önce Türkiye’ye gelmiştim.
‘KAYAKÖY’ÜN YERİ AYRI’
Fotoğraf çekerken kimlerden ilham alıyorsun?
Birçok fotoğrafçıdan ilham alıyorum aslında. Mesela Red Bull fotoğrafçılarından, özellikle de ekstrem spor üzerine çekimler yapan Red Bull fotoğrafçılardan epey ilham alıyorum.
Yaptığın en zorlu dış çekim hangisiydi?
İngiltere’deydi sanırım. Hiç durmayan bir yağmur altında 5 gün boyunca çekimler yapmıştım. Gerçekten zordu. Bir de Fas’ta çölde çekimler yapmıştım. O da çok zorlu geçmişti. Kısacası hem sıcak, hem soğuk, hem yağışlı hem de kuru iklimlere sahip ülkelerde çekimler yaptım. O yüzden seçim yapmam zor.
Peki, gittiğin ve en ilginç bulduğun yer neresiydi?
Mesela Türkiye’de Kayaköy’e gitmiştik freerunning çekimleri için. Oradan epey etkilendiğimi ve ilginç bulduğumu hatırlıyorum. Onun dışında, Sardunya, Güney Afrika ve Meksika da özellikle kültürleri nedeniyle ilginç bulduğum yerlerdi.
Son olarak çektiğin en etkileyici kareyi de sorayım?
Fas’ta çölde çektiğim bazı gün doğumu fotoğraflar vardı. Onlar sanırım çektiğim en etkileyici karelerdi.