Kadına yönelik şiddette sınır tanınmıyor. İşte o kadınların "pes dedirtecek" yaşamları...
Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak, son dönemde kadına yönelik şiddet olaylarındaki artışa dikkat çekti ve bu kadınları koruma altına almalarına rağmen, ''şiddet uygulayan kişilerin'' toplumdan uzaklaştırılması gerektiğini söyledi.
Aile içi şiddetin önüne geçmek için ''Aile Eğitim Merkezi'' kurduklarına işaret eden Ak, ilişkilerinde sorunlar yaşayan çiftlere uzmanlar tarafından psikolojik destek ve çeşitli eğitimler verdiklerini anlattı.
Şiddete maruz kalan kadınların Keçiören Belediyesi'nin danışma merkezi telefonları ile kendilerine günün her saati ulaşabileceklerini ifade eden Ak, koruma altına aldıkları kadınların misafir edildiği mekanları büyük bir hassasiyetle gizlediklerini ve söz konusu alanda polisle işbirliği yaparak güvenlik önlemleri aldıklarını bildirdi.
Kadın Sığınma Evi projesini yürüten Belediye Başkan Yardımcısı Celal Semiz de, 13 Aralık 2010'da hizmete vermeye başlayan merkezin varlığından haberdar olanların sayısı çok az olsa da 3 ay içinde çeşitli kanallarla başvuruların sayısının 100'ü geçtiğini belirtti.
Semiz, merkeze telefonla veya bireysel olarak Aralık 2010'da 27, Ocakta 44 ve Şubatta ise 43 kadının başvurduğunu ve yetkililerden yardım istediğini dile getirerek, şu bilgileri verdi: "Bugüne kadar bize başvuran kadınlardan 3'ünü sığınma evine yerleştirdik. Kimi zaman da gece yarıları kapımızı çalan polislerin getirdiği şiddet mağduru kadın ve beraberindeki çocuklarına yardım eli uzattık. Kadınlara sosyal ve psikolojik desteğin yanı sıra adli olarak da hizmet veren merkezimiz, görevlendirilen bir kadın avukatla talepte bulunan herkese yasal hakları konusunda bilgilendirme yaparak, Ankara Barosu'na yönlendiriyor.''
Şiddete karşı duramıyorlar
Kadın Sığınma Evi'ndeki uzmanların birebir görüştüğü kadınlardan yüzde 60'ı halen fiziksel ve psikolojik şiddet gördüklerini belirtirken, yüzde 80'i de cinsel şiddette maruz kaldıklarını vurguluyor.
Başvuranlardan tamamının çocuk sahibi olduğuna dikkat çeken uzmanlar, bu nedenle bir çoğunun evliliğini sürdürdüğüne işaret ediyor, ancak fiili olarak yüzde 60'ının boşanmış olduğunu belirtiyor. Evliliklerini kurtarmak için yardım isteyen kadınlara ise sosyal ve psikolojik destek sağlanıyor.
Merkeze başvuran kadınlardan yüzde 60'nın lise, yüzde 40'ının ilkokul mezunu olduğunu ifade eden uzmanlar, psikolojik destek verdikleri kadınlardan yüzde 80'inin çocukluklarının bir döneminde (8-13 yaş aralığı) cinsel istismara maruz kaldığı bilgisine ulaştı.
Bu arada boşanmış olan kadınların bir kısmının ise eski eşlerine maddi ve manevi olarak bağımlı bir hayat sürdüğü belirlenirken, evlilik akdi bitmesine rağmen eski eşleri tarafından ya çalışmalarına izin verilmediği ya da tekrar evlilik yapmalarına şiddetle karşı çıkıldığı tespit edildi.
Yardım isteyen kadınlardan yüzde 40'ı eşlerinin ailelerinden kaynaklanan problemlerden dolayı evliliklerinde problemler yaşadığını, yüzde 20'si ise fikir uyuşmazlığından şiddet gördüğünü anlatırken, yüzde 40'ı da maddi sıkıntılar nedeniyle şiddet gördüğünü beyan ediyor.
Şiddete maruz kadınlardan yüzde 40'ı darp edildikleri an hiçbir şey hissetmediklerini dile getirirken, yüzde 20'si kızgınlık, yüzde 10'u üzüntü, yüzde 30'u ise korku yaşadıklarını aktarıyor.
Yetkililer söz konusu kadınlardan yüzde 95'inin çalışmadığına dikkati çekerken, yüzde 85'inin ise evliliğinin bir döneminde mutlaka intihara teşebbüs ettiği bilgisine ulaşıyor.
