SPOR

Serhat Akın: 'Survivor'a katıldığım için pişmanım'

Fenerbahçe’nin efsane futbolcularından Serhat Akın, Hürriyet’e verdiği röportajda 2005 yılında oynanan Türkiye-İsviçre maçıyla ilgili bir anısını paylaştı. Gergin geçen maç sonunda iki takım oyuncularının birbirine girmesiyle büyük olayların yaşandığı karşılaşma hakkında konuşan Serhat, “Hakem orada linç edilebilirdi” dedi. Öte yandan Eski futbolcu Survivor'a katıldığı için pişman olduğunu itiraf etti.

Serhat Akın: 'Survivor'a katıldığım için pişmanım'

İşte Serhat Akın’ın açıklamaları;

Serhat, futbolu bıraktığında 33 yaşındaydın. Niye bu kadar erken?

Karın kasım enteresan biçimde ortadan koptu. Öyle ki ameliyat için doktor bulamadım. Sağda küçük bir patlama olmuş. Sperm kanalı dahil, her şey kopmuş. Polonya’da 8 saat ameliyat geçirdim. Kariyerimi komple alt üst etti.

Fenerbahçe’de zirvedeyken Anderlecht’e gittin. Pişman mısın?

F.Bahçe’den ayrılınca elbette pişmanlık oluyor, ama yurt dışına açılmak istedim. Şimdi bir Arda Turan’a ve başka oyunculara bakıyorum. Şu an menajer olayı daha farklı. Benim zamanımda Ahmet Bulut daha çıkış yakalamamıştı. Kulüplerde çok sözü geçmiyordu. Şimdi bambaşka boyutta. Onun gibi bir menajerim olsaydı ben de bambaşka bir boyutta olurdum. Hata mıydı? Çok düşündüm. Kalsam kaptanlık yapardım, efsane olabilirdim. Ama kadere çok inanırım, o yol beni hanımım ve çocuklarımla buluşturdu.

Anderlecht çok ilginç bir maç sonrası teklif yapmış…

G.Saray’a 5-1 kaybettiğimiz kupa finalinde teklif yaptılar. O maçta inanılmaz oynamıştım. Hatta Aziz Başkan soyunma odasına gelip tebrik etti ve “Sen gerçek Fenerlisin” dedi. Tabi golleri onlar attı. Mondragon olağanüstü oynadı. 6-0’lık zafer maçı değil, 5-1 hezimet kaderini daha çok etkiledi yani... 6-0’lık maç unutulmaz, ama başkanımız o maçta kutladı ve Anderlecht de 5-1’lik yenildiğimiz maçta istedi.

Ama bu maç sonrası Daum seni kesiyor, neden?

Ben de Daum’un kapısını çaldım. “Niye oynamıyorum, bende mi bir eksik mi var” diye sordum. Onun bana dediği şu: “Antrenman dahil, şu an iyi oyuncum sensin. Ama şu an seni oynatamıyorum. Açıklamasını da getiremem.”

Neden açıklayamıyor?

Anelka gerçeği var! Anelka sakat olsa da sahaya sürmek zorunda kalıyordu. Oynamak istemediğinde bile Daum oynatıyordu. Kronik bir sakatlığı vardı. Hep maçtan bir gün evvel Fransa’ya gidip geliyordu. Ama bence Fenerbahçe tarihinin en büyük transferlerden biri. İnanılmazdı.

Neden istenileni veremedi peki?

Biraz farklıydı, ‘cool’du. Biraz da Alex’i bozuyordu. Eğer Alex’i görseydi her sene 30-40 gol atardı. Alex, Nobre’ye 15-20 gol attırıyorsa, gözü kapalı ona 30-40 gol attırırdı.

Anlaşamıyorlar mıydı? Sorun kimden kaynaklanıyordu?

Anelka’dan dolayı. Alex-Anelka uyumu sağlansaydı Fenerbahçe de Anelka da durdurulamazdı. İlk geldiğinde, Önder Turacı ile konuşurlardı. 15 milyon dolara villasını satmaya çalışıyordu. Ben de arkadaşlara “Takımı toplasak 3-5 milyon çıkar çıkmaz” dedim. Onun boyutu farklıydı. Takıma biraz uyum sağlayamadı.

