Sığınmacılar Bayramda Ülkeleri İçin Semaya El Açtı

Suriye’de artan kan ve şiddetten kaçarak Hatay’da yaşamlarını idame ettiren Suriyeli sığınmacılar, Ramazan Bayramı’nı camilerde semaya el açarak karşıladı. Vatan toprağından uzakta buruk bayram yaşıyor olmayı, "Mahşerde gibiyiz" sözleri ile tanımlayan sığınmacılar, ülkelerindeki zulmün bitmesi için gözyaşlarıyla dua etti.

Bombardıman altında bulunan ülkelerinde dağılmış ailelerinden uzakta, harabeye dönmüş köyleri ve kentlerini terk eden Suriyeli sığınmacılar, Ramazan Bayramı’nı ülkelerindeki zulmün bitmesi için camilerde dua ederek karşıladı. Hatay’da çeşitli çadır kentlerde ve yakınlarının yanında kalarak yaşamaya çalışan sığınmacılar, ülkelerinde vücut bulan insanlık dramının sona erdikten sonra kendileri için bayram olacağını söylediler. Hatay’ın Yayladağı ilçesinde bulunan sığınmacılar, sabahın erken saatlerinde ilçe camisinde kadın, çocuk, yaşlı, genç ayrımı gözetmeden ülkeleri için dualarda buluştular. Havadan ve karadan devam eden operasyonların sona erdikten sonra kendileri için bayram olacağını belirten sığınmacılardan bazıları ise ikinci kez savaş mağduru olduğunu ve bayramların kendileri için barış içinde sağlanan hayat sonrasında yaşandığını dile getirdiler.

"ÖNCE İSRAİL, ŞİMDİ DE SURİYE ZULMÜN TANIĞI OLDU"

1967 yılında Suriye-İsrail arasında yaşanan ve 'Altı Gün Savaşları' olarak bilinen çatışmada ülkesi için cephede yer alan ancak şu anki iç savaş sebebiyle kendi ülkesinden kaçarak sığınmacı olarak yaşayan Suriyeli Türkmen asıllı Mustafa Muhammed Müllet, 66 yaşında ikinci kez savaş tanığı olduğunu söyledi. Müllet, “Suriye İsrail ile savaşırken durum bu kadar kötü değildi. Çünkü o zaman kiminle savaştığımızı biliyorduk. O zamanlar hepimiz kardeş içinde yaşıyorduk. Ama şimdiki Suriye’nin durumu oldukça kötü. Allah kimsenin başına vermesin böyle bir durum. Bugün bayram ama Allah'a dua ettik artık bir an evvel bu durumun bitmesi için. Bizim tek güvencemiz Allah” diye konuştu.

“MAHŞERDE GİBİYİZ”

Suriye’de işkence baltasının özellikle sivil halk üzerinde kendisini gösterdiğini açıklayan Ahmet El Hamza isimli sığınmacı ise yaşadıklarını, “Maalesef durumumuz çok kötü. Herkes bayramda kendi evinde ama biz mahşerde gibiyiz. Sefil bir hayat sürüyoruz. Bir an evvel herkes kendi evine gitmenin derdinde. Bu rejimin artık bir sınırı çekilmeli. Hiç aklımıza gelmezdi böyle bir bayram geçirecek olmak. Yazılmış ama bir kere. Dualarımız bir tek memlekete dönmek. Kanın durması içindi. Önce kan dursun. Orada kurban keser gibi insanlar bıçaklardan geçirilerek boğazlanıyor, herkes ölüyor. Bu rejimin bitmesi gerekiyor” sözleri ile ifade etti.

"AKLIMIZ BOMBALARIN ALTINDA KALAN YAKINLARIMIZDA"

4 çocuğu ile soluğu camide alan Raide Hamza da özlem duyduğu bayramları gözyaşları içinde şu sözler ile anlattı: “Çok zor bir bayram. Anneden babadan akrabalardan uzakta bir bayram geçirmek kanımıza dokunuyor. Zaten herkes bayram telaşında. Yeni kıyafetler, şekerler alıyorlar. Bizim de çocuklarımız var ama biz hiçbir şey yapamıyoruz. Biz de isterdik o telaşı yaşamayı, evimizde bayram yapmayı. Kendi ülkemizde olsaydık ziyaretlerimizi yapardık, ikramlıklarımızı hazırladır. Allah'tan diledik inşallah bir an önce bu zulüm bitsin. Sığınmacı olmak çok zor. İnsanın kendi evi cennetidir. Orada yaşayan akrabalarımızda aklımız. Bombaların içinde bir bayram yaşıyorlar.”

1,5 yaşındaki kızı ve 6 aylık oğlu ile birlikte yürüyerek sınırları aşan Emel Hemza da tek duasının akan kanın durması olduğunu kaydetti. Çocuklarının psikolojik durumlarının iyi olmadığını anlatan 30 yaşındaki Hemza, “Allah bizi bu zalimden kurtarsın. 5 kilometre iki çocuğumla yürüyerek geldim. Çocuklarımın psikolojileri bozuk. Geceleri yatamıyorlar. Şanslı olan kaçabiliyor. Bizim her cumamız bayram gibi geçerdi ama bu zulüm başladıktan sonra bayramlarımız kara oldu” dedi.