Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İhsan Çiçek, Sayıştay’ın 2018 yılı denetim raporunda fakültedeki 15 bin "benzersiz yazma eserin" kaydının olmadığı açıklamasına ilişkin, "2019 yılında Haziran ayına kadar 880 tane girdik. Eğitim yılının bitmesi nedeniyle ara verildi. Şimdi yeniden başlayarak hızlı bir şekilde sisteme girmesini sağlayacağız" dedi.
Sayıştay’ın 2018 yılı denetim raporu, 15 bin "benzersiz yazma eserin" Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde kaydının olmadığını ortaya koydu. Sayıştay’ın Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesine ilişkin raporunda şu ifadelere yer verildi:
"Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde kütüphane koleksiyonu içerisinde bulunan büyük kısmı nadir ve tarihi eser sayılabilecek, benzersiz olan yaklaşık 15 bin yazma eserin envanter kayıtlarının oluşturulmadığı, bu nedenlerle eserlerdeki kayıp ve/veya noksanların ve bu konuda sorumluluğu bulunanların tespitinin neredeyse imkânsız hale geldiği, eserlerin doğru biçimde kataloglanması ve tasnifi sağlanamadığından araştırmacı ve ilgililerin hizmetine sunulmak üzere mikrofilm ya da benzeri yöntemlerle dijitalleştirilip taranmasına dahi başlanamadığı, kütüphanenin bu fonksiyonun yerine getirilemediği görülmektedir. Konuyla ilgili yazışmalar incelendiğinde 2016 yılından beri kayıt altına alma, koruma, tasnifleme ve arşivleme çalışmalarında bir ilerleme sağlanamadığı, bu konudaki uyarı ve diğer yazıların ise gereğinin yerine getirilmediği tespit edilmiştir."
Sayıştay raporunda nadir eserlerin kayıt altına alınmaması sonucunda değerleme çalışması yapılmadığı, ilerleyen tarihlerde eserlerin yok olması veya hasar görmeleri halinde meydana gelecek kamu zararının ve bu zarardan sorumlu tutulacak ilgililerin tespitinde de güçlük yaşanması riskinin mevcut olduğu belirtildi.
"2019 yılında Haziran ayına kadar 880 tane girdik, eğitim yılının bitmesi nedeniyle ara verildi"
Söz konusu rapora ilişkin açıklama yapan Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İhsan Çiçek, "Sayıştay açısından doğru olabilir. Son yıllarda kamu belgeleme sistemi diye bir sistem geliştirildi ve bundan dolayı aktarılması kanuni bir zorunluluk ve biz bunları aktarıyoruz. Raporda da belirtildiği gibi biz 2019 yılı içerisinde 880 tane kaydı girmişiz. Ama buradan şu anlaşılmasın; bunların hiçbir kaydı yok, bunlar tamamıyla ortalıkta duran bir malzeme gibi, bunların zaten daha önceki sistemde zimmet defterleri ve kayıtları olan ve demirbaş defterine kaydedilmiş ciltler bunlar. Şu anda tamamıyla tarihi eserlerin saklanması uygun bir ortamda saklanıyor. Ciltler korunuyor ve şu anda onlara bir müdahale olabilmesi, kaybolabilmesi ve ortalıkta duran bir malzeme olarak algılanması bence hata. Biz titizleniyorduk ki sisteme girildiği zaman hatasız girilsin ve buradaki öğretim elemanlarımız bunu yavaş yavaş okuyarak sisteme yavaş giriyorlar. 2019 yılında Haziran ayına kadar 880 tane girdik. Eğitim yılının bitmesi nedeniyle ara verildi. Şimdi yeniden başlayarak hızlı bir şekilde sisteme girmesini sağlayacağız" diye konuştu.
Sayıştay’ın raporunda eserlerin kaybolması durumunda ilgili sorumluların tespit edilememesi açıklamasına da cevap veren Çiçek, "Benim dekan olarak oradaki eserlere ulaşma yetkim yok. Benim oradaki yazma eserlere ulaşmam mümkün değil. Girilmesi, kaybolması mümkün değil. Önceki durdukları yerde de kaybolma riskleri yoktu ancak şimdi daha uygun şartlarda mühürlü ve koliler içerisinde saklanıyor. Önceden 2 sene boyunca erişime açık değildi. Bu yazma eserlere ulaşmak mümkün olmadı. Şu anda araştırma için Türkiye’nin veya dünyanın herhangi bir yerinden kim isterse istesin onlara biz dijital olarak veriyoruz. Herkes kullanabilir, ulaşabilir" ifadelerini kullandı.