Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 5462 sayılı "Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"u bir kez daha görüşülmesi için TBMM'ye geri gönderdi.
Refah Partisi eski Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın cezasını evinde çekmesine imkan verecek yasayı veto eden Sezer, yasaların genelliği ilkesinin, özel, aktüel ve geçici bir durumu gözetmeyen, belli bir kişiyi hedef almayan kuralların getirilmesini zorunlu kıldığını vurguladı.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre Cumhurbaşkanı Sezer, 5462 sayılı "Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"u Anayasa'nın 89. ve 104. maddeleri uyarınca bir kez daha görüşülmek üzere TBMM Başkanlığı'na geri gönderdi. Sezer, TBMM Başkanlığı'na iade gerekçelerini de bildirdi. Yasa'nın 1. maddesiyle değiştirilen, 13 Aralık 2004 günlü, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasa'nın 110. maddesinin 2. fıkrasında, "Mahkumiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukuki sorumlulukları saklı kalmak üzere; a) Kadın veya 65 yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları altı ay, b) 70 yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları 1 yıl, c) 75 yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları 3 yıl veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebilir" düzenlemesine yer verildiğini hatırlattı. 5275 sayılı Yasa'nın 110. maddesinde, özel infaz yöntemlerinin düzenlendiğini, bu bağlamda konutta infazın temel ilkelerine de yer verildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Sezer, maddenin 3. fıkrasına göre, hükmü veren ya da hükümlü başka yerde ise o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemenin, 75 yaşını bitiren, 3 yıl ve daha az süreli hapis cezasına mahkum olan, sağlık durumu, cezanın infaz kurumlarında çektirilmesine elverişli olmadığı, tam teşekküllü Devlet ya da üniversite hastanelerince verilecek raporla belirlenen, işledikleri suç nedeniyle herhangi bir zarar doğmuşsa, bu zararı aynen iade, suçtan önceki duruma getirme ya da tazmin yoluyla tümüyle gideren hükümlülerin cezalarının konutta çektirilmesine karar verebileceğine işaret etti.
Cumhurbaşkanı Sezer, 5462 sayılı Yasa ile maddenin 2. fıkrasının yeniden düzenlendiğini, 3. fıkra kuralının değiştirilerek 2. fıkraya taşındığını belirtti. Yapılan değişiklikle, işlenen suç nedeniyle doğmuş zarara ilişkin hukuksal sorumluluk saklı kalmak koşuluyla, 75 yaşını bitirenlerden, 3 yıl ya da daha az süreli hapis cezasına mahkum olanların bu cezalarının konutta çektirilmesine ilgili mahkemece karar verilebileceğinin kurala bağlandığına dikkat çeken Sezer, getirilen düzenlemede, 75 yaşını bitirenlerden 3 yıl ya da daha az süreli hapis cezası verilenlerin, cezalarının konutta çektirilmesi için aranan hükümlünün sağlık durumunun, cezasının infaz kurumlarında çektirilmesine elverişli olmadığının tam teşekküllü Devlet ya da üniversite hastanelerince verilecek raporla saptanması ve işlenen suç nedeniyle doğan zararın aynen iade, suçtan önceki duruma getirme ya da tazmin yoluyla tümüyle giderilmesi koşullarının kaldırıldığına işaret etti.
SEZER'İN İADE GEREKÇELERİ 1 Haziran 2005 günü yürürlüğe konulan 5275 sayılı Yasa'nın 110. maddesi kuralının, aradan çok kısa bir süre geçmesine karşın değiştirilmesini ve söz konusu 2 koşulun kaldırılmasını haklı kılacak nedenlerin, yasa teklifinin gerekçesinde, Adalet Komisyonu raporunda ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu görüşmelerinde açıklıkla ortaya konulamadığını kaydeden Sezer, iade gerekçesinde şu ifadelere yer verdi:
"Tersine, yasal düzenlemenin, bir siyasal parti eski genel başkanının durumuna çözüm getirmek ve üzerine geçirdiği Hazine yardımını geri ödemeden cezasının infazını evinde sağlamak amacıyla yapıldığı, tüm kamuoyunun bildiği ve hiç kimsenin yadsıyamadığı bir gerçektir. Kişinin suçluluğunun yargılama sonunda sabit bulunarak cezalandırılması durumu, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı farklı bir statüyü gerektirmektedir. Cezaların infaz rejiminin yasayla düzenlenmesinin temel amacı, Anayasa'nın 2. maddesinde yer verilen hukuk devleti ilkesinin gereği olarak, hükümlülük statüsüne girenlere hukuksal güvenliğin sağlanmasıdır. Anayasa'da cezaların infazı konusunda özel kural getirilmediği için bu alanın düzenlenmesi yasama organının takdir yetkisi içindedir. İnfaz rejimini düzenleyen yasa koyucunun, bu rejimin temel ilkelerinden hareketle, hükümlünün yaşını, sağlık durumunu ve özgürlüğü bağlayıcı cezanın süresini gözeterek kimi özel infaz yöntemleri benimsemeye de yetkili olduğu açıktır. Bununla birlikte, yasama organının, bu alandaki takdir yetkisini kullanırken hukukun genel ilkeleriyle birlikte anayasal kurallarla da bağlı olduğu tartışmasızdır. Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Hukuk devleti, tüm etkinliklerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan devlettir. Hukuk devleti ilkesi, Devlet organlarının, bu bağlamda yasama organının anayasal kurallar yanında genel hukuk kurallarına uymasını zorunlu kılmaktadır. Genel hukuk kuralları, yasaların genel, soyut, nesnel olmasını ve kamu yararı amacıyla çıkarılmasını gerektirmektedir. Yasaların bu öğelere uygun olması hukuk devleti ilkesinin de koşullarındandır. Anayasa Mahkemesi'nin 20 Kasım 1996 günlü, E.1996/58, K.1996/43 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, yasaların genelliği ilkesi, özel, aktüel ve geçici bir durumu gözetmeyen, belli bir kişiyi hedef almayan, kuralların getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Hukuk devletinin tanımına giren bir çok öğeden biri de, kamu yararı düşüncesi olmaksızın, başka bir deyişle, özel çıkarlar için ya da belli kişilerin yararına olarak bir yasanın kabul edilemeyeceğidir. Kamu yararı amacı taşımayan yasaların, amaç öğesi yönünden Anayasa'nın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği açıktır. İncelenen Yasa'yla 5275 sayılı Yasa'nın 110. maddesinde yapılması öngörülen değişiklik, yukarıda açıklanan nedenlerle, öznel ve kişiye özgü niteliği karşısında hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Getirilen kuraldan kapsama giren ya da girecek olanların da yararlanacak olması, değişikliğin, zamanlaması itibariyle bir siyasal partinin eski genel başkanı için yapıldığı, dolayısıyla kişiye özgü olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Ayrıca, getirilen kuralın kamunun değil, kişilerin yararını gözettiği göz ardı edilemeyecek bir olgudur. Cezanın konutta infazı için aranan, işlenen suç nedeniyle doğan zararın ödenmesi koşulunun kaldırılması, değişikliğin kamu yararı amacı taşımadığını göstermektedir. Düzenlemede, zarara ilişkin hukuksal sorumluluğun saklı tutulduğunun belirtilmesi sonuca etkili değildir. Çünkü, cezanın konutta çektirilmesinin zorlayıcı öğesi olan zararın ödenmesi önkoşulu ortadan kaldırılmaktadır."