MAGAZİN

Sarp Levendoğlu sette yumruk yediğini eşi Birce Akalay'dan saklamış

Sarp Levendoğlu-Birce Akalay çifti, 'Deliormanlı' ile ilk kez aynı filmde buluştu. Akalay, filmde şampiyon bir boksörü oynayan eşi Levendoğlu'nun sert yumruklar yediğini söyledi: Bir gün eve geldi, gözünün altı mosmordu. Sürekli yüzünü çevirip benden sakladı. Sonra da 'Sen bir de bana vuranı gör!' dedi

Şampiyon bir boksör ile bir gazetecinin aşkını anlatan 'Deliormanlı' filminin yıldızları Sarp Levendoğlu, Birce Akalay ve filmin yönetmeni Murat Şeker ile bir araya geldi. Filmde 'Savaş' isimli bir boksörü oynayan Levendoğlu, eşi Birce Akalay ile ilk kez bir filmde rol alıyor. Son dönemde boşanacakları haberleriyle gündeme gelen çift, "Bu iddialara gülüyoruz" derken, 'Deliormanlı'nın çekimleri nedeniyle daha çok görüşme fırsatı bulduklarını da söyledi. İşte Akalay, Levendoğlu ve Şeker'in GÜNAYDIN'a anlattıkları...


Sarp Bey, 'Deliormanlı' ilk sinema filminiz. Sizi cezbeden şey neydi?
SARP LEVENDOĞLU: 'Hayatında kaç kez boksörü oynayabilirsin ki?' dedim. Bu, bir oyuncu için müthiş bir fırsat ve şans. Murat, "Bir kahraman filmi yapacağız, sıcak bakar mısın?" dediğinde, "Bakarım" dedim. Senaryonun ilk bölümünü okuyunca, hikayenin nereye gidebileceğini gördüm. Fikirlerimize de çok destek verdiler. O yüzden biraz aile işi oldu.
BİRCE AKALAY: Bu film bizim için çok özel. Hem kariyerlerimiz için, hem de bizim için.

Bir yandan diziye devam ederken çekimlerde zorlanmadınız mı?
B.A.: Altı hafta boyunca sinema ve dizi seti arasında mekik dokudum. Tek bir gün bile boşum olmadan setten sete koştum. Ama tatlı bir yorgunluktu.


Karı-koca olarak sette ve evde sürekli beraber olmak sıkıcı değil mi?
B.A.: Hayır, 7/24 beraber olma durumumuz hiç olmadı. Aksine film sayesinde daha çok görüşebildik.
S.L.: Sekiz ay boyunca her sabah 6'da evden çıkıp antrenmana gidiyordum. Günde çift idman yaptığım için, eve geldiğimde keşkül gibi oluyordum! Birce de dizi setinde oluyordu zaten. Bu film sayesinde daha sık görüştük.

Çekimlerde sert yumruklar yediğiniz oldu mu?
S.L.: Gerçekçi olsun diye özellikle buna dikkat ettik. Antrenmanda gözümün dibine yumruk yemiştim.
B.A.: Ben anlatayım... Yumruğu yemiş, gözünün altı mosmor, bir de bunu benden saklıyor. Hep aynı tarafından bakıyor bana. Sonradan gördüm ki, gözü fena! "Ne oldu?" dedim, "Arkadaşın eli kaydı" dedi. "Benzin döküp yakarım orayı! Bu nasıl iş!" dedim. "Sen bir de bana vuran arkadaşı gör!" dedi.

Yapar mısınız gerçekten öyle bir şey olsa?
B.A.: Tabii ki o işin şakası. Ama Sarp çok sıkı çalıştı gerçekten. Gerçekçi olsun diye çok uğraştı. Eve gözü mor geldiği zaman üzülüyorum ama bu çabasını takdir etmemek elde değil.

Siz filmde haber sunucusu 'Hülya Yiğit'i canlandırıyorsunuz. Rol için gözlem yaptınız mı?
B.A.: Geçmişte üç yıllık spikerlik tecrübem var zaten. Muhabirlik de yaptım, editörlük de... O yüzden çok yabancı olduğum bir alan değil. Kamera arkasını da, önünü de çok iyi biliyorum.

'Hülya Yiğit' bir canlı yayın kazası yaşıyor ve hayatı alt üst oluyor. Siz de böyle şeyler yaşadınız mı?
B.A.: Yaşadım tabii. Spor haberlerini sunuyordum ve Nihat Kahveci'ye Nihat Kahve dedim! Fenerbahçe Başkanı Ali Şen'le maç önü telefon görüşmesi yapıyorduk. Birkaç soru sordum, sessizlik oldu. Sonra birden "Birce, o ne güzel isim öyle" dedi. BEBEK için acele miz yok

Peki boksla yatıp kalkmak sizi nasıl etkiledi?
S.L.: Sakin biriydim, daha da sakin oldum.
B.A.: Boks, sadece yumruk atma işi değil; kol-bacak kombinasyonu var, ritmi var. Bütün vücudu bu kadar koordineli çalıştırmak kolay değil. Zaten iri yarı, güçlü bir adam. Vursa şu masayı ortadan ikiye bölebilir! Epey aşama kaydettikten sonra bir olay geldi başımıza. "Eğer bokstan önce böyle bir şey yaşasaydık kendimi tutamayabilirdim ama şimdi o kadar sakinim ki... Çünkü biliyorum ki, eğer ona bir şey yaparsam ölebilir" dedi.

