ANKARA (ANKA) - Şen, Türkiye'nin yüzde 50'sinin AK Parti'yi seçtiği için kendini güvenli ve mutlu hissettiğini ifade ederken, "Yüzde 50'lik diğer kitle ise ciddi bir karamsarlığın içinde. Bu kitle bu süre boyunca hükümetten ve belirli ölçüde ülkeden ümidi kesmiş durumda. Kendi için ekonomik, sosyal ve politik bir gelecek görmeyen bu topluluğun bazı kesimleri ülkeyi terk etme durumuna gelmiş durumda" dedi.
Yetişkin, Ergen ve Çocuk Psikiyatri ve Psikoterapi Uzmanı DR. İnci Şen, seçim sonuçlarını psikolojik açıdan değerlendirdi. Seçim sonuçlarına göre "ikiye bölünmüş bir Türkiye tablosuyla" karşı karşıya kalındığını belirten Şen, "Türkiye'nin yüzde 50'si AKP'yi seçtiği için kendini güvenli ve mutlu hissediyor. Çünkü 3 açıdan beklentileri ve ümitleri var" dedi.
-EKONOMİK, POLİTİK VE SOSYAL BEKLENTİLER-
Şen, "Mutlu olan yüzde 50'lik kitleye" dair şu tespitleri yapıyor:
Yüzde 50'lik kitle, ekonomik çıkarlar açısından belediyelerden yardım almak başta olmak üzere ihale alma konusunda, çocuklarına ve kendine iş bulma konusunda seçtikleri hükümete güven duyuyorlar ve mutlu oluyorlar. Büyük bir olasılıkla bu kişiler TOKİ'lerin yeni yapılarından da nasiplenme fırsatı bulacaklarından hareket ediyorlar.
Politik çıkarlar açısında politikada kendilerine bir yer bulacaklarından hareket ediyorlar. Kendi güvendikleri politikalar ve partilerinin kendilerine de büyük ölçüde destek olacağından hareket ediyorlar.
Sosyal ve psikolojik durum bakımından ise ' Ben seçtim, bu benim hükümetim' diyerek kendisini diğerinden ayıran imtiyazlı bir sınıf olarak görüyorlar. Bunun nimetlerinden faydalanma olanaklarının yüksek olduğundan hareket ediyorlar."
DR. İnci Şen, Türkiye'de yüzde 50'lik bir seçmenin güven ve ümitlerinin güçlü ve "önümüzdeki yıllarda seçtiğim partinin nimetlerinden yararlanabilirim" ümidi içinde olduklarının görüldüğünü de belirtiyor.
-YÜZDE 50'LİK DİĞER KİTLE-
Muhalefet partilerini seçen ve AK Parti'nin iktidara gelmesinden rahatsız olan kitlede ise büyük bir mutsuzluk olduğunun görüldüğüne vurgu yapan Şen, şunları kaydetti:
"Büyük çoğunluk oluşturdukları halde kendilerini dışlanmış, köşeye sıkıştırılmış, ülkeden 4 yıl gibi uzun bir süre için ümitlerini kesmiş bir kitle olarak ortaya çıkıyorlar. Böylece ciddi bir karamsarlığın içine giren bu kitle bu süre boyunca hükümetten ve belirli ölçüde ülkeden ümidi kesmiş durumda. Kendi için ekonomik, sosyal ve politik bir gelecek görmeyen bu topluluğun bazı kesimleri ülkeyi terk etme durumuna gelmiş durumda. Tabi ki ülkeyi terk etme şansları olmadığı içinde karamsar bir psikolojinin içine düşmüş bulunuyorlar. Bu kitlenin öfkeli, kızgın, ümitsiz, kaygılı, endişeli ve korkuları olan bir niteliği var. Böyle bakarsak 27 milyon seçmenin mutlu olduğu ülkemizde, bir o kadar da mutsuz bir kitle oluştu.
-"RADİKAL GRUPLARA YAKINLAŞACAKLAR"-
27 milyon mutsuz kitleye oy verme yaşı gelmemiş ve bu düşünceye yakın olan gençleri de katarsak bunun 40 milyona çıkacağından hareket edebiliriz."
Şen, bu tabloya bakılarak şu yorumların yapılabileceğini belirtti:
"Hükümet dostlarının tuzu kuru ama hükümeti seçmeyenlerde bu durum üç tepkiye neden olacak; ümitsiz olan kitle sağlıksız bir tepki içine girecek, karamsarlığını içine atacak, olumsuz duygular üretecek ya da biyolojik hastalıklara sebep olacak bir sağlıksız döneme girecek, içlerine kapanıp, içlerine atacakları sorunlarla kendilerini topluluktan soyutlayıp bir şekilde yaşayacaklar. Bazıları problemlerini çözmek için arayışlara girecekler ve gruplaşmalar ortaya çıkaracaklardır. Bu seçmenler politik gruplar ile sorunlarının seslendirme arayışına gireceklerdir. Bazıları kutuplaşmanın sonucunda radikal gruplara yakınlaşacaktır. Bazıları da hep karşı tarafı suçlamaktansa kendisini ve partisini eleştirmeye başlayacaktır. Oy oranı niye yükselmiyor, biz nerede ne hata yaptık da böyle oldu? Diye düşünecektir. Belki yapılan aksiyonlar büyük ölçüde bir değişimi beraberinde getirmez ama buna karşılık analiz ederek hep karşı tarafı suçlamaktan kurtulabilir, yetişkin olmanın şartlarından biri olan sorumluluk duygusu ile kendi hatalarımızın ve eksiklerimizin farkına vararak onları kabullendikten sonra ancak sağlıklı bir çözüm arayışına girebiliriz. Yoksa mutsuz kitle hep kendini kurban rolünde görecek haksızlıklara uğradığını düşünecek ama bunu değiştirmek için kurban psikolojisi ile hiçbir şey yapmayacak, dert yanacaktır."
-"BİRLİK ZAMANI"-
Demokrasinin kendiliğinden oluşan bir sistem olmadığının altını da çizen DR. İnci Şen, "Demokrasi politik partilerin yanında halkın etkisinin, çabasının, cesaretinin kendine ve topluma olan sorumluluğunu katılımını gösterir" dedi.
Şen hükümetin izlemesi gereken yola dair ise "Yeni seçilen hükümetin de yüzde 50 alma sarhoşluğuyla 'nasıl olsa seçiliyoruz bizi tam da böyle seviyorlar ve seçiyorlar' rahatlığı geçtikten sonra genel bir Türkiye psikolojik analizi yapacak olursa şunu görmesi gerek, başarılarımızın devamını istiyorlarsa sadece gelecek 4 seneyi değil çok daha uzun vadeli düşünmeyi öğrenmemiz gerek. Türkiye bütün halkınsa o zaman adaletten, paylaşımdan herkesin hakkımı alıyorum duygusu oluşmalıdır. Herkesin partisi olmasalar da herkesin hükümeti olarak bütün halkı kucaklayıp güven duygusunu oluşturmalıdırlar. Bu, gereksiz kutuplaşmaları ortadan kaldırıp Türkiye'yi bir 'bütün' yapar. Bütünlük, beraberlik, iç barış inşası, Ortadoğu'daki çok gergin ve çatışmalı politik konumumuz dolayısıyla her zamankinden daha çok ihtiyacımız olan 'birlik' zamanıdır" ifadelerini kullandı.