Selahattin Demirtaş 7 Haziran'da baraj tartışmaları sürerken barajı 3 milyona yakın oyla geçmelerine ve 'emanet oy' tartışmalara ilişkin " Şunu net olarak belirteyim. Biz parti olarak 2015 hedeflerimizi genel seçimlerinde hedeflerimizi yüzde 15 olarak belirlemiştik. Dolayısıyla belirlediğimiz hedefin biraz altında bir oy aldık diyebiliriz. Bizi şaşırtan şoke eden yüksek bir oy almadık. En nihayetinde barajı aşmak ve parlementoya güçlü bir muhalefet grubu taşımak bizim için çok önemliydi. O nedenle ortaya çıkan yüzde 13.1Ilik bir oy da çok kıymetlidir çok değerlidir. Türkiye siyasi tarihinde dengelerin bu kadar sarsıldığı çok az seçim olmuştur. " ifadelerini kullandı.
Demirtaş konuşmasını şöyle sürdürdü: kim bize oy verdi? bu yüzde 13.1'lik oyu nereden aldık. Türkiye'den aldık. Türkiye'den kim varsa; Türkiye'nin farklı yaşam tarzları olan, farklı inançları olan bu çoğulcu topluluğu HDP'nin etrafında buluştu. Dolayısıyla HDP'yi parlementoya taşıyan sadece şunlardır, sadece bunlardır diyemeyiz. Türkiye'nin kendisidir. Biz de zaten bu iddiayla ortaya çıkmıştık.
HDP'nin barajı aşmasıyla herkes şunu yüreğinde hissetti: demek ki bu toplumda büyük bir tehdit oluşunca, ağır aksak da işleyen bu demokrasimiz içinde bir çare bulunabiliyor. Bu insanlarımızda bir güven duygusu yarattı. Kişiyi kastetmiyorum. Yani sayın Cumhurbaşkanı ya da AKP sözcülerini, yetkililerini kast etmiyorum. Bir anlayıştan söz ediyorum. Bu anlayış tehlikedir. Bu tekçi dayatma 'ben varım, benim dışımda hiç kimse olmamalı' anlayış, bir tehlikedir. bu tehlikeyi durdurmamız lazım. Aklını başına alacak bir ders vermemiz lazım. İşte bunu da anti-demokratik seçim ortamına rağmen halk başardı.
'HDP'nin seçim zamanında, bölgede baskı uyguladığı' iddiaları üzerine Demirtaş şu yanıtı verdi:
Biz 285 sandıkta full HDP oyu almışız. AKP'de 185 sandıkta full oy almış. Bu oyların toplamı, yani full olarak HDP'ye çıkmış oyların toplamı 50 bindir. Yani büyük bir kısmı da kırsal bölgelerden değil. AKP'nin oy aldığı yerlerde de biz yanı başındaki köyden oy almışız. Bizim yanıbaşımızdaki köyden de AKP full oy almıştır. 100'de 13.1'lik oyun büyük bir kısmı zorla, baskıyla alındı denmesi de seçmenin iradesine hakarettir.
KANDİL VE KCK'NIN AÇIKLAMALARI
Niye böyle bir açıklama ihtiyacı duydular yaptılar, ben bunları açıklayabilecek bir durumda değilim. Bulunduğumuz noktadan Halkların Demokratik Partisi olarak hem Türkiye hem Ortadoğa siyasetini okumaya çalışarak anlam vermeye ve bütün bu ortaya çıkan gerilimi nasıl nasıl sonlandırabiliriz. Nasıl barışa evriltebiliriz. Bunları kendi aramızda da tartışıyoruz. Şöyle bir hatırlatma yapalım 28 Şubat, Türkiye'de Dolmabahçe Mutabakatı dediğimiz bizim heyetimiz ve hükümetin yetkililerinin yaptığı bir ortak açıklama var. Dolmabahçe Mütabakatı dediğimiz metinde '10 madde müzakere edilmeli ve bu on maddede Türkiye'nin zararına bir şey yok' dendi. Çok da doğru bir tespit. Türkiye'nin demokrasisine hizmet edecek bu vesileyle de Küürt sorununun çözümün kolaylaştıracak tartışma başlıklarıydı. Onunla birlikte bir silahsızlanma süreci başlayacak; eş zamanlı olarak bütün bunlar bir çözüme kavuşacaktı. 28 Şubat daha seçim atmosferine girmediğimiz bir dönemdi. Hemen akabinde, birkaç gün sonra ülkenin Cumhurbaşkanı "Dolmabahçe'deki görüntü yanlıştı. Ortada bir mütabakat falan yoktur, ortada bir masa yoktur, bir müzakere yoktur, tarf yoktur, bunların hepsi yanlıştır. Kürt sorunu yoktur" diye bir konuşma yaptı ve tekrarladı. Israr etti.
Gelinen noktada aceleci olmamak lazım. Bugünkü yaptığım açıklamamda da ifade ettim, KCK'da bu gibi durumlarda da daha sabırlı olamalıdır. Bir hükumet kuruluş aşamasıdır. Çözüm sürecinin akıbeti ne olacak. Bütün bunları yeni kurulacak bir hükümet -kurulamazsa da bir erken seçim- akıbetini ondan sonra göreceğiz.
SURİYE'DEKİ GELİŞMELER
Bütün bu meseleler biraz önce bahsettiğimiz çözüm süreciyle doğrudan bağlantılı. Ordu oraya gideceğine siyasetçiler gitmeli. Sınırların güvenliği PYD ile daha mümkün olur. Ancak PYD'de de şunu görmeli Türkiye'siz olmaz. Türkiye'nin ve PYD'nin çözümü yeni bir Suriye'ye hizmet etsin. Mevcut Suriye artık bu haliyle kalamaz. Yeni bir anayasaya ihtiyaç var orda egemenliğin paylaşılmasına ihtiyaç var. Yani tek bir Baas rejiminin artık teçi bir anlayışla Suriye'yi yönetmesini ordaki halklar kabul etmiyor. İmralı'da Abdullah Öcalan'ın bu konuda çok belirleyici olacaktır.
PKK'NIN SİLAH BIRAKMASI
PKK'yı tehdit olmaktan çıkaralım. Bunun da yolu müzakeredir. Barışa doğru götürelim. PKK Türkiye'ye karşı silahlarını bıraksın. Türkiye için tehdit olmaktan çıksın. Bunun yolu yöntemi konuşmaktır, müzakeredir. Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan diyorlar: HDP neden çağrı yapmıyor". Bizim çağrımıza iş kalmış olsa iş bu kadar basit olsa sabah kalkalım akşama kadar çağrı yapalım. Bunun bir ciddiyeti yok. Çağrıyla olacak iş değil. Partilerin yaptığı çağrı vicdan rahatlatmadır. Toplumu kandırmadır, başka bir şey değil. Sizin aracılığınızla burada ben çağrı yapayım: Ben bir siyasi partinin eş genel başkanıyım, seçimle iş başına gelmiş bir milletvekiliyim, Türkiye Cumhuriyeti'nin parlementosunda görev yapıyorum. 82 kişilik grubun eş genel başkanı grup başkanıyım. PKK kesinlikle Türkiye'ye karşı silah bırakmalıdır. Bunu inanarak yürekten söylüyorum. Bu savaş bitmelidir. Bu çağrıyı da buradan yürekten de tekrarlıyorum, laf olsun diye değil. Keşke bir gerçekliği olsa ve Selahattin Demirtaş, bize bu çağrıyı yaptı, toplanalım değerlendirelim, bırakalım deseler. Fakat toplumu aldatmanın bir anlamı yok. Demirtaş bu çağrıyı yaptı diye yarın sabah KCK yetkilileri Kandilde bir toplantı alıp hemen silahları bırakmayı tartışmayacaklardır. Kim yaparsa tartışacaklardır: Abdullah öcalan. Abdullah Öcalan'da hangi koşullarda yapabileceğini anlattı. Dolmabahçe mütabakatı bunun içindi.
Yarın Sayın Davutoğlu ve ekibi gelecek. Biz bu konuları açık yüreklilikle konuşacağız.Bu adımların Türkiye'nin yararına olduğuna inanıyoruz. Bu adımları Türkiye bir an önce atmalıdır. Bizim Amerika'ya değil, bizim vatandaşı olduğumuz Türkiye'nin dostluğuna ihtiyacımız var. Bütün bölge Kürt'leri de bunu biliyor. Türkiye bu konuda daha cesur davranmalı. Amerika'da daha cesur davranmalı, daha atak davranmalı. Bunu Türkiye yapabildiğinde inanılmaz derecede önü açılacak.
KOALİSYAN GÖRÜŞMELERİ
Yarınki HDP görüşmesiyle birlikte ilk tur tamamlanmış olacak. Tablo biraz daha şekillenmiş diyebiliriz artık. Milliyetçi Hareket Partisi bugün tavrını açıkladı. Hükümet kurmayacaklarını ifade ettiler. Bize göre Türkiye bir hükümet kurmalıdır. Şu seçimde issanlar yanlış oy kullanmadılar. İradeleri yanıltılmadı. Biz büyük baskılarla da karşılaştık ama seçmenin iradesini ortaya çıkarmaya başladık ve önemli ölçüde başarılı olduk. Diğer partiler de oylarını aldılar. Toplum artık mevcut durumda bir koalisyonu onaylayacak. Bunun anlamı budur. İlk iki bölümde sunmaya çalıştığım Türkiye ve Bölge vizyonu, partimin aşağı yukarı temel yaklaşımlarıdır. Bunu biz Sayın Davutoğlu'yla paylaşacağız. Sonuçta hükümeti kurma görevi kendisine verilmiş. Bizim 3 temel ilkemiz var: demokrasi, adalet ve barış ilkeleri. bu 3 temel başlığın da altını dolduruyoruz.
AKP-CHP koalisyonu HDP'nin de ortaya koyduğu ilkeleri es geçmeyecekse çok yararlı olur.
"KİŞİSEL BİR TAVIR DEĞİLDİ"
HDP birilerini, AKP'yi cezalandırmak için seçime girmedi. HDP'nin söylediği şeylerin içinde doğrular var mı? diye bakarsa bu geliştirici olur. AKP erken seçime gitmek istemiyorsa koalisyona kapıyı kapatmıyoruz. Biz ilkeli davranıyoruz ne koltuk ne bakanlık pazarlığı yaparız. Bu ilkeler vardır ne diyorsunuz doğruysa buyurun yapın, bizsiz de yapabilirsiniz.
Sayın Erdoğan beğenmediğimiz bir anayasanın Cumhurbaşkanı'dır. 'Seni başkan yaptırmayacağız' sözü kişisel bir tavır değildi. Bu cümleyle çoğulcu demokrasiyi savunduğumuzu anlatmaya çalıştık. AKP yüzde 41 o yalmış bir parti diğer üç partiyle koalisyon yapmak için bu kadar kaygılı davranıyorsa nerede yanlış yaptım demesi lazım. Yaptığı iyi, doğru şeyler de var. Ama yanlış yaptığınızda da seçmenler sizi eleştirir. Söylem değişikline gitmeniz lazım.