Keçiören Belediyesi'nin Kadın Sığınma Evi uzmanları yaptıkları araştırmada başvuruda bulunan kadınların eşlerine yönelik de önemli bilgilere ulaştı.
Söz konusu bilgiler çerçevesinde eşlerine şiddet uygulayan erkeklerin yüzde 90'ının okur yazar olduğu öğrenilirken, yüzde 30'unun ilkokul, yüzde 10'unun ortaokul, yüzde 60'ının ise lise mezunu olduğu kaydedildi.
Yetkililer, bu erkeklerden yüzde 10'unun işsiz, yüzde 10'u işçi, yüzde 80'inin ise serbest meslek sahibi olduğunu saptadı.
**- - - - - -
'Bu kadarına pes'**
Eşlerinden gördükleri şiddeti tüm çıplaklığıyla ortaya koyan kadınların anlattıkları, ''bu kadarına da pes'' dedirtirken yaşadıkları çaresizliklerini gözyaşları ile dile getirdi.
Kadın Sığınma Evi'ne başvuranlardan 27 yaşındaki Y.M, küçük yaşta ailesi tarafından zorla evlendirilmiş.
Ev hanımı olan ve 2 çocuğu bulunan Y.M, evlendiği ilk yıldan itibaren eşinden çok yoğun şiddet görmüş. Hatta başına aldığı darbelerin etkisiyle kulağının biri iyi duymuyor. Bugüne kadar yediği dayak sonrası defalarca hastaneye giden ve çok sayıda darp raporu bulunan Y.M, en son gördüğü şiddetten sonra bir hafta yoğun bakımda kalmış.
Hastaneden çıkınca tek başına evinin yolunu tutan Y.M'yi kapıda karşılayan eşi ''Neden geldin?'' diye sormuş. Gözyaşları içinde eşinin çocuklarını da dövdüğünü anlatan Y.M, daha fazla dayanamayıp soluğu adliyede almış. Ancak savcının makamına getirttiği kocası, burada bile kadının boğazını sıkarak tehditler yağdırmış. Bunun üzerine savcılık tarafından kadına 200 metreden fazla yaklaşması yasaklanmış.
Açılan boşanma davası sonucu eşinin çocukları kaçırdığını ve kendisine göstermediğini anlatan Y.M, gidecek yeri olmadığı için Sığınma Evi'ne başvurduğunu söyledi. Bunun üzerine Y.M, uzmanlar tarafından sığınma evine yerleştirildi.
Başına gelmeyen kalmadı
29 yaşındaki 3 çocuk annesi A.L ise 9 yıllık evli. Ev hanımı olan A.L, eşinden her gün şiddet gördüğünü belirterek, yardım çağrısında bulunanlar arasında.
Bir süre önce gördüğü şiddete dayanamayınca çocuklarını alıp ailesine sığındığını anlatan A.L, ''Beni çocuklarımla birlikte kabul etmediler. Tek başına gelirsen gel kal dediler'' diye konuştu. Bunun üzerine çocuklarını da yanına alarak baba evinden ayrıldığını anlatan A.L, devlet tarafından sığınma evine yerleştirildiğini belirtti.
Bu sırada boşanma davası açan A.L, iş bularak para kazanmaya başlarken aniden başlayan epilepsi krizleri ile çalışma hayatını sona erdirdi. Bunun üzerine çocuklarını yanına alan eşi 1 yıl süreyle yüzlerini dahi göstermezken, sürpriz bir şekilde barışma teklifinde bulundu.
Sırf çocuklarını görmek için bu teklifi kabul eden A.L, daha eve adımını atar atmaz yine dayakla karşılaştı. Bu kez gördüğü şiddetin oranı o kadar fazla oldu ki aldığı darbelerle başı yarıldı ve kolu kırıldı. Her gece alkol alarak eve gelen eşi, daha ayakkabılarını bile çıkarmadan içeri girerek genç kadını dövmeye başladı.
Soluğu karakolda alan A.L'ye, polis memuru bir kadın, kendisini koruması için ''biber gazı'' verdi. Bunu öğrenen eşi genç kadının polisi aramaması de telefonunu elinden aldı.
Hayattan hiçbir beklentisi kalmadığını ve büyük korkular yaşadığını anlatan A.L, yetkililerden psikolojik destek talep etti. Bunun üzerine genç kadına randevu verildi, ancak gelmedi. Akıbetinden ise henüz bir haber yok.
**- - - - - -
Böyle şiddet hiçbir canlıya yapılmaz**
H.Y ise 45 yaşında. 19 yıllık evli olduğu belirten kadın, ev hanımı olduğunu belirterek, evliliğinin ilk yıllarından itibaren her türlü şiddete maruz kaldığını anlattı.
