Uzmanlar, migren ağrılarında gelişigüzel ağrı kesici kullanmaktan kaçınmayı öneriyor. Çünkü sık ağrı kesici kullanımı migren ağrılarını daha da şiddetlendiriyor ve atak sıklığını artırarak inatçı bir baş ağrısına dönüştürebiliyor.
Tekrarlayıcı baş ağrısı ataklarından oluşan ve her 6 kişiden birinde görülen nörolojik bir hastalık olan migren, genellikle 20’li yaşlarda ortaya çıkıyor. Migren hastanın iş ortamını, sosyal ve özel ilişkilerini ciddi boyutlarda zedeleyebilen bir hastalık. Pek çok hasta da bu durumda çözümü hekim önerisi olmadan kullandıkları ağrı kesici ilaçlarda buluyor.
Nöroloji ve Ağrı Uzmanı Doç. Dr. Ali Kemal Erdemoğlu, aşırı ağrı kesici kullanımının migren ağrılarını daha da şiddetlendirdiğini ve atak sıklığını artırarak inatçı bir baş ağrısına dönüştürdüğünü belirtti. Erdemoğlu, “Aşırı ağrı kesici kullanımında kastedilen ayda 15 tabletten fazla almak. Aylar boyunca haftada 2-3 kez ağrı kesici kullanılması hastaları bunlara daha duyarlı hale getirebiliyor. Bu yüzden baş ağrısının sürekli ve artan şiddetle devam etmesi durumunda mutlaka doktora başvurulması gerekiyor.“ dedi.
HER 4 KADINDAN BİRİ MİGREN HASTASI
Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Ali Kemal Erdemoğlu, migrenin kadınlarda daha sık görülen bir hastalık olduğuna dikkat çekerek nedenlerini şöyle açıkladı: “Öyle ki her 4 kadından biri bu hastalığa yakalanıyor. Bunun nedeni ise östrojen hormonunda yaşanan değişimler. Özellikle regl dönemlerinde hormonal etkilerin beyin duyarlılığını arttırması sonucu çoğu kadında ağrılar daha belirgin hale geliyor. Yüksek östrojen seviyeleri migrende iyileşme sağlayabilirken, daha düşük seviyeler migreni kötüleştirebiliyor. Örneğin bazı kadınlar ilk migren ataklarını doğum kontrol ilaçlarına başladıktan sonra geçirebiliyor. Bunun aksine menopoz döneminde ve hamileliğin 3 ile 9´uncu ayları arasında migren krizleri seyrekleşiyor. “
Şiddetli baş ağrılarının hastanın sosyal ve iş hayatında ciddi sorunlar oluşturduğuna dikkat çeken Erdemoğlu, “Hastalar ışık duyarlılığı nedeniyle iç ortamda güneş gözlüğü takabiliyor, yine ışık ve ses duyarlılığı yüzünden karanlık ve sessiz bir odada yatabiliyor, bulantı ile kusma sorunları sebebiyle sık sık tuvalete gidiyor, işe geç kalabiliyor ya da depresif tavırlar sergileyebiliyor. Bu nedenle çevrelerinde yaşamla başa çıkamayan kişiler veya ilaç bağımlısı olduklarını tanımlanabiliyor.” diye konuştu.
Migrenin en sık rastlanan belirtisinin hafiften başlayarak çok şiddetli ve zonklayıcı karaktere dönüşen baş veya boyun ağrıları olduğunu söyleyen Erdemoğlu, hastalığın belirtilerini şöyle sıraladı: “Ağrı genelde başın bir tarafında oluyor ve en az birkaç saat sürüyor. Ağrıyla birlikte veya öncesinde gözlerde parlayan ışık parçacıkları, isteksizlik, huzursuzluk, hayattan zevk almama ve bulantı gibi yakınmalar da gelişiyor. Ağrı başladığında aynı zamanda ışık, ses ve kokuya karşı hassasiyet, baş dönmesi, sersemlik hissi, bulantı ve kusma gibi sorunlar da ortaya çıkabiliyor. Migren ağrısı geçtikten sonra hasta kendini genellikle yorgun ve bitkin hissediyor. Migrenlilerin yüzde 15-20’si görme alanında kararma, parlayıp sönen yıldızlar, renkli ve kesik kırık çizgilerin ortaya çıktığı aura dönemini yaşıyor. Bu durum, auralı migren olarak adlandırılıyor. Aura dönemini baş ağrısı dönemi takip ediyor.”
Toplumdaki yanlış kanının aksine doğru tedavi edildiğinde migren ataklarının kontrol altına alınabildiğini ve bir süre sonra bazı hastalarda bu atakların tümüyle yok olabildiğini ifade eden Erdemoğlu, “Ancak birden fazla semptomu tetiklediği için tek bir ağrı kesici ilaç tüm sorunun ortadan kalkmasını sağlayamıyor. Ayrıca migren için sıklıkla ağrı kesiciler yazılıyor olsa da, bunlar en etkin tedavi yöntemi olmuyor. Bu nedenle migren için birden fazla tedavi ve önleme yöntemine başvuruluyor. Migren tedavisi önleyici-koruyucu ve baş ağrısı ataklarına yönelik tedavi olarak ikiye ayrılıyor. Başvurulan çeşitli ilaçlar atakları önlemenin yanı sıra bulantı, kusma ve ışık ile sesten etkilenme gibi diğer semptomların tedavi edilmesini hedefliyor." ifadelerini kullandı.
MİGRENE KARŞI ÖNLEMLER
Doç. Dr. Ali Kemal Erdemoğlu, migren ataklarını önlemek için de şu önerilerde bulundu: “Öğün atlamayın. Kan şekerini sabit tutmak için düzenli yemek yemeye özen gösterin. Uyku düzeninize dikkat edin. Her gün aynı saatte kalkın. Uykusuz kalmayın. Çünkü bazen tüm gün süren baş ağrılarının sebebi uykusuzluk olabiliyor. Gün ortasında uyumamaya da özen gösterin. Her gün aynı saatte egzersiz yapın. Düzenli olarak yapılan egzersiz stresten arınmanızı sağlıyor. Ayrıca migren ağrı eşiğin yükselterek ağrıların gelişmesini önlüyor. Migreni tetikleyen faktörleri daha iyi tespit edebilmek için baş ağrısı günlüğü tutun. Bol sıvı tüketin. Kalorisiz olan suyun hidrate kalmanın en iyi yolu olduğunu unutmayın. Migreni tetikleyebildiği için mümkün olduğunca stresli ortamlardan uzak kalmaya çalışın. Sodalı sıvılar ve şekerli meyve sularından uzak durun. Çok yüksek kalorili ve şekerli besinler bazı durumlarda migreni tetikleyebiliyor. Kahve tüketimini sınırlayın. Günlük tüketim 4-5 fincana yükseldiğinde kahve kafein bağımlılığını artırabiliyor ve uyarıcıdan gece boyu yoksun kalmak ertesi sabah migreni tetikleyebiliyor. Ayrıca çay da migreni tetikleyebiliyor. Dolayısıyla günde 6 bardaktan fazla çay tüketmeyin.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz