Selülit hakkındaki genel kanı fazla kilo ile ilişkili olduğuna yöneliktir. Ancak selülit hormonal ve genetik yapı ile yaşam biçiminden etkilenir. Bu yüzden zayıf denilebilecek kiloda olan kişilerde de görülebilir. Kadınlarda selülite erkeklere oranla çok daha fazla rastlanır çünkü yağ hücrelerinin, kasların ve bağ dokularının erkek ve kadın derisinde dağılma şekilleri farklıdır. Ayrıca kadınlardaki östrojen seviyesi erkeklere oranla çok daha yüksek olduğu için yağ birikimi artar ve selülit oluşur. Kadınlar selülitlerinin hangi derecede olduğunu ise oldukça merak ederler. Selülit nasıl geçer sorusu selülit derecesine göre cevaplanabilir.
Selülit görünümünü azaltmaya yardımcı olabilecek bazı yöntemler şöyle...
1. Akustik dalga tedavisi
Yapılan çalışmalar akustik dalga terapisinin selülit görünümünü azalttığını göstermektedir. Bu teknik, selülit olan bölgelere akustik dalgalar (ses, basınç veya şok dalgaları olarak da adlandırılır) uygular. Selülit geçer mi sorusuna yanıt olabilecek bu yöntem, selülit oluşumu üzerinde de oldukça etkilidir. Bu tedavi sayesinde selülitli bölgenin elastikiyeti artar ve cilt sıkılaşır.
2. Subsizyon
Subsizyon tekniği yağ hücrelerini parçalarına ayıran fibröz bağ dokusunun bantlarını koparmak için derinin altından bir iğne sokulmasıyla gerçekleştirilen bir tedavi yöntemidir. Hekimler, cellfina olarak bilinen bir cihazla işlemi gerçekleştirirler. Ancak bu yöntemin etkilerini görmek iki yıl ya da daha fazla sürebilir.
3. Ultrason dalgaları ile tedavi
Selülit tedavisinde iki tip ultrason tedavisi uygulanır. Birincisinde düşük frekansa sahip (LF) ses dalgaları ile orta ve yüksek frekansa sahip (MHF) ses dalgaları bir araya gelerek yağ hücrelerini parçalar. Genellikle derin bölge yağları üzerinde etkili olan MHF ile yapılan selülit tedavisinde nörosempatik sistem uyarılır ve adrenalin hormonu salgılanması amaçlanır. LF ultrason ise derinin altındaki yüzeysel yağ hücreleri üzerinde etkilidir ve en sık kullanılan yöntemdir.
4. Lazer tedavisi
FDA'in onayından geçen iki ışık tedavi cihazı ile selülit geçici olarak azaltılabilmektedir. Bu iki cihaz emme ve masaj yöntemleri ile ışık tedavisini birleştirir. Üreticiye göre bu etkili cihaz deri altındaki yağ dokusunu eritmekte ve kollajen üretimine destek olmaktadır.
5. Masaj uygulamaları
Selülitlerden etkilenen bölgelere masaj yapan çeşitli makineler mevcuttur. Bu makineler, cildin belli bölgelerini toplamak ve sıkılaştırmak için küçük odacıklarda bulunan silindirleri kullanır. Masajla tedavinin örneklerinden biri de 1990'ların ortalarından beri selülit tedavisi için uygulanan ve bir Fransız tekniği olan endermologiedir. Bu teknikte, selülitten etkilenen alanları emip sıkan ve elektrikle çalışan bir cihaz kullanılır. Tedaviler genel olarak 30-45 dakika arasında sürer ve fark edilir sonuçlar elde edilmesi için ortalama 10-12 seans gereklidir. Selülitin yarattığı portakal kabuğu görünümünde geçici bir azalma meydana gelebilirken, bu teknik cilt altındaki yağ dengesini kalıcı olarak değiştirmek yerine yağı farklı bölgelere dağıtmaktadır. Bu uygulamaların yanında selülit kremleri ve selülit için egzersizler de mevcuttur. Sadece kalça ve bacak sıkılaştıran egzersiz programlarını uygulayarak selülit görünümünün azalması sağlanabilir. Ayrıca kan dolaşımının hızlandırılması için bacakları soğuk su ile yıkamak da etkili yöntemlerden biridir.
Yukarıda sayılan tedavi yöntemleri dışında evde uygulayabileceğiz bazı doğal çözüm yolları da mevcuttur. Bunlardan en çok bilinenleri; kırmızı biber, fırçalama, ardıç yağı, kahve telvesi, yosun, elma sirkesi, yeşil kil ve mandalina bazlı olanlardır. Size vereceğimiz basit ve etkili krem ile selülit probleminizi doğal yollardan çözebilirsiniz. Bu krem için malzemeler; 20 damla portakal yağı, 100 ml. bebek kremi ve 5 damla tarçın yağı. Doğal selülit kremi için bu malzemeler, cam bir kavanoz içine konulur ve iyice karıştırılır. Karıştırıldıktan sonra kavanozun ağzı kapatılarak oda sıcaklığında 10 saat bekletilir. Bu süre sonunda kreminiz kullanım için hazır hale gelir. Bu kremi, 1 ay boyunca selülitli kısma, günde 1 kez olmak üzere sürünüz. Bu kremin bir ay içinde tüketilmesi gerekmektedir.
