Siber uzay yaşantıları acaba derin bir yalnızlığın ve ruh sağlığını tehdit eden sorunların kapısını mı aralıyor?
Bu teknoloji acaba gerçekten insan hayatını kolaylaştıran ve alkışlanması gereken bir şey mi yoksa bir tehdit mi?
"Teknoloji bağımlılığı" üzerinde uzun zamandır gönüllü olarak halka açık bilinçlendirme konferansları veren Psikolojik Danışman Ayça Ferda KANSU, konuya çalışmaya başladığında yaşadığı duyguyu şöyle anlatıyor :
Bilgisayar oyunları, TV, internette surf, sosyal medya... Kısaca "modern çağın teknolojisi" dediğimiz her ne varsa, "acaba cidden hayatımıza etkisi nedir? yararlı mıdır zararlı mı?" diyerek yola çıktığımda olayın boyutlarını görmek dehşete düşürdü. Bize sağladığı faydalara sorgusuzca inandığımız bu teknolojinin içine girdikçe internetin; üzerinden uyuşturucu temininden tutun yasadışı örgütlere üye olmaya, insan ticaretinden çocuk pornografisine devasa bir endüstri buzdağının sadece görünen yüzü olduğunu fark ettim.
AFK DANIŞMANLIK ve Ufped derneği işbirliğiyle; psikiyatr, pedagog, uzman psikolog, sosyolog, eğitimci arkadaşlarımızla "SİBER MUTLULUK HİPER YALNIZLIK" adıyla yürüttüğümüz saha çalışmalarında, öyle hikayelere rastladık ki toplum sağlığı adına sesimizi yükseltmek ihtiyacı duyduk.
Henüz dünyada problemin tam adı konusunda farklı görüşler öne sürülse de biz buna bir dip toplam olarak "teknoloji bağımlılığı" adını vermeyi uygun gördük. Zira Internet bağımlılığı, sorunlu internet kullanımı vb... değişik adlar ile anılan bu sıkıntı aslında her tür monitöre bizi kilitliyor.
Çocuklar, yetişkinler... hepimiz sinsice yerleşmekte olan bir hastalığın, bozulmanın tehdidi altındayız. Çünkü bu aslında, evet her tür bağımlılık gibi, bir bağımlılık. Öyle vakalara rastlanıyor ki yalnızca çocukların değil yetişkinlerin hayatının da yıkımını görmek içinizi sızlatıyor.
2 yaşında bir çocuk henüz "anne, baba" diyemiyor ama sevindiğinde üzüldüğünde korktuğunda tepkilerini tamamen bilgisayar ses efektleriyle verip, hani en yaygın bir markanın hepimizin bildiği bilgisayarlardaki açılış-kapanış melodisi var ya, o melodiyi sürekli mırıldanıyor. Genç bir hanım ciddi bir meslek sahibi olan eşinden sırf bilgisayar yüzünden boşanıyor, çünkü eşi öyle bir oyun bağımlısı ki maalesef tuvaletini oyundan kalkamayıp altına kaçırıyor. Bu hanım utana sıkıla diyor ki, "yanlış anlamayın hocam küçük tuvaletini değil, büyüğünü yapıyordu altına!"...
İKİNCİ HAYAT ya da batı literatüründeki adıyla SECOND LIFE; bilinç bozukluklarına, çocuklarda otizme varan sonuçlara yol açabiliyor.
Teknolojinin geldiği bu noktada sanal bir dünyada saatlerini günlerini geçiren bireyler, bu sanal dünya algısıyla birlikte giderek yalnızlaşıp topluma karşı da olumsuz duygu ve düşünceler geliştirmeye başlıyor. Hiç farkında olmadan gerçeklikten kopuşa sürükleniyor.
Atılan her bir "smile veya like , oyunlarda level atlamak minik minik dopamin salgılatarak sinsice bağımlılıklar arasında yerini alıyor... Yetişkin bir mühendis oynadığı oyunda yemek yediği için kendisine gerçek hayatta edilen yemek teklifini reddebiliyor. Çünkü kendisini tok olarak algılıyor. Buna inanmak zor biliyorum ama biraz konuya aşina olan evlere hiç de şaşırtıcı gelmeyecektir söylediklerimiz.
Çocuklarımız susturmak-oyalamak vb. nedenler ile ellerine tutuşturulan tabletler, telefonlar maalesef otizmi de tetikliyor diyor İngiltere kaynaklı araştırmalar. Amerika'da yasaklanan ama ülkemizde oynanmaya devam eden bir oyun ise çocukların halüsinasyonlar görmesine yol açıyor.
TÜİK-Türkiye İstatistik Kurumu'nun yaptığı "boşanma sebepleri" araştırmalarında; eşlerin bilgisayar/internet dünyasındaki yaşantılarının bir boşanma nedeni olması giderek yukarı sıralara yükseliyor.
Topluma ve kendine yabancılaşmayla birlikte azalan aile yaşantıları, ikinci hayatlar ile gelen yalnızlaşma büyük küçük herkes için yeni bir yaşam biçimi olmuş durumda ve ne yazık ki "birlikte yaşama ahlakı"mıza neler ettiğini görenlerin sayısı henüz çok çok az...
Henüz diyorum çünkü biz UFPED (Uygulamalı Felsefe ve Psikoloji Derneği) ve AFK DANIŞMANLIK olarak bu alanda bir bilinçlendirme kampanyasına başladık. İstanbul Şişli İlçe Milli eğitim Müdürlüğü'nün desteğiyle bir dizi seminer düzenleyerek anne-babaların, eğitim camiasının, çocukların sıkıntılarını bizzat yerinde gözlemleyerek bir proje başlattık. İnşallah çok yakın zamanda bu proje tüm yurda yayılacak ve bizler bu konuda dertli olan ailelere ulaşacağız.
Bu çalışmamızda
"Teknoloji Bağımlılığı nerede başlar, nasıl önlenir, anne-babalar olarak neler yapmalıyız, sağlıklı teknoloji kullanımı becerisi nasıl kazandırılır" gibi sorulara İstanbul'da verdiğimiz cevapları Diyarbakır'lı annelerle de, Edirne'li babalarla da paylaşacak elimizin erdiği herkese destek götüreceğiz.
Ancak tüm bu anlatılanlar bizi tedirgin bir yaşama da sürüklememeli. Aslolan tedirgin değil tedbirli olmak.