Tarihçi Erhan Afyoncu 16. yüzyılın Wikileaks belgeleri olarak adlandırılan ve dönemin Venedik elçileri tarafından kaleme alınan Balyos raporlarını yayınlamaya devam ediyor. Balyos raporlarında, Şehzade Mustafa’nın nasıl öldürüldüğü de ayrıntıları ile yer alıyor.
[**
**](http://sebastiyan.mynet.com/muhtesem-yuzyil-izle-58-bolum-1-parca-vid-1787965/)
Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Doç.Dr. Erhan Afyoncu’nun editörlüğünde Osmanlı ülkesinde görev yapan Venedik elçilerinin, görevlerinden sonra yazdıkları Balyos adı verilen raporların Türkçeye çevrilmesiyle ortaya çıkan “Kanuni ve Şehzade Mustafa” adlı kitap baba oğul arasında bilinmeyen meseleleri gün yüzüne çıkarttı.
Elçi raporlarına göre Şehzade Mustafa’yı, Hürrem’in kötülüklerinden annesi Mahidevran Sultan koruyordu. Yaptığı kahramanlık ve hayırlarla yeniçerilerle halkın sevgisini kazanan Mustafa tahtın en kuvvetli adayıydı ancak Mustafa’nın tahta çıkmasını istemeyen iki kişi vardı. Biri Hürrem Sultan, diğeri de Hürrem’in damadı Sadrazam Rüstem Paşa’ydı.
1553 yılında raporunu Venedik Doçuna sunan Venedik Elçisi Navagero, Hürrem Sultan ile Rüstem Paşa’nın Şehzâde Mustafa’yı engellemek için neler yaptıklarını şöyle anlatıyor: “Sultan’ın çok sevdiği karısının planları ve çok yetkili Sadrazam Rüstem, Sultan öldükten sonra Selim’in Padişah olmasını desteklemek için planlar yapıyorlar. Paşa en önemli mevkilere kendine yakın, emrinde olan kişileri yerleştiriyor.
Sultan Selim, İstanbul’a çok yakın. Hayatta kalmayı başarır, annesi de ölmezse, Paşa da hazinenin ve Sultan’ın kasasının sahibi olarak, Mustafa’nın kaza eseri ölümü ile Sultan Selim’i tahta oturtmak onlar için pek zor olmaz. Her şeyi elde eden para aracılığı ile insanların kalbindeki Sultan Mustafa sevgisini kısa sürede silip atabilir. Sultan’ın kimi taht için tercih ettiğini anlamak kolay değil çünkü hepsi onun oğlu ama yanında her zaman Rus karısı var ve bu kadın kendi oğullarını hep ön plana çıkarıp, sürekli Mustafa’yı kötülüyor.”
Belgelere göre Hürrem Sultan ve damadı Rüstem Paşa’nın oyunlarına inanan Kanuni, Şehzade Mustafa’nın, yerine tahta geçmek için hazırlığa giriştiği şüphesine kapılıyor ve şehzadeyi öldürmeye karar veriyor. 1553’te İran seferi esnasında adam göndererek oğlunu yanına çağırtıyor.
Şehzade Mustafa’nın yanındaki devlet adamları ve annesi, Şehzadenin başına bir şey geleceğini bildiklerinden gitmesine engel olmak istiyor ancak Mustafa babasına karşı gelmek istemiyor. 6 Ekim’de Halep-Konya arasında kurulu olan Aktepe’teki otağa geliyor. Bu buluşma Venedik raporlarında ise şöyle anlatılıyor:
“Şehzadenin çadırlarının iskeletleri dikilir dikilmez, ordugâhtan üzerinde bir kâğıt olan bir ok fırlatılır. Kâğıtta babasının yanına gitmemesi, babasının onu öldürmek istediği yazılıdır. Mustafa bu sözlere kulak asmaz ve babasının yanına gitmek ister.
Bunun Rüstem Paşa’nın bir oyunu olduğunu, babası ile arasını açmak istediği için yaptığını düşünür. ‘Babam beni öldürmek istiyorsa, beni hayata getirdiği gibi canımı da almaya hakkı vardır’ der. Yola çıkmaya karar verir ve önden hediyelerini gönderir. Hediyeleri deri çuvallar içinde taşınır.Gümüş ve beyaz renkli giysiler, altında da kırmızı saten şalvarı vardır. Çok güzel, değerli taşlarla süslü bir atın üzerinde babasının yanına doğru ilerler.”
“Odaya girdiğinde babasını elinde bir ok ve yay ile oturur halde bulur. Mustafa saygıyla eğilir. Babası ise kendisine, ‘Köpek herif, sen hâlâ ne cüret ile beni selamlıyorsun’ diye bağırır. Babası başını hemen arkaya çevirir. Bu da Mustafa’yı öldürmekle görevlendirdiği adamları için bir işarettir.
Kapıcıbaşı ellerini hemen Mustafa’nın boynuna dolar ve ‘Sakın hareket etme, sultanın verdiği emirlerini uyguluyorum’ der. Odadaki üç dilsiz Mustafa’nın üzerine atılırlar ve boğmak için boynuna yay ipi dolarlar. Bu ip birden kopar. Zavallı Mustafa oradakilerin elinden kurtulmayı başarır. Bazılarını yere savurur ve kaçmaya çalışır. Kaçarken üzerindeki giysinin eteklerine takılır ve yere düşer. O anda kapıcıbaşı Mustafa’yı bir ayağından yakalar. Sultanın orada bulunan diğer adamları ellerine başka bir yay ipi alarak yine boynuna dolarlar”
“Mustafa ip ile boynu arasına elini koymayı başarır. Her ne kadar sıksalar da Mustafa’yı bu şekilde boğamazlar. Sultan o zaman, ‘Başındaki sarığı çıkarın,yoksa öldüremeyeceksiniz’ der. Sultan böyle söyler çünkü Türkler sarığın altında pamuktan, üzerinde harfler yazılı bir bere takarlar.
İnançlarına göre bu harflerin onları koruduğuna inanırlar. Bu harfler birinin etine değdiği sürece bu kişinin cani bir şekilde öldürülemeyeceğine inanırlar. Kapıcı,Mustafa’nın başından bereyi alıp sultana uzatır. Sultan da alıp bir kenara koyar.”
“Üçüncü yay ipini de Mustafa’nın boynuna dolarlar. Bu ellerindeki son iptir. Mustafa çenesini göğsüne doğru indirerek kendini korumaya çalışır. Ancak oradakiler zorla başını havaya kaldırırlar ve birçok kişi için umut olan, Osmanlı hanedanının en cesur sultanını öldürmeyi başarırlar.
Kapıcılar bu iş bittikten sonra ağlayarak sultanın otağından dışarı çıkar. Birçok kişi de kendisini ağlarken görür ve olan biteni anlarlar. Ordudakiler zavallı Mustafa’nın atının ahıra götürüldüğünü görünce, alanda büyük bir gürültü kopar. Herkes aynı anda çadırlarından çıkıp neler olduğunu anlamaya çalışırlar. Sultan, yeniçerilerin Mustafa’nın halen hayatta olduğunu sanıp bir ayaklanma çıkarmalarından korktuğundan, oğlunun cesedini bir halının üzerine koyup, herkesin görebileceği şekilde çadırdan dışarı bırakılmasını emreder.”