Selülit, uyluklarda, kalçalarda, kalçalarda ve karnında topaklı, çukur ete neden olan çok yaygın, zararsız bir cilt durumudur. Durum kadınlarda daha sık görülür. Birçok insan, selülit için bir çözüm olarak pazarlanan kilo kaybı, egzersiz, masaj ve kremler yoluyla cildinin görünümünü iyileştirmeye çalışır. Tıbbi olarak kanıtlanmış tedavi seçenekleri de mevcuttur, ancak sonuçlar hemen veya uzun süreli değildir. Selülit çukurlu veya engebeli bir cilde benzediği için portakal kabuğu ve süzme peynir olarak adlandırılır. Selülit en çok uyluk ve kalça çevresinde yaygındır, ancak göğüslerde, alt karın bölgesinde ve üst kollarda da bulunabilir.
1. Hormonal faktörler ve yaş
Hormonlar selülit oluşmasında önemli bir rol oynar. Östrojen, insülin, noradrenalin, tiroid hormonları ve prolaktin, selülit üretim sürecinin bir parçasıdır. Kadınlarda östrojen düzeyinin menopoza yaklaşıldığında azalması, cilt altındaki bağ dokusuna giden kan akışının da azalmasına sebep olur. Alt sirkülasyon, bölgede daha az oksijen olduğu anlamına gelir ve daha düşük kollajen üretimine neden olur. Östrojen seviyeleri düştüğünde yağ hücreleri de büyür. Tüm bu faktörler, yağ birikintilerini daha görünür kılmak için bir araya gelir. Deri altındaki yağ dokusu zayıfladığında ise bilinen çukurlaşma etkisi ortaya çıkar. Yaş ilerledikçe de cilt daha az elastik ve daha ince bir hale gelir. Bu da sarkma olasılığının artmasına neden olur ve selülit oluşumuna zemin hazırlar.
2. Genetik faktörler
Genetik faktörler selülit oluşumu üzerinde önemli ölçüde rol oynar. Genetik faktörler kişinin metabolizma hızına, yağın deri altına dağılımına ve dolaşım düzeylerini etkileyebilir ve tüm bu faktörler selülit gelişimini tetikleyebilir. Ayrıca yapılan bir araştırmaya göre selülit oluşumuna anjiyotensin dönüştürücü enzimin uğradığı mutasyonun neden olduğu gözlemlenmiştir.
3. Diyet ve yaşam tarzı
Sağlıklı bir yaşam tarzı riskin azalmasına yardımcı olsa da selülit aslında toksinlerden kaynaklanmaz. Egzersiz ve diyet, selülit görünümünü azaltmaya yardımcı olabilir. Çok fazla yağ, karbonhidrat ve tuz tüketen kişilerde selülit görülme riski fazladır. Bununla birlikte çok az lif tüketen kişilerin de selülite yakalanma olasılığı yüksektir. Sigara içen, egzersiz yapmayan, uzun süre aynı pozisyonda oturan ya da sürekli ayakta durmak zorunda olan kişilerde çok daha yaygındır.
Kalçayı fazlasıyla sıkan ve hareketi kısıtlayan iç çamaşırları giymek kan akışını sınırlayabilir, bu da selülit oluşumuna zemin hazırlar. Selülit, aşırı yağ oranına sahip kişilerde daha yaygındır, ancak ince ve formda olan kişilerde de görülür. 25 yaşından sonra selülit oluşumu daha da artar.
4. Stres
Stresli bir yaşam tarzının, selülit gelişiminde önemli rol oynadığı düşünülen katekolamin adrenalin ve noradrenalin düzeylerini yükselttiği düşünülmektedir. Stres hayatın tam içerisinde yer alan ve yaşantıyı önemli ölçüde etkileyen negatif bir olgudur. Stresi ortadan kaldırmak iyi hissetmeyi sağlayacaktır. Stresin selülit oluşumunu önemli ölçüde artırdığını göz önünde bulundurulursa bu faktörün ortadan kaldırılması selülit oluşumunun büyük ölçüde önüne geçecektir.
Birinci derece selülit: Dışarıdan bakıldığında anlaşılmaz. Ancak elle sıkıldığı zaman portakal görünümünü alır. Birinci derece selülit genellikle genç kızlarda görülür.
İkinci derece selülit: Orta seviye olarak adlandırılabilecek olan ikinci derece selülit dışarıdan bakıldığında belli belirsiz fark edilir. Genellikle bacak bacak üstüne atıldığı zaman belli olur. Elle sıkıştırıldığında ise portakal görünümünün yanı sıra çukurlukların da olduğu gözlenir.
Üçüncü derece selülit: Üçüncü derece selülit kişiyi oldukça rahatsız eder çünkü yalnızca oturulduğunda ya da sıkıştırıldığında değil normal zamanda da belli olur. Zaman zaman ağrıya bile sebep olabilir. İlerleyen yaş ile birlikte görülmeye başlayan üçüncü derece selülit özellikle basen, bacak ve kalça bölgesinde toplanır.