Ama sen o zaman ondan daha iyi olduğunu düşünüyordun, değil mi?

Bunu demek zorundasın. Yoksa her zaman gölgede kalırsın. Anelka’dan daha iyi olmalıyım yoksa oynayamayacağım. Evet, o dönemde Anelka’nın üstüne çıktım performans olarak.

Sen bu kadar iddialıyken Semih’in yedekliği kabullenmesine tepki gösteriyorsun…

Semih, tarzıyla Tanju falandı. Aşırı kaliteydi. Avrupa’da bile o zaman onun değerinde gol vuruşu yapan yoktu. Semih hep yedekti. Ne zaman kurtuldu? Milli takımda oynayınca. Gol kralı oldu. Avrupa Şampiyonası’nda milli takımı sırtladı. ‘Genç Semih’ olarak kaldı. Oysa “Oynamak istiyorum, ben Semih’im. Gol kralı oldum, milli takımda 9 numara benim” diyeceksin. Bu hocayı ezmek değildir. Fenerbahçe, -bak konuşurken de tüylerim diken diken oluyor- hırs demek. Ben 15 sene Fenerbahçe’de yedek kalamam, yapamam. En sevdiğim camia da olsa. Çünkü kendimi borçlu hissederim; “15 senedir buradayım oynayamıyorum” derim.

Ama sen de gidip Anderlecht’te yedek kaldın…

BAŞKANLA DUŞA GİRDİM!

Yedekliği Anderlecht’te öğrendim. Beni oraya yıldız olarak getirdiler. Hooijdonk, “Nasıl aldınız” diye şaşırmış. Hocamız Vercauteren, bilerek beni yedek bıraktı. Takımın bir parçası olmayı öğretti. Brugge ile derbi oynuyoruz. 2 gol attım ve 65’te oyundan aldı. Çıldırdım. Duşa girdim. Başkan geldi. Duşta, adam takım elbiseyle bana sarıldı. Islandı falan. Duşa girdik adamla! “Ne oluyor falan” dedim kendi kendime! Adamlar seviniyor, çünkü 2 gol atmışım. Dedim, “Ben nereye geldim”. Ama 2-2 berabere kaldık. Oysa G.Saray ile 2-2 kaldın mı ne oluyor? Kötü...

Türkiye’nin üç büyük hocasına dair net tahlillerin var. Terim, Denizli ve Güneş’i tarif eder misin?

Mustafa Denizli, daha oyuncuya hitap eden, oyuncusunu sevdiğini aşırı hissettiren biri. Şenol Güneş ile birebir çalışamadım. Dünya Kupası’na götürdü ama kadroya giremedim. Burak Yılmaz, Gomez, Fernandao’yu düşününce Şenol Hoca’da bir altın dokunuş var. Onunla çalışmayı çok isterdim. Fatih Terim, bence motivasyonda dünyada tek.

Nasıl bir motivasyon bu, ne yapıyor?

Yedek çıktığımda gerçekten kimse beni motive edemez. Fatih Hoca öyle bir konuşma yapıyordu ki derinin altına değiyordu artık! Adamlıktan giriyor işte, herşeye giriyor. Damara değdiği için, inanılmaz bir motivatördür.

2005 Kadıköy’de İsviçre ile oynadığımız Dünya Kupası play-off rövanş maçını hiç unutmayacağım. Kavgaya dönüşen maç, aşırı hırstan. Bana hırslı diyorlar da Fatih Terim benden de hırslı. Bizi öyle motive etti ki, “Savaşa gidiyoruz. Bu benim kariyerimin son maçı” dedim. Volkan Demirel, Fatih Akyel falan hakemin odasını bastı. Orada onları ben kurtardım. Volkan Demirel ve Fatih Akyel 1 sene ceza yiyecekti. Çünkü hakemin kapısını kırmayı bırak, kapıyı çalmadan içeriye girsen ve hakem kötü niyetliyse sana 1 sene ceza verdirebilir. Onlarsa kapıyı ayakla kapıyı kırdılar. Oyuncularla kavgayı bırak, artık hakeme saldırdılar. Ben de içeri girdim. Hakem bana sarılıp “Please, help me” (Bana yardım et) falan dedi. Frank De Bleeckere, Belçika’dan tanıyor beni. Hakeme bira mira söyledik. Hemen olayları şey yaptım. Hepsini sildiremedik, ama ciddi anlamda rapordan çok şey aldık. Hakem, titriyordu korkudan. Büyük kavgalar olaylar çıktı. Hakem orada linç edilebilirdi.

