MELBOURNE (AA) - Avustralya'ya teknelerle ulaşmayı başaran sığınmacı ve mültecilerin tutuldukları Nauru'da "tam bir çaresizlik" içinde olduklarını açıklayan Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF), bu kişilerin derhal tahliye edilmesini istedi.
Güney Pasifik'te yer alan ada ülkesi Nauru'daki sığınmacı ve mültecilere yaklaşık 11 ay sağlık hizmeti veren MSF, görevlerinin sonlandırılmasının ardından gözaltı merkezlerinde tutulanların durumlarıyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Kurumun resmi internet sayfasında yer verilen açıklamada, "tam bir çaresizlik" içinde oldukları belirtilen sığınmacı ve mültecilerin derhal adadan tahliye edilmeleri çağrısı yapıldı.
- "Adadan çıkartılması gereken mülteciler, biz değiliz"
Nauru hükümetinin kararıyla ülkedeki görevleri sona eren ve adadan ayrılan MSF'li doktorların açıklamasında, "Nauru'dan asıl çıkartılması gereken, adada 5 yıldan fazla süredir kalan mültecilerdir, biz değiliz." ifadesi kullanıldı.
MSF'nin, Nauru'da yerli halka da sağlık hizmeti verdiğine değinilen açıklamada, doktorların görev yaptıkları süreçte intihar veya kendine zarar verme girişiminde bulunan 78 kişiyi tedavi ettiği duyuruldu.
- "Utanç verici bir durumla karşı karşıyayız"
Açıklamada, Nauru'da 11 ay görev yapan Psikiyatrist Dr. Beth O'Connor'un değerlendirmeleri de yer aldı.
Sığınmacı ve mülteciler arasında intihara teşebbüs, kendine zarar verme gibi vakalarda endişe verici bir artışa şahit olduğuna dikkati çeken O'Connor, "Utanç verici bir durumla karşı karşıyayız. MSF'nin ruh sağlığı hizmetlerinin artık gerekli olmadığı beyan ediliyor fakat Nauru'da süresiz olarak alıkonulan mültecilerin ruh sağlığında büyük bir çöküş gözlemliyoruz." yorumunu yaptı.
Adadakilerin ruh sağlığı destek ihtiyacının "çok ciddi boyutlarda" olduğunun belirtildiği ve Nauru hükümetinin iptal kararının kınandığı açıklamada, Avustralya'nın da denizaşırı gözaltı politikasını sonlandırması yönünde çağrıda bulunuldu.
- "Süresiz gözaltı akıl sağlıklarını etkiledi"
Yine açıklamada görüşlerine yer verilen MSF Avustralya Direktörü Paul McPhun ise Avustralya'nın sığınmacıları ve mültecileri denizaşırı merkezlerde süresiz tutmasını "zalimce" olarak nitelendirdi. McPhun, "5 yıl boyunca belirsizlik içinde kalmaları ruhsal sağlıklarının ve esenliklerinin radikal bir şekilde bozulmasına yol açtı." bilgisini paylaştı.
Avustralya'nın denizaşırı gözaltı uygulamasını insani bir politika gibi göstermeye çalışmasının doğru olmadığını savunan McPhun, "Tıbbi bir afet durumu olmaksızın aileleri birbirinden ayırmak, kadın, erkek ve çocukları belirsiz bir süreyle ücra bir adada tutarak onları korunma haklarından mahrum etmek ve çaresizliğe hapsetmek insanlık dışı, zalimce ve aşağılayıcı bir uygulama." görüşünü aktardı.
Avustralya ve Nauru hükümetlerinden konuya ilişkin herhangi bir açıklamada bulunulmadı.
- Avustralya teknelerle gelen mültecileri ülkeye almıyor
Avustralya hükümeti, teknelerