ANKARA (İHA) - Türk Dayanışma Konseyi, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e bir mektup yazarak, önceki gün TBMM'de kabul edilen yabancılara toprak satışını düzenleyen yasayı veto etmesini istedi. Konsey, Sezer'e, Anayasa'nın 16 maddesinde yer alan, "Temel hak ve hürriyetler, yabancılar için milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir" hükmü çerçevesinde karar vermesi talebinde bulundu.
Yaklaşık 130 sivil toplum kuruluşundan oluşan Türk Dayanışma Konseyi üyeleri, Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezinde bir araya geldi. Konsey adına basın açıklaması yapan yürütme kurulu üyesi Kazım Ötük, daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesine rağmen hükümet tarafından yeniden gündeme getirilen yabancılara toprak satışını düzenleyen tasarının kabul edildiğini hatırlattı.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin de "risk uyarısı" yaptığı tasarıda, strateji alanları, askeri bölgeler ve tarım alanlarının satışının da düzenlendiğini ifade eden Ötük, "Toprak, devletin temel unsuru, egemenlik ve bağımsızlığın simgesidir. Yabancıların klasik haklar bakımından taşınmaz edinmesine bazı sınırlamalar getirilmesi gerekliliği, devleti korumak ve onun devamlılığını sağlamak, temel düşüncesine dayanan önemli, stratejik bir konudur. Bu düşünceye dayanarak, yabancıların mülkiyet edinmesine devletler, bir çok defa sınırlamalar getirmişlerdir" diye konuştu.
Tapu Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin kanunun 1. maddesiyle değişiklik yapılan 35. maddenin 1. fıkrasında, "Kanuni sınırlamalara uyulmak kaydıyla" ibaresine yer verilerek başka kanunlarda yer alan kanuni düzenlemelere göndermelerde bulunulduğunu bildiren Ötük, şunları söyledi:
"Bu ibare açıklık içermemektedir. Ülke güvenliği ve kamu yararını sağlayabilmek için ihtiyaç duyulan sınırlamaların kanun maddesinde açıkça belirtilmesi gerekmektedir. 2. olarak 'Yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri özel kanun hükümleri çerçevesinde taşınmaz mülkiyeti ve taşınmazlar üzerinde sınırlı ayni hak tesis edebilirler' hükmü getirilmiştir.
Bu hükümle sınırlamaya ilişkin kanun maddeleri açıkça belirtilmediği gibi, yabancı şirketlerin mülkiyet veya sınırlı ayni hak tesis etmeleri yasanın ilk fıkrasında yer alan sınırlamalara tabi tutulmamıştır. Söz konusu hükümde; yabancılar lehine taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak tesis edilmesi Anayasal ilkelere aykırılık içermektedir. Çünkü burada tesis edilecek sınırlı ayni hakların süresinin çok uzun olması halinde, mülkiyet hakkıyla eş değer bir durum ortaya çıkacaktır. Bu nedenle bu hakların amacı, süresi, türü, özellikleriyle buna ilişkin usul ve esasların ne olduğunun yasada belirlenmemiş olması yasama yetkisinin yürütmeye devri anlamına gelmektedir.
Ayrıca, değişiklik yapan hükmün son fıkrasında, ülke güvenliği ve kamu yararı bakımından bu maddenin uygulanmayacağı sulama, enerji, tarım maden, askeri bölgeler gibi yerleri ilgili kurum ve kuruluşlarının teklifi üzerine belirmeye ve yabancı uyruklu gerçek kişilerin il bazında edinebilecekleri taşınmazların illerle ve il yüz ölçümüne göre binde beşi geçmemek üzere oranını tespite Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır. Bu düzenleme ile Bakanlar Kurulu'na belirtilen bölgelerin tespiti hususunda takdir yetkisi tanınmış olmaktadır. Madde metninde tek tek sayılan bu yerler, ülke için her yönden vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Bu konuda takdir yetkisinin Bakanlar Kuruluna verilmesi, yasama yetkisinin devri anlamına gelmektedir."