Aslında o gün hakem gerçekten bizim yanımızdaydı. Benim penaltı, penaltı değildi. Atmosferle birlikte bizim yanımızdaydı. Ama artık kontrolü kaybettik. Ben durdurdum, Hamit Altıntop da Barnetta’yı falan kaçırdı. İçerisi çok kötüydü. Biz de dayak yedik. Çünkü seyirciler koridorda yumruk atıyor, bize de vuruyorlardı..

Güneş, 2002’de seni 23 kişilik kadroya almasa da sen orada kaldın. Tayfun Korkut ise kalmadı. Neler yaşandı o zaman?

Cihan Haspolatlı, ben, Metin Aktaş ve Tayfun Korkut’u almadı hoca. Ben de gitmek istedim. Çünkü maç seyredince hep oynamak istiyorum. Hoca “Hedeflerin ne” dedi. Ben de “Seçilmedim diye kesinlikle trip atmam size. Beni çağırarak onore ettiniz” dedim. O da “Senin kalmanı istiyoruz. Bizimle aynı atmosferi yaşa” dedi. İkna edemedi ama ağabeyler (Rüştü, Tugay ) beni odaya aldılar “Kalacaksın” dediler.

O zaman ‘namaz kılanlar’ ve ‘kılmayanlar’ diye bir bölünme olduğu söylendi. Doğru muydu?

Camiye gidenler, gitmeyenler dedikodusu çıktı, ama hiç böyle giden gitmeyen olmadı. Hatta Nihat’ın ezan okuduğu, hepimizin otelde kıldığımız namaz var. Hiç öyle bir ayrım olmadı.

MANSIZ İLE KAYBOLDUK

Dünya Kupası sırasında İlhan Mansız kariyerinin zirvesindeydi. Oynamak için hocayı çok zorluyordu. Hocaysa elinde olsa, onu gönderme şeyi vardı. Hatta bana da “Seni kadroya alamadım” diyerek, özür diledi. Yıldıray ile internet başındaydık. “Hocam, estağfurullah, ne demek. Ben burada mutluyum” dedim.

İlhan belki başta oynasaydı o çıkışı yapamayacaktı. Şenol Hoca onu öyle kullandı ki belki hayatının zirvesini yaptı. Bir maç gecesiydi. Kapı çaldı. Benim şortu tişörtü de almış getirmiş “Hadi Serhat koşmaya” dedi. “Kafayı mı yedin nereye” dedim. Özel güvenlik vardı, açıkçası kaçtık. Başladık koşmaya. Koştuk, koştuk ve kaybolduk. Geri gelemiyoruz. İnglizce bilen yok. Dilimizi anlatamıyoruz. Telefon falan da yok. Tişörtteki milli bayrağı gösteriyoruz. Sokak ortasında top sektirir gibi yapıyorum. Otelin adını da bilmiyoruz. Sonra ne yaptık ettik 2-3 saat sonra otelin yolunu bulduk. Kimse farkına varmadı. Bir tek koruma Sedat biliyordu. Yüzü bembeyaz olmuştu. Korkmadık, ama şehrin şu tarafına gitmeyin Yakuzalar var diyorlardı. Biraz o tedirgin etti. Yani İlhan ile Survivor’e gideceğimiz 2002’de belli olmuş!

SURVİVOR’A GİTTİĞİM İÇİN PİŞMANIM

Survivor’a gitmeni eleştiren çok oldu. Ben de poster olmuş bir futbolcunun ekranda azarlandığını görmekten hiç hoşlanmadım. Ne dersin?

