Savaşlar beraberinde birçok acı ve katliamı getirdi. Her savaşın bir kazanan bir de kaybeden tarafı olması çok normaldir. Ancak tarihsel süreç içerisinde kazanan tarafla daha büyük yer kapladı ve adından sıklıkla söz ettirdi. Kaybeden taraf ise tarihin tozlu sayfalarına gömüldü. Sizler için tarihin savaş meydanlarındaki başarısızlıklarıyla ünlenen komutanlarını araştırdık.
Gideon Pillow, Amerikan İç Savaşı'nda yer alan bir komutandı. Konfederasyon ordusunda yer alan Pillow, siyasi tanıdıkları ve ilişkileri nedeniyle bu göreve atanmıştı. Askerlerine gitmeleri gereken yolun tam tersini işaret ederek tarihi bir hataya imza attı. Bunun yanında Meksika’dan bir top çalması onun mahkemede yargılanmasına neden oldu. Tüm bunlara rağmen Pillow, ismini kirletmemek için suçu başkalarının üzerine atmayı başardı.
I.Dünya Savaşı'nda Birleşik Krallık'ı temsil eden bir komutan olan Douglas Haig, önce makineli tüfekleri savaş alanından uzaklaştırdı. Ardından ise tüm askerlerine saldırmalarını emretti. Bu emir ilk dakikadan en az 20.000 askerin ölümüne neden oldu. Gün sonunda ise 60.000 asker hayata gözlerine yumdu. Bütün kayıplarına rağmen stratejisinden vazgeçmedi. Toplamda 420.000 askerin ölümüne neden oldu ve savaşı kaybettirdi.
Napolyon’un en az cesarete sahip amiriydi. Nil Muharebesinden gözünü kırpmadan kaçtı. Bunun yanı sıra Fransız filosunun yıkımı esnasında gemisini derhal hatta çekti. Tüm bunların yanı sıra pek çok kez emre itaatsizlik etti. Fransız filosundan sorumlu olmasına rağmen İngilizlerin denizde egemen olmasını sağladı. Napolyon tarafından cezalandırılacağını anlayınca intihar etti.
William Hull, oldukça çekingen ve korkak bir karaktere sahipti. Devrim Savaşı esnasında iyi bir görev yapmasına rağmen daha sonrasında vali olması onu daha sakin bir yaşama yöneltti. 1812 yılında savaş başlayınca kendini tugay komutanlığı görevinde buldu. Bu konumdayken 60 yaşında olan Hull, görevinden kaçma istiyordu. Üstelik rakipleri son derece zeki ve başarılı komutanlardı. Kısa süre sonra Amerika'da İngilizler tarafından esir alındı ve suçlu bulundu. Yine de Amerikan başkanı onu idamdan kurtardı.
Bir Arnavut olan Hasan Tahsin Paşa, bir Yunan Lisesi’nde okudu. 1870 yılında Katrin'de jandarma olan Hasan Tahsin, daha sonra Osmanlı ordusuna katıldı ve burada astsubay oldu. Bir süre sonra Yemen Valisi olan Hasan Tahsin Paşa, I. Balkan Savaşı esnasında 8. geçici kolordu komutanlığı görevindeydi. Cephesini korumak yerine Yunan komutanlarıyla şehrin teslimi konusunda görüşme yaptı ve hem Selanik'i hem de 26.000 Osmanlı askerini Yunan ordusuna verdi. Vatan haini ilan edilen Hasan Tahsin Paşa'nın idamına karar verilse de Yunanlar tarafından serbest bırakıldı.
Meksikalı bir general olan Antonio Lopez de Santa Anna, yalnızca kazanan taraf olma yolundaydı. Sürekli olarak ülkesine ihanet etti ve ajanlık yaptı. Hatta ABD Başkanı tarafından sürgün edildiğinde ABD için ajanlık yapma teklifi ederek geri dönmek istedi.
Eğitimiyle kağıt üzerinde mükemmel bir komutan olan George McCellan, Kırım Savaşı sırasında gözlemci olarak çalıştı. Üstelik demir yolları taşımacılığından mühendislik şefi yaptı. Bu çalışkanlığıyla komutanlığa kadar yükseldi. Ancak atandığı savaşa girmeyi reddetti. Aylarca hareketsiz kaldıktan sonra başka Abraham Lincoln'ün teşviki sonrası harekete geçti. 100.000 kişilik ordusu ile savaş meydanına çıkan McCellan, daha ilk günden yaralandı. Organizasyonda mükemmel olmasına rağmen iş savaş meydanına gelince McCellan çok kötüydü.
I.Dünya Savaşı esnasında Almanya adına kumandanlık yapan Erich Ludendorff, aslında rahatlıkla kazanabileceği bir savaşı kaybetti. Hatta bunu kendisi dahi bildiği için yönetimin onu kazanılması zor olan bir cepheye vermesini çok istedi, fakat bu yapılmadı.
Francisco Solano Lopez, Paraguay diktatörü Carlos Antonio Lopez'in oğluydu. Oğlunu askeri kuvvetlerin başına getiren Lopez, oğlunun çok iyi işler başaracağını düşünse de işler pek de öyle yürümedi. İlk iş olarak Arjantin'e savaş ilan eden Lopez, Brezilya, Arjantin ve Uruguay'ın üçlü ittifakı ile karşı karşıya kaldı ve sonuç olarak Paraguay bu üç güç karşısında yerle bir oldu. Ülke nüfusunun yüzde 90'ı öldü.
Bu ismin listedeki diğer komutanlardan ayrılan en önemli özelliği aslında sürekli kendi kendine savaş yaratmasıydı. Kendi yarattığı savaşları alt etmeyi başarsa da Cermen kabilesine saldırması onun sonunu getirdi. Tam 80.000 piyade ve 40.000 süvarinin hayatını kaybettiği bu saldırı esnasında Caepio savaştan burnu bile kanamadan kaçtı. Roma vatandaşlığından çıkarılan Caepio, tam 15.000 altını çalarak hayatının geri kalanında lüks içinde yaşadı.