''İçimdeki bir ses çocuklara yaklaşmamı söylüyordu... Ancak çocuklarla ilişki kurabiliyorum''
Nam-ı diğer çocuk katili. Kartal 1985 yılında İzmir, İkiçeşmelik'te 13 yaşındaki bir çocuğa tecavüz edip boğarak öldürdü. 1 yıl tedavi gördükten sonra tekrar topluma bırakıldı. Bu sefer ise 89 yılında Şirinyer'de 9 yaşındaki bir çocuğa tecavüz edip öldürdü. Manisa'da tutulduğu akıl hastanesinde koğuş arkadaşı tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
Demirci dört çocuklu bir ailenin en büyük oğluydu. Babası fırıncıydı. Ortaokulu İmam Hatip'te, liseyi de ticaret lisesinde okumuştu. Üniversiteyi kazanmış ama gitmemişti. Cinayetlerden kısa bir süre öncesine kadar hayatını taksi şoförlüğü yaparak kazanıyordu. Herkes tarafından sakin kişiliğiyle tanınıyordu.
Çocukluğu Fatsa'da geçti. En yakın arkadaşı Habil'di. Küçük bir mobilyacı dükkanının bodrum katında ikisi birden saldırıya uğradı. Seyit Ahmet son kaçmayı başardı. Ancak yaşlı mobilyacının arkadaşı Habil'e tecavüz edilişini izledi. İki arkadaş bu olayı sonsuzluğa gömdüler. Ta ki üniversitede okuyan Habil'in intihar ettiği haberi gelene kadar. Habil'in neden intihar ettiğini yalnızca Seyit Ahmet biliyordu.
32 yaşında, Mayıs-Temmuz 1998 tarihleri arasında İstanbul'da üç mobilyacıyı dükkanlarının bodrum katında kafalarına kurşun sıkarak öldürdü. Fatsa'da küçük bir çocukken arkadaşıyla birlikte yaşlı bir mobilyacının tecavüzüne uğramıştı. Yakalanmasaydı cinayetlerini tecavüze uğradığı yaşa (11) tamamlayacaktı. Üç kez idama mahkum oldu.
"Hastaneden çıkınca tekrar çivileyeceğim"
"Bana cinayetler için emirleri Turgut Özal verdi"
"Çivi görünce dayanamıyordum, insanların kafalarına çakmak istiyordum hep"
Denizli Türkiye Elektrik Kurumu Müessese Müdürlüğünde hat işçiliği yaparken 31.500 volt elektrik akımına kapılıp ağır yaralanan Aktaş, bu olaydan sonra 1986 yılında Antalya'da Nuri Keskin adındaki Başkomiseri öldürdü ve tutuklandı. Mahkeme akli dengesinin yerinde olmadığına karar verdi ve Süleyman Aktaş'ı, Manisa ruh ve sinir hastalıkları hastanesine gönderdi. Burada 4,5 sene tedavi gören Aktaş, taburcu olduktan sonra Denizli'nin Bozkurt ilçesindeki Çambaşı köyüne döndü. Fakat o döndüğünde Çambaşı köyünü hiç unutamayacakları bir felaket bekliyordu. Köye döndükten 3 yıl sonra yani 1994'te 4 komşusunu boğarak öldürmüştü. Ona Çivici katil denmesinin nedeni ise öldürdüğü kurbanlarının kafalarının çeşitli yerlerine ve gözlerine çiviler çakmasıydı. Polisler onu sorguya çektiklerinde neden çivi çaktığını sormuşlar ve "çivi görünce dayanamıyordum, insanların kafalarına çakmak istiyordum hep" cevabını aldılar. Hatta bir keresinde "bana cinayetleri işlemem için Turgut Özal emir verdi" demiştir. Yakalandıktan sonra evinin alt katında yapılan aramalarda uçları özenle sivriltilmiş çiviler ve "kısa zamanda öldürülecekler" in yazıldığı bir liste bulmuşlardı.