Çok doğru, hatıralar zedeleniyor. Sırt çantamı aldım gittim. Hiç ne olduğunu bilmiyordum. Ama bu kadar zor olacağını, bel altı vurmalar olacağını bilmiyordum. Şu beni çok üzdü: Panorama programlarında öyle bir algı yaratılmış ki... Hakan Hatipoğlu (Survivor yorumcusu), aşağılıkça 5 ay eleştirmiş. Bana, şerefsiz falan herşey desin, ama bu algının nereye gideceğini hesap etsin.İki çocuğum var. Eşime veya çocuklarıma küfür edilirse… Hatipoğlu’na ve bütün Panoramalacılara soruyorum: Onların karısına, çocuğuna küfür edilseydi hoşlarına gider miydi? Benim hanımım Survivor yarışmacısı değil. Eski yarışmacı Duygu Çetinkaya kim ki benim çocuğumun Türkçe bilmediğini söylüyor. Bunlar beni çok yaraladı.

Survivor’a gittiğime çok pişmanım. Aileme çok zarar verdi. Ya çocuğu olmayan, kimi kimsesi neyi olduğu belli olmayan biri benim çocuğuma Türkçe bilmiyorlar diyemez. Ben çocuklarına Rusça da öğretirim İtalyanca da Fransızca da... Sana ne! Çok belden aşağı vurulmuş. Müdahale edilmesi gerekir. Acun Ağabey, bir gün bana sorarsa diyeceğim budur. Bu olaylar beni çok etkiledi. Kanıma dokundu.

Şampiyon olamadın, sonuç adil miydi?

Gönüllü olarak gitseydim kazanırdım. Sokakta da bana bunu çok söylediler. Ünlü olmak, özellikle futbolcu olmak handikap. Ünsüzler hep ajitasyon içindeydi.

İstedikleri kişiyi iyi yansıtabiliyorlar. İlhan Ağabey, beni aradı “Ya biz ne kadar kötü insanmışız. Sabriye ise dünya iyisi insanmış” dedi. Sabriye kötü insan değil. Oradaki herkes iyi. Ama birileri dersini iyi çalışmış, olayı iyi çözmüş!

Koşullar gerçekten zor muydu?

Çok zorladı. Özellikle açlık çok zorladı. Bu belki sırdır ama İlhan Ağabey’le böyle yere baktığımız oluyordu, acaba bir şey bulabilir miyiz diye! Ben orada şampiyonluktan daha çok şey kazandım.

ORTEGA’NIN ALKOL SORUNU VARDI

Ortega çok büyük yetenekti. Ama hep Arjantin’e gitmek istiyordu. Ailesini özlüyordu. Antrenmanlarda hani iki takım 4’e 4 oynuyor ya. Hep uzak kalırdım Ortega’ya, çünkü çok kötü katlıyordu. Yanlış girdin mi, yatırıyordu, felç ediyordu. Ama maalesef biraz alkol sorunu vardı. Hatta Belçika’ya gittiğimde takım arkadaşlarım Frutos ve Biglia da Maradona manyağıydı, ama Ortega’ya çok büyük hayranlıkları vardı. Ve onlardan ulaştım Ortega’ya. Ne yapıyor ne ediyor diye. İşte River Plate’de tedaviye alındığını ve tedaviden kaçtığını.. Hep böyle haber alıyordum Ortega’dan.

AZİZ YILDIRIM AŞIRI FENERBAHÇELİ

Aziz Yıldırım çok aşırı Fenerbahçeli. Gerçekten büyük bir başkan. Soyunma odasına inmesi bazen yararlı bazen zararlı. Bu konuda içten davranıyor. Bunun hesabını yapmıyor. Yapsa çok faydalı olur.Mesela 5-1’lik o maçta girdi. Bana sarıldı. 1’sem 1500 oldum. Ama belki o an takım arkadaşlarıma zarar verdi. Beni yüceltti ama takım arkadaşlarım düştü. Takım oyunu olduğu için hepsini düşünmek lazım. Bazen nokta atışları vardı. Takımın kaderini etkileyebileceği anlar olurdu. Hep böyle yapabilse mükemmel.

SERHAT AKIN’IN BİRLİKTE OYNADIĞI OYUNCULARDAN KURDUĞU EN İYİ 11:

Rüştü - Marcin Wasilewski -Kompany - Luciano -Ümit Özat - Aurelio - Lucas Biglia - Nicolas Anelka - Christian Wilhelmsson - Alex de Souza -Pierre van Hooijdonk

YORUMLARI GÖR ( 0 )
Takım
O
Av
P

En Çok Aranan Haberler