İşte o yazı;
Türk Futbolunda 3 Temmuz 2011 sonrası ne olmuştu, kısaca hatırlayalım;
F.Bahçe'nin averajla Trabzon'un önünde şampiyon olduğu 2010-11 Süper Lig sezonunda oynanan F.Bahçe-İBB, Karabük-F.Bahçe, F.Bahçe-A.Gücü, Sivas-F.Bahçe maçlarında şike yapmak, yine aynı sezon oynanan Trabzon-Bursa,Eskişehir-Trabzon ve Trabzon-İBB müsabakalarında da teşvik primi vermek suçlarından İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi Aziz Yıldırım'a 3 yıl 9 ay, Şekip Mosturoğlu'na 3 yıl 1 ay, İlhan Ekşioğlu'na 4 yıl 4 ay ceza verdi. En önemlisi bu isimler Metris'te yaklaşık 1 yıl yattılar.
Sonrasında TFF Disiplin Kurulu Yıldırım'a ceza verememiş ama Mosturoğlu'na teşvikten 1 yıl, Ekşioğlu'na ise şike ve teşvikten 3 yıl hak mahrumiyeti cezası vermişti. İlginç bir detay ise futbolcu İbrahim Akın'a, F.Bahçe-İBB maçında sonucu etkilemekten yani şike yapmaktan verdiği 3 yıl men cezası ile kaleci Serdar Kulbilge'ye G.Birliği-F.Bahçe maçında yine şike yaptığı için verdiği 2 yıl men cezası. TFF Tahkim Kurulu da Mosturoğlu ve Ekşioğlu'nun cezalarını aynen onamıştı. 'Şike sahaya yansıdı mı yansımadı mı' gibi ortaya atılan komik sorunun yanıtını Türkiye olarak "pas" geçtik ama UEFA ve CAS işte o noktada topa girdi.
UEFA ve CAS'ta ne mi oldu?
25 Haziran 2013'te UEFA Disiplin Kurulu, şikeden dolayı F.Bahçe'ye 2+1 yıl (Ayrıca 2011-12 sezonunda da Futbol Federasyonumuz F.Bahçe'yi Avrupa Şampiyonlar Ligi'ne göndermemiş, kupalardan elenen Trabzon'u göndermişti) ve Beşiktaş'a da 1 yıl Avrupa Kupalarından men cezası verdi. Yıldırım, Ekşioğlu, Mosturoğlu ve Cemil Turan'la ilgili kararı da ek rapor sonrasına bırakmıştı. (Yakında kişilerin cezası da açıklanacak)
15 Temmuz günü toplanan UEFA Tahkim Kurulu da F.Bahçe'nin 2, Beşiktaş'ın 1 yıl men cezalarını onarken, sadece F.Bahçe'nin +1 yıllık cezasını kaldırdı. CAS ayağına gelirsek; onlar da cezaları 15 gün içinde aynen onadı.
FATURA 100 MİLYON EURO
Böylelikle F.Bahçe şike ve teşvikten toplamda 3 yıl Avrupa Kupalarına gidememiş oldu. Yapılan avukat, seyahat masraflarıyla, arada ödenen komisyonlar ve tabii en önemlisi 3 yıl Avrupa Kupalarına gidememenin faturası aşağı yukarı 100 milyon Euro. Yani 300 milyon Türk Lira'sı. Yapılan onca iddialı transferleri de sadece Türkiye Lig'leri için yapılmış olduğunu düşünürsek bu zarar 2 katını çıkabilir.
Şimdi F.Bahçe yönetimi, "Türkiye'de hukuk sistemi lekelenmiştir ve bizlerin yeniden yargılanması gerekir. Bizler ilk gün söyledik, bugün de söylüyoruz; suçsusuz..." diyor. Böyle düşünmek hakları mı? 17 Aralık'tan sonra yüzde yüz haklarıdır. F.Bahçe yönetiminin yeniden yargılanma düşüncesine, hadi diyelim olumlu baktık, peki ya sonrası...
Ne değişecek?
Kocaman ve oyuncular temiz
UEFA 3 yıl men cezasının karşılığında kulübün kasasına girmeyip büyük oranda G.Saray'a giden 100 milyon Euro'yu G.Saray'dan alıp F.Bahçe'ye mi verecek?
