HABER

"Savaşa dair iyi mesajlar vermeyen bir film yapıyoruz"

Yönetmen Can Ulkay: - "Film, 1. Dünya Savaşı başlayınca, Avustralya'da evlilik yapmış, dostluklar kurmuş iki Türk'ün birden Avustralyalılar ile düşman olmasını anlatıyor" - "Şimdiye kadar yapılmış en büyük kasaba tahminimce. Metrekare olarak büyük bir alana yayıldık. Tamamını burada çekiyoruz" - "Savaş çığlıklarının ne kadar gereksiz olduğunu anlatıyoruz. O zaman İngiltere idi. Başka zaman başka bir ülke. Güçler, zaman içinde yer değiştiriyor ama savaşta kaybedilen çocuklar, ağlayan anneler, tarih boyu devam ediyor"

İSTANBUL (AA) - HİLAL UŞTUK - 1. Dünya Savaşı sırasında Avustralya'da yaşayan iki Türk'ün hayatı, "Turkish-i Dondurma" filmiyle beyaz perdeye aktarılıyor.

Çekimleri Kemerburgaz'da süren filmin başrollerinde Şebnem Bozoklu, Ali Atay, Erkan Kolçak Köstendil ve Will Thorpe yer aldı.

Filmin yönetmenliğini üstlenen Can Ulkay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Avustralya'da yaşayan, biri dondurmacı, diğeri deveci iki arkadaşın hikayesini ele aldıklarını belirterek, çekimlerin iki hafta içinde tamamlanacağını aktardı.

"Biz ne ara düşman olduk?" sorusunun filmin sloganı haline geldiğini dile getiren Ulkay, "Film, 1. Dünya Savaşı başlayınca, Avustralya'da evlilik yapmış, dostluklar kurmuş iki Türk'ün birden Avustralyalılar ile düşman olmasını anlatıyor. Düşman olan onlar değil tabii. Devletlerin kendi arasındaki savaş stratejileri söz konusu. Savaşmak için ülkelerine gitmeye karar veriyorlar ama bir türlü gidemiyorlar. Bu yüzden de 'Madem biz gidemiyoruz, o zaman burada savaşırız.' diyorlar. Sonu ağır bir dramla bitiyor ama filmin geneli çok eğlenceli. Herkesin kahkahalar atıp güleceği, kara mizahı olan, toplumlar içindeki çatışmaları gösteren güzel bir hikaye yarattık. Basit, herkesin anlayıp sevebileceği, uluslararası olarak da çok iyi anlaşılabilecek, savaşa dair iyi mesajlar vermeyen, savaşın ne kadar kötü ve gereksiz olduğunu anlatan, neşeli, eğlenceli, güzel bir film yapıyoruz." diye konuştu.

Yönetmen Ulkay, 7 bin metrekarelik alanda plato kurduklarına işaret ederek, şöyle devam etti:

"Avustralya'daki bir kasabayı hemen hemen birebir ölçüleriyle kurduk. Birkaç şey hariç, aynen o kasaba. Çok büyük bir alana kuruldu. Yaklaşık günde 300 yardımcı oyuncuyla çalıştığımız bir kasaba. Şimdiye kadar yapılmış en büyük kasaba tahminimce. Metrekare olarak büyük bir alana yayıldık. Tamamını burada çekiyoruz. Bütün olaylar, olayların geçtiği bütün mekanlar, Türk mahallesi, yabancılar, istasyon, banka ve her şey bu mekanın içinde. Bizim açımızdan çok güzel. Çünkü tek bir mekanda bunu yapabildiğimiz için iki ay gibi bir sürede bunu tamamlayabildik ama yapımcı için zor tabii. Dünyalar kadar para harcadı."

- "Çok ince eleyip sık dokuyoruz"

İyi bir film yaptıklarını söyleyen Ulkay, izleyenlerin mutlu olacağını ve filmin ses getireceğini anlattı.