Sizi ne sinirlendirir peki?
S.L.: Kolay sinirlenen biri değilim ama trafikte sinirlenmemek çok zor.
B.A.: 'Düzgün kullanın' diye sinirleniyor ama yine bir sakinlik çerçevesinde.

Filmde çoğu sahnede gözleriniz yaşlı...
B.A.: Sevinince de, sinirlenince de ağlarım.
S.L.: Birce, duygularını kolay dışa vuran biri. Sokakta aç insanları veya köpekleri görünce ağlıyor.

Eşinizin bu kadar güçlü olması size ne hissettiriyor?
B.A.: Onun fiziksel gücüyle hiç ilgilenmedim. Başımıza bir şey gelirse, beni kucaklayıp götürebilir. Ama onun güçlü olmasından ziyade, sağlıklı olması daha önemli.

Tüm bu yoğunluğun arasında anne olma planınız var mı?
B.A.: Anne olmayı tabii ki istiyorum ama kısmet. Şu an öyle bir acelemiz yok.

SARP, DİZİLERİ REDDETTİĞİ İÇİN ÇOK PARA KAYBETTİ

Oyuncuları nasıl ikna ettiniz bu film için?
MURAT ŞEKER:
Senaryoyu birlikte yazdığımız arkadaşım Ali'nin (Tanrıverdi) babası boksör. Ali'nin babası İsmail Abi nedeniyle boks camiasına hakimiz. Sarp'la da eski arkadaşız. Ağır siklet bir oyuncu gerekince, adres belliydi. Aklıma ilk gelen isim Sarp'tı. Çok çalıştı ve profesyonel bir sporcu gibi her gün antrenman yaptı. Birce kadroya sonradan dahil oldu. Süreci yakından bilen biri oynasın istedik. Filmin ön hazırlığı uzun oldu; çok iyi çalıştık.

Sarp Bey'in rol için gösterdiği özveriyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
M.Ş.: Müthiş bir disiplinle rolüne hazırlandı. Sadece role hazırlık sürecindeki özverisi değil, kendisine gelen teklifleri kabul etmeyerek de başka bir özveri gösterdi. Yani bizden para kazandı ama kaybettiği para bence daha çok.

Bu film için dizi tekliflerini geri çevirdiğinize pişman mısınız?
S.L.: Hayır bundan pişman da değilim, şikayetçi de... Alın teri her zaman karşılığını bulur. Böyle bir iş yaparken sorumluluğum farklıydı. Hem ilk filmimdi, hem de daha önce yapılmamış bir şey yaptık. Kimsenin cesaret edemediği, içinde aksiyon barındıran bir kahraman hikayesi çok fazla yapılmıyor. İnşallah bu filmden sonra bir kapı açılır da, Türk sineması sadece iki tür arasında sıkışmaktan kurtulur. 50 sene sonra geriye dizilerden çok, sinema filmleri kalacak. Bunu 50 sene sonra parayla satın alamam. O yüzden dert etmiyorum.

Murat Bey, siz genellikle komedi filmleri çekiyorsunuz. Bu filmle bambaşka bir tür denediniz. Bu riskli mi?
M.Ş.: 'Deliormanlı', yapım şirketimizin 10'uncu filmi. Türk sinemasının gelişmesi için çok uğraştık. 2006'da ilk filmimizi yaptığımızda, toplam sinema seyircisi 28 milyondu, şimdi 62 milyona çıktı. Bunda bizim filmlerin de payı var. Artık filmleri çeşitlendirmek gerekiyordu. Biz sinemacıyız; yönetmen kendi konforunu değil, sinemayı düşünürse aşama kaydedebilir. Gerçek bağımsız sinemacı biziz, bu yüzden kimseye verecek hesabımız yok. Emin olun, tüm sektör bu filmi merak ediyor. Türk sinema tarihine geçecek bir film yaptık.

BOŞANMA İDDİALARINA GÜLÜYORUZ
Bir mekanda büyük bir kavga ettiğiniz ve boşanacağınız konuşuldu. O gece ne yaşandı?
İlişkinizin son durumu nedir? Evliliğimizin başından beri bu tip haberlerle karışılaşıyoruz. Bodrum'da tatildeyken de 'Kavga ettiler, Birce terk etti' diye yazdılar. Başka bir gazete ise 'İkinci balayına çıktılar, öp öp doyamadı' diye başlık attı. Temiz magazine diyeceğimiz yok ancak bu şekilde hayal ürünü haberler nasıl yapılıyor anlamıyoruz. Bunlar filmin önüne geçiyor, ayıp oluyor. Biz o gece ekipten daha geç çıktık mekandan. Çünkü mekan sahipleri arkadaşımız. Bizim mutluluğumuzu paylaşan, tanımadığınız birçok kişi vardı içeride. Biz artık umursamamayı öğrendik. Sonuç olarak boşanma iddialarına gülüyoruz. Her şey yolunda.

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler