İSTANBUL (İHA) - Dünya ekonomisi büyüme rekorları kırarken, bu ekonomik gelişme ve büyümeden dünyanın geniş bir kesimi nasibini alamıyor. Bu dengesiz durum, dünya barış ve istikrarını tehdit ediyor. Hala şiddetten ve silahtan çok açlık can alıyor. Yoksulluk ve ekonomik kalkınmadaki adaletsizlikler terörün beslendiği odakların başında geliyor.
Dünya ekonomisi büyüme rekorları kırıyor. Son 30 yılın en büyük ekonomik gelişmesinin yaşandığı 2004'te dünya ekonomisi yüzde 5 büyüdü. Konjonktürün yükselişte olmasında yalnızca Kuzey Amerikan ekonomisi değil, Batı Avrupa, Japonya, Çin ve Hindistan da etkili oluyor. Öyle görünüyor ki, Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen 2000'li yılların başında belirlenen milenyum hedefi, 2015 yılında tutacak. Hedef, o yıla kadar dünya üzerinde yaşayan yoksul sayısını yarıya indirmekti. Ancak rakamlar pek gerçeği yansıtmıyor. Ekonomik büyümeden dünyanın geniş kesimleri hala yeterince nasibini alamıyor. Bu tespit, özellikle üzerinde çokca konuşulan, şikayet edilen; ama durumu düzeltici herhangi bir adım atılmayan Afrika kıtası için geçerli.
Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası'nın genel kurulunda, ekonomik büyümeye ilişkin bu iç açıcı manzaranın yanı sıra tedirginlik kaynağı başka faktörler de etkisini hissettirdi. Petrol fiyatlarının önlenemez tırmanışı bu faktörlerden sadece biri. Asıl tedirginliğin adı: Terör. Yoksulluk, çocuk ölüm oranlarının hala yüksek olması, eğitim eşitsizliği, yolsuzluk, uyuşturucu ticareti ve ekonomik kalkınmadaki adaletsizlikler. Bunlar, tartışmasız terörün beslendiği odaklardan.
Hala dünya nüfusunun yarısı, günde 2 dolardan daha az bir gelirle yaşıyor; hatta insanlığın beşte biri günde 1 dolardan daha az bir gelirle yetinmek zorunda. Daha da ürpertici bir rakam: Önümüzdeki 25 yıl içinde dünya nüfusu 2 milyar daha artacak. Sözü edilen nüfus patlamasının yüzde 95'i gelişmekte olan ülkelerde yaşanacak. Bunun anlamı şu: Dünyaya gözlerini açacak çocukların büyük kısmı yoksul hayat şartlarına doğacak ve daha iyi bir hayat sürdürme umudu olmayacak.
Dünya nüfusundaki bu dengesiz durum, barış ve istikrarı tehdit eden en önemli faktör. Hala şiddetten ve silahtan çok açlık can alıyor. Refah toplumlarının doğal kaynakları tüketmesi de terör kadar dünya barışını olumsuz etkiliyor. Bir Amerikalı, bir Çinli'den 9 kat, bir Afrikalıdan 12 kat daha fazla enerji tüketiyor. Ancak küreselleşme çağında önemli olan, bu eşitsiz ve adaletsiz koşulların ortadan kaldırılması gerekiyor.