Eşinin geçen yıl eline bıçak sapladığını ifade eden H.Y, kimi zaman üzerine soğuk sular döküldüğünü, kimi zaman kafasının duvarlara vurulduğunu, bazen de çırılçıplak bırakılarak işkenceye maruz kaldığını anlattı.
Çaresizlik içinde komşularının kapısını çalan H.Y, ''Gece sokağa atılırsam, üstümde elbise yoksa, ne olur bana elbise verin'' diye haykırırken, bunca yıldır korkusundan dolayı ne bir karakola, ne de hastaneye başvurmadığını söyledi.
İlk kez Keçiören Belediyesi'nin Kadın Sığınma Evi'ne başvurduğunu belirten H.Y'nin yetkililerden talebi ise bir gece sokağa atılması durumunda, gidebileceği sığınma evlerini öğrenmek oldu.
Kocası ve kayınpederi dövmüş
Ev hanımı olan C.Z, 26 yaşında. Eşinden gördüğü yoğun şiddet nedeniyle 1 yıl önce boşandığını anlatan genç kadın, anne ve babası vefat ettiği için küçük çocuğu ile hayatta tek başına kalmış.
Bir ev tutup çalışarak hayatını sürdürmek isteyen C.Z, çocuğu bırakacak bir yer bulamayınca düzenli bir işe sahip olamamış. Ekonomik durumunun her geçen gün kötüleştiğini anlatan genç kadın, bunun üzerine çocuğunu alarak ayrıldığı eşinin yanına geri dönmüş.
Alkol ve uyuşturucu kullanan eski eşinin tekrar şiddet uygulamaya başladığını vurgulayan C.Z, aynı zamanda kayınpederi tarafından da darp edildiğini belirtti.
Kadın Sığınma Evi'ne geldiğinde dudağı patlamış ve yüzünde şişlikler bulunan C.Z, eşi tarafından küçük çocuğu ile birlikte sokağa atıldığını söyledi. Bir gece misafir edilen kadın, ertesi gün sığınma evine yerleştirildi.
**- - - - - -
Evlendiği gün şiddet görmeye başlamış**
30 yaşındaki Y.A. ise 8 yıllık evli olduğunu belirtti. Eşinden ilk şiddeti gelin arabasında, üstünde gelinliği varken gördüğünü söyleyen Y.A, gördüğü baskıların yıllarca devam ettiğini anlattı. Yediği dayaktan dolayı kulak zarının patladığını ve bir çok kez darp raporu aldığını ifade eden Y.A, 7 aylık hamile iken eşinin ailesi tarafından karnına vurularak dövüldüğünü kaydetti. Bundan dolayı hastanede yattığını ve kordon dolanması sonucu bebeğinin mosmor doğduğunu ifade eden genç kadın, eşinin de yaklaşık 2 ay önce evi terk ettiği bilgisini verdi.
Bunun üzerine eşinin ailesi tarafından çocukları ile birlikte evden kovulduğunu aktaran Y.A, ''Bana (çocukları doğururken bize mi sordun) dediler'' sözleriyle, yaşadığı dramı gözler önüne serdi.
Evi terk eden eşinden halen haber alamadığını ve kirada oturduğunu ifade eden genç kadın, çocuklarıyla birlikte çaresizlik içinde yaşadığını anlatarak, ''Komşularım bir araya gelip market alışverişi yaptılar'' dedi.
Dolmuş parası daha olmadığı için Kadın Sığınma Evi'ne ulaşmak için küçük çocuğuyla birlikte çok uzun bir yolu yürüyerek gelen Y.A, yetkililerden psikolojik destek ve maddi taleplerde bulundu.
Türkiye'de kadın olmak
Türkiye'de kadın cinayetleri 7 yılda yüzde 1400 arttı. Kadınların yüzde 41.9’u fiziksel ve cinsel şiddete uğruyor. Eşinden şiddet gören 100 kadından 52'si, 'dünyaya yeniden gelsem, kadın olmak istemem' diyor.
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Bugün tüm dünyada kadın haklarından, onların ne kadar fedakâr, cefakâr ve kutsal olduğundan bahsediliyor. Emekçi kadınların hakları, sözde de olsa teslim edilmeye çalışılıyor, kadınların hak ettikleri hayatı yaşayabilmeleri için planlar yapılıyor, projeler geliştiriliyor.
Türkiye’de yaşayan kadınların durumu ise biraz farklı. Onların önemli bir kısmına göre kadın olmak, şiddetle, acıyla, tacizle, tecavüzle ve ölümle iç içe yaşamak demek. Onlar kadın olarak doğdukları için kendilerini şanssız hissediyorlar. Öyle ki geçtiğimiz günlerde A&G tarafından Diyarbakır'da bin 802 kadınla yapılan bir araştırmada, eşinden şiddet gören 100 kadından 52'si dünyaya yeniden gelse, kadın olmak istemediğini söylüyor. Aynı araştırmaya göre, eşinden fiziksel şiddet gören her 100 kadından 39'u aynı zamanda cinsel şiddete de maruz kalıyor.
Resmi veriler, Türkiye’deki kadın cinayetlerinin yedi yılda yüzde 1400 arttığını gösteriyor. 2002’den 2009’a kadar öldürülen kadınların sayısı 953. 2010 ve 2011 rakamları bu sayıya dahil değil. Yine istatistiklere göre Türkiye’de her 10 kadından dördü şiddet görüyor.
**- - - - - -
Bir yılda 76 tecavüz oldu**
İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’nin ‘Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2010 yılı Kadınların Yaşam Haklarına Yönelik İhlaller Raporu’na göre bölgede bir yıl içerisinde 72 kadın cinayete kurban gitti, 113 kadın da intihar etmek suretiyle yaşamına son verdi.
Bölgede 2010 yılında 73 kadının intihar teşebbüsünde bulunduğunu belirten İHD Merkez Yürütme Kurulu Üyesi ve Diyarbakır Şubesi Yöneticisi Reyhan Bataray, “Kadınlara yönelik taciz ve tecavüz olayları da gündemdeki yerini koruyor. 2010’da 76 kadın tecavüze, 45 kadın da tacize maruz kalmıştır. 18 kadının ölümü kuşkulu bulunurken, 13 kadın namus cinayetinde yaşamını yitirdi. Aile içi şiddete uğrayan kadınlardan 25'i hayatını kaybetti, 95'i ise yaralı olarak kurtuldu" diyor.
18 yaşından küçük kız çocukları da öldürüldü
Bataray, eşi, aile üyeleri veya sevgilisi tarafından öldürülen kadınların birçoğunun defalarca yargı ve ilgili mercilere başvurup yardım talebinde bulunmalarına rağmen hiçbir önlem alınmadan, şikâyetçi oldukları kişilerin yanına geri gönderildiklerini söylüyor.
Şiddete uğrayan veya öldürülen kadınların içinde 18 yaşın altındaki kız çocukları da bulunuyor. Bataray, "2010 yılı içerisinde bölgemizde öldürülen 72 kadından 10'u 18 yaşın altındaki kız çocukları. İntihar eden kadınlardan 28'i, intihar teşebbüsünde bulunanlardan da 10'u 18 yaşın altındaki kız çocukları. 18 yaşından küçük kız çocuklarının yaşadığı tecavüz, taciz ve şiddet oranları da ciddi boyutlarda. Kadınların sosyal ve siyasal yaşamda aktif rol almalarının toplumsal barışı geliştireceğini düşünüyoruz" diye konuşuyor.
Kadınların yüzde 42'si fiziksel ve cinsel şiddet görüyor
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün ‘Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması’na göre, Türkiye’de kadınların yüzde 41.9’u fiziksel ve cinsel şiddete uğruyor. Yüzde 49.9’la en fazla şiddete maruz kalan kadınlar ‘düşük gelir’ grubundan oluşuyor. Şiddet, yüksek gelir düzeyinde de azımsanmayacak oranda: Yüzde 28.7.
Eğitimi olmayan ya da ilköğretimini bitirmemiş kadınların yüzde 55.8’i şiddet mağduruyken, lise ve üzeri eğitim alan kadınlardan şiddet görenlerin oranı yüzde 27.2. Türkiye genelinde yaşadığı şiddeti kimseye anlatamayan kadın oranı yüzde 48.5. Düşük gelir düzeyinde bu oran yüzde 54.1, yüksek gelir düzeyindeyse yüzde 37.5. Türkiye genelinde ‘ekonomik şiddete’ uğrayan kadın oranı yüzde 23.4. Erkeklerin ‘işten çıkmaya neden olma veya çalışmaya engel olma’ oranı düşük gelir seviyesindeki kadınlarda yüzde 21.5 iken, yüksek gelir düzeyindeki kadınlarda neredeyse aynı: Yüzde 21.2.
Şiddet yaşamış kadınların yüzde 33.7’si ‘hayatına son vermeyi düşündüğünü’ söylüyor. Düşük ve yüksek gelir grubunda bu fikri aklından geçiren kadın oranı ise yüzde 34.6. Eğitimsiz kadınların yüzde 34.1’i, eğitimlilerinse yüzde 37.6’sı intihar etmeyi düşünmüş.