Ötük, AB ülkeleri, AB'ye aday ülkeler ile bazı dünya ülkelerinde yabancılara toprak satışına ilişkin düzenlemelerden örnekler vererek, "AB üyesi ve aday ülkelerin birçoğu ulusal çıkarlarını korumak amacıyla bazı kısıtlamaları önemle korumaktadırlar" şeklinde konuştu.
"ÜLKE TOPRAKLARININ ÜLKEDEN KOPMASI SÖZ KONUSUDUR"
Yabancıların taşınmaz mal edinimi konusunun, devletlerin egemenliği, tarih, coğrafya gibi unsurlara dayalı olarak, tarih boyunca önemini sürdürdüğünü ifade eden Ötük, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Son zamanlarda ise AB üyeliğine uyum sürecinden dolayı, özellikle birlik üyesi vatandaşlarının Türkiye'de mal edinimi konusu gündeme gelmiştir. Zaman zaman ülke sınırlarının önemsizleşmeye başlaması nedeniyle devletlerin ülke çıkarlarını gerektirdiği ölçüde gerekli olan serbestliği tanıması gerektiği, yabancıya bu hakkın hiçbir koşul öne sürülmeden tanınması gerektiği savunulmuştur.
Ancak bu hassas konuya tarihi çerçevede, ülkemiz gözüyle baktığımızda bir çok sakıncanın olduğu inkar edilmemelidir. Bir çok bölgede toprak alacak yabancılar, zamanla çoğalıp etkinlik kazanabilirler. Bu durumda ülke toprağının ülkeden kopması söz konusu olabilir. Örneğin Yahudiler Arap toprakları üzerinde bu yolla etkinlik kazanmışlar bunun sonucu olarak da İsrail Devleti'ni kurmuşlardır. Türkiye'nin tarihi, coğrafi ve stratejik durumu ve koşulları ile toprakları üzerinde diğer devletleri tarihten beri gelen emelleri olması yabancıların toprak edinmeleri konusunda daha dikkatli olmayı gerektirmektedir. Yurdun belli bölgelerinde toprak alacak yabancıların o bölgelerde çoğunluk sağlayarak etkinlik kazanmaları, bu yöndeki gelişmelerle yabancılar tarafından mülk edinilen ülke topraklarının ülkeden kopma noktasına gelmesi, akıldan çıkarılmaması gereken ve yakın tarihte örnekleri bulunan olasılıklardır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı; dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu ve 16. maddesinde de temel hak ve hürriyetlerin yabancılar için milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabileceği açıklanmıştır. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne bağlı 1 No'lu Protokol'ün 1. maddesinde de devletler hukukunun genel prensipleri içinde yabancı şahısların mülkiyet haklarının kısıtlanabileceği kabul edilmiştir. Bizler Türk Dayanışma Konseyi olarak çok hassas, stratejik bir güvenlik meselesi olan bu düzenlemeyle ilgili olarak endişelerimizi sayın Cumhurbaşkanımıza iletme gereği duyduk. Kendisine göndermek üzere hazırladığımız mektupta düzenlemenin sakıncalı, riskli ve Anayasa'ya aykırı unsurlarını ifade ederek, bu düzenlemeyi veto etmesini istiyoruz. İnsan hak ve özgürlüklerini vatandaş gibi yabancıya da tanımış bulunan Anayasamızın 16. maddesinde, 'Temel hak ve hürriyetler, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir' ilkesi çerçevesinde değerlendirme yapmasını sayın Cumhurbaşkanımızın takdirlerine sunuyoruz. Unutulmamalıdır ki; her karışında şehit kanı akıtılmış bu toprakların pervasızca satışı şehit analarının vicdanını, şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak, sonucu önceden tahmin edilemeyecek büyüklükte tehlikelere neden olabilecektir. Kimse unutmasın ki ülke toprakları sahipsiz değildir."