“Yapmış ta olabilirim yapmamış da hatırlamıyorum”
‘‘Öldürmek bana zevk veriyor. Çıkar çıkmaz yine cinayet işleyeceğim’’
33 yaşında. Evli ve iki kızı vardı. Ekim 2000-Ocak 2001 arasında beş kişiyi evinde çamaşır ipiyle boğarak öldürdü. Depremden sonra işleri bozulduğu için ailesini Romanya'ya yolladı ve öldürmeye başladı. Kurbanlarını boğduktan sonra koliye koyup şehrin tenha bölgelerine bıraktığı için adı koliciye çıktı.
"Zaten avcıyım. Kurbanlarım av, avların üstünden çıkan para ve eşyalar da av ganimeti"
"Ailemden ve toplumdan intikam aldım. Yakalanmasaydım cinayetlere devam edecektim. Ama şimdi pişmanım"
22 yaşında. Cinayetlerine 14 yasındaki kardeşini boğarak başladı. Mart 1998-Şubat 2001 arasinda altı kisiyi daha öldürdü. Dört kisiyi de öldürmeye teşebbüs etti.
Üç yıl içinde altı kisinin öldürülmesi ve dört kisinin yaralanması olayının faili olduğu belirlenen 22 yaşındaki Hamdi Kayapınar Kayseri'de yakalandı. Cinayetlerine 14 yaşındayken 11 yaşındaki öz kardeşini öldürerek başladığını itiraf eden Kayapınar, "Bu isi av olarak değerlendiriyorum" dedi.
Otoban katilleri, 20-23 Ekim 2006 tarihleri arasında kiraladıkları arabayla otobanda yolculuk ederken 52 saat içinde 6 farklı şehirde 7 kişiyi öldüren Yiğit Bekçe ve Mehmet Karahasan ikilisine medya tarafından verilen isimdir. Basın tarafından seri katil olarak adlandırılsalar da, cinayetlerin türleri nedeniyle seri katil değil spree katil oldukları da iddia edilmiştir.
Çocuk yaşta hırsızlık, adam yaralama ve gasp olaylarına karışan ve 17 yaşında cezaevine konulan Ali Kaya, 1997'de 19 yaşındayken tahliye oldu. Aynı yıl Alanya'da emlak bürosu işleten amcası Celal Kaya'yı bıçaklayarak öldüren Kaya'ya beş yıl hapis cezası verildi. Silifke Cezaevi'nden 1999'da tahliye edilen Ali Kaya, bu kez Alanya'da, öz annesine tecavüz ettiğini öne sürdüğü Zeynel Abidin Gümüş'ü öldürdü. Kaya, işlediği bu cinayetin ardından Gümüş'ün cesedinin yanına bıraktığı "Allah beni çağırıyor. Hakkımı almak için ben Allah'ın yanına gidip geleceğim. Ve en kısa zamanda günahkarlarla ve düşmanlarımla hesaplaşacağım" yazılı notla da akıllarda kaldı. Zeynel Abidin Gümüş cinayetinin ardından tutuklanan Ali Kaya, Elazığ Kapalı Cezaevi'ne konuldu. Kaya akli dengesinin bozuk olduğu gerekçesi ile akıl hastanesine yatırıldı ve tedavi altına alındı. Tedavi sonucunda hastane kurulu tarafından Kaya'ya 'Kapalı yerde duramaz' raporu verildi. Bu raporun ardından Kaya, 1999 yılında tekrar sokaklara döndü.
1992-1995 yılları arasında Artvin'de işlediği cinayetlerle Artvin Canavarı olarak adını duyuran Çolak Üç yıla yakın sürede 68 ile 95 yaşlarındaki altısı kadın toplam 11 kişiyi öldürmüş ve kadınlara öldürmeden önce tecavüz etmişti. Kurbanlarından ikisi tecavüzüne uğramış, ancak ağır yara alarak kurtulmuşlardı. Yaralı kurtulan ikinci kurban yakalanmasını sağladı.
Türk kriminoloji tarihinde en çok vukuatı olan ruh hastası seri katil olan Yapıcıoğlu polis kayıtlarına göre 18 görgü tanıklarının iddialarına göre 43 kişi öldürdü. Deli raporu olan Yapıcıoğlu normal zamanlarında gayet iyi, efendi bir insan olarak biliniyordu.
Abisinin dükkanını yakması hakkında konuşurken "evini yaktım arabası oldu, arabasını yaktım dükkanı oldu, dükkanını yaktım şimdi fabrikası, holdingi olacak" dedi.