Futbol Federasyonu Disiplin ve Tahkim Kurulları F.Bahçeli yöneticilerin şike yaptığını kabul etti. Diyelim yeniden yargılama yapılırsa bu kurullar da mı 3 Temmuz dosyasını yeniden ele alacak ve "yanılmışız, hata yapmışız, aslında şike hiç yapılmamış mı? diyecek.
İlk gün de bugün de aynı düşüncedeyim. "F.Bahçe şike yapmamıştır." Aykut Kocaman ve futbolcular sonuna kadar temizdir. Sadece Aziz Yıldırım, Kocaman ve futbolcularına güvenmediği ve verdiği iddialı sözleri yerine getirebilmek için bu kirli işlere girmiştir. Ayrıca 3 yıldır, "Eğer F.Bahçe şike yapmışsa diğer kulüplerde yapmıştır. Bu dava bizi lekeleme, F.Bahçe'yi ele geçirme operasyondur. Biz şike yapmadık" diyen ve bu sözleriyle milyonları inandıran Aziz Yıldırım'ın şimdi neyi, neden, niçin istediğini anlamış değilim. Zaten yıllardır suçsusuz demiyor muydu? Yeniden yargılanacak da ne olacak? Halâ anlamış değilim.
TELEGOL, TV8 VE ACUN
27 Kasım 2013'te MNG TV Yayıncılık adına Avukat Ayhan Yılmaz benimle, tüm yorumcularla ve spor servisinde çalışan 12 arkadaşımla görüşüp iş akdimizi tek taraflı fesh etti. Öncesinde MNG Holding patronu Mehmet Nazif Günal benimle yüz yüze bir görüşme yaptı. İleride o görüşmenin detaylarını da açıklayacağım.
Peki Telegol neden TV8'de ayrıldı sorusuna gelince...
Yalakalık mı yapayım!
İddiaya göre birinci sebep Telegol'un yüksek maliyetiymiş. Cevabım çok net; TV8'e para kazandıran, geliri giderinden fazla olan ve reyting sıralamasında uzak ara hep kanalın lideri olmuş bir programdı Telegol. Bu nedenle yüksek maliyet olayına katılmam söz konusu değil.
2. iddia; Aziz Yıldırım Acun'u arayıp, "Bak Acun! Bu Telegolcüler yıllardır benimle uğraşıyor, onlara yüklü davalar açacağım. Dava açtığımda bana bozulma, darılma. Sen de kanal sahibi olarak davalarla muhatap olacaksın" demiş. Bana bunu Vatan Gazetesi muhabir ve yazarı aktardı. Ben bu iddiaya da kesinlikle inanmak istemiyorum.
Son iddia ise, aslında iddia olmaktan çıktı; Acun TV8'i satın aldığı gün Medyatava internet sitesinden beni arayıp, "Acun kanalı satın almış, Telegol'ü de gönderecekmiş, size herhangi bir tebligat yapıldı mı?" diye sordular. Ben de "Benim hiçbir şeyden haberim yok, kanal çalkalanıyor ama biz görevimizin başındayız. Üstelik Acun'la hiç görüşmedim, zaten iyi tanımam, samimiyetimiz de yok, sadece selamlaşırız" dedim ve bu sözlerim minik çarptırılarak sitelerde yayımlandı.
Sonrasında Acun'un yakın çevresinden 3 kişi benimle buluşup, "Sen ne yaptın! Açıklamalarına, özellikle de kendisini tanımam sözüne Acun çok fena bozuldu, istersen bir düzeltme geç, bu iş tatlıya bağlansın" dediler. Ama ben herhangi bir düzeltme yapmadım. Gerçekten de Acun'la birkaç yerde karşılaştık sadece selamlaşıp devam ettik. Bugüne kadar ne yemek yedik, ne çay içtik. Yalan söyleyip yalakalık mı yapacaktım.
Yüzde 20'si önerildi
SONUÇ: TV8 yönetimi sözleşmelerimizde yazan alacaklarımızın ancak yüzde 20'sini teklif etti. Temmuz 2014'e kadar TV8'le anlaşmamız ve tüm ekibin ciddi alacağı var. Kıdem, ihbar ve sözleşmedeki bedellerin hiçbiri ödenmedi. Dava açtık ve artık davalı TV8'in hem eski hem yeni patronu. Hakettiğimiz paraları alana kadar da başka bir yerde çalışmayı düşünmüyoruz. Herkes için hayırlısı olsun.