Geçtiğimiz yıllarda suyla ilgili önemli sayıda araştırma yapıldı. Washington Üniversitesi'nden Dr. G.W. Pollack sayesinde öğrendik ki su kendisini yapıyor ve temel biyolojik özelliğinin yaşam için gerekliliğinin orta düzeyde olması ihtimali var.
Dr. Pollock suyun dördüncü safhası olan bu 'yapılandırılmış su'ya değiniyor. Diğer safhaları elbette katı, sıvı ve gaz.
Yaşam formlarında, moleküller aslında kristal gibi sıralanırlar ve yaşamın olmasına izin veren de suyun bu nitelikleridir. Bir hücrenin içindeki su daha çok biyolojik sistemlerin dışında bulunan sıvı bir çözeltiden ziyade kristal-jel gibidir ve buna 'yığın su ' denir.
Ayrıca öğrendik ki su, dünya tarafından olgunlaştığında biyosferde membalar aracılığıyla tüm yaratıklara, bitkilerden mikroorganizmalara, hayvanlara geçiyor. Bu 'olgunlaşmış su' mineraller bakımından zengindir yani alkalidir.
Maalesef bugün kirlenmemiş membalar yalnızca hatıralarımızda bulunmaktalar... - - - - - -
Bitkiler yalnızca suyu filtrelemezler aynı zamanda bitkileri yiyen canlıların biyolojisinde kolaylıkla emilen ve özümsenen bir yolla suyu yaparlar da. Yutulduğunda bu biyolojik olarak aktifleştirilmiş su kolaylıkla hücrelere ve dokulara nüfuz eder.
Bu yapılandırılmış su yasak alan diye bilinen altıgen levhalı su molekülleri oluşmasına neden olur. Bu alanlar aslında atomların moleküllerin içindeki düzenlenme sırasını ve suyun elektriksel potansiyelini değiştirir. - - - - - -
Bu süreçte suya farklı yüzeylerde protein ve bağ formları eklenir. Bu değişiklikler yaşamsal suya yığın suda bulunmayan ek özellikler eklemiş olur. - - - - - -
Taze yapılmış içeceklerin genellikle 95-99%'u sudur. Bu su yığın suyun aksine bizim fizyolojimize göre biyolojik olarak kullanılabilir su olması için nazikçe hazırlanmıştır.
Taze, organik bitki ve meyve sularının içindeki suyun doğası ve kalitesi kesinlikle kopya edilemez, çoğaltılamaz. - - - - - -
Bitkilerden elde edilen taze içecek sadece yeni hücreler üretmek için gereken tüm elementleri içermezler,ayrıca bu besinlerin tüketilmesinden önceki her hangi bir süreç ya da ısıtma olmadığı sürece onların biyolojisinde aktif formda kalırlar. - - - - - -
Üretim yapılırkenki ısıtma moleküllerde yapısal değişikliklere neden oluyor ve fonksiyonlarını tamamen değiştiriyor. Örneğin, enzimler belli bir sıcaklıkta şekillerini kalıcı olarak yitiriyorlar ve fonksiyonlarını yerine getiremiyorlar.
Bu mineraller (sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, sülfür, demir, manganez, bor, molibden, bakır, çinko, klor ve kobalt ) çürümüş et ve bitkilerde olduğu gibi besin olarak hayvansal atıklardan elde ediliyorlar. Bitkilerin beslenme şekli bu.
Bitkiler ve hayvanlar arasındaki ilişki bu şekilde, biri olmadan diğerinin olması mümkün değil. Yani; bitkilerden elde edilen taze ve organik içecekler yaşam için gerekli besinleri içeriyorlar üstelik doğru ve sağlıklı şekliyle.