Can Ulkay, her şeyi dört dörtlük yapmaya çalıştıklarına vurgu yaparak, "Ben bu konuda çok titiz bir insanım. Ekibim de çok titiz. Olabildiğince birebir aynısını yapmak istiyoruz ama gerçek hikaye demekten vazgeçmeliyiz çünkü gerçekler çeşitli toplum ve kişilere göre farklı olabiliyor. Ayla filmi yüzde 95 gerçek olmasına rağmen 'Bu şöyle değil' şeklinde birtakım şeyler duyduk. Tabii ki insanların bakış açısına göre fikirler, pozisyonlar ve durumlar değişebilir. Dolayısıyla esinlenilmiş demek daha doğru." değerlendirmesinde bulundu.

Çok ince eleyip sık dokuduklarının altını çizen Ulkay, özellikle kostüm, kıyafet ve kullanılan malzemeler anlamında olabildiğince titiz davrandıklarını ve ellerinden geleni yaptıklarını ifade etti.

Ulkay, bugün de bazı ülkelerin liderleri tarafından savaşın dillendirilmesine değinerek, şunları kaydetti:

"Konu, aslında birtakım emperyalist güçlerin, savaştan para kazanan, savaşı kara dönüştüren güçlerin, yüzyıllardır savaşı istemesi. Bizim filmimiz ne kadar iyi de olsa, bir kötü adamın, emperyalist bir gücü var. O zamanki dönemde bu tabii ki İngiltere. Kral, kraliçe, Birleşik Krallık ve ona bağlı olan Anzak, Avustralya ve Yeni Zelanda askerleri. O zaman da durum buymuş. Yani bu sadece Trump'a ve benzerlerine bağlamamak lazım. Emperyalizmin istediği, savaş. Savaş çığlıklarının ne kadar gereksiz olduğunu anlatıyoruz. O zaman İngiltere idi. Başka zaman başka bir ülke. Güçler, zaman içinde yer değiştiriyor ama savaşta kaybedilen çocuklar, ağlayan anneler, tarih boyu devam ediyor. Biz bunu işledik. Sadece Türkiye tarafından da bakmıyoruz. Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi buranın evlatları olmuş Anzak askerlerini de görüyoruz. Çok küçük yaşta, ülkelerinden onbinlerce kilometre uzağa, Çanakkale'ye, ne olduğunu bilmedikleri bir savaşa gitmişler. Bunu da gösteriyoruz."

- "ABD'de olsa çok sayıda filme çekilirdi"

Filmde Deveci Ali'nin eşi Gülsüm'ü canlandıran Şebnem Bozoklu da gerçek bir hikayeden yola çıkılmış olmasının kendisi için senaryo ve hikaye kadar önemli olduğunu belirterek, "(Gerçek insanların hikayelerinden esinlenilmiştir) yazısını gördüğümde, o filmi daha çok sahipleniyorum. Bir seyirci olarak, o filmdeki her şeye daha çok gülme ve dramatik her şeye daha çok üzülme eğilimim oluyor. Bütün filmi bu duyguyla izliyorum. Gerçekten o insanlar sokaklarda yürüdüler. Aralarında böyle şeyler konuşup, beraber ağlayıp güldüler. Böyle güçlü bir empati oluyor bende." ifadelerini kullandı.

Bu tür filmlerin çok az yapıldığına dikkati çeken Bozoklu, "Bu kadar güzel bir hikayenin içinde olmak çok güzel hissettiriyor." dedi.

Bozoklu, söz konusu olay ABD'de yaşanmış olsa çok sayıda filme konu olacağının altını çizerek, iki aydır çekimlere devam ettiklerini söyledi.

Deveci Ali'yi canlandıran Erkan Kolçak Köstendil ise çok heyecanlı olduğunu aktararak, "Haziran ayından beri ortaya iyi bir şeyler çıkarmak için uğraşıyoruz. Sadece bizim ülkemizde de değil, dünyanın birçok yerinde seyredilebilecek, evrensel bir şey anlatmaya çalışıyoruz, kendi hikayemizden, insanımızdan yola çıkarak. İnşallah başarılı oluruz." ifadelerini kullandı.

Filmin, Mart 2019'da vizyona girmesi planlanıyor.

En Çok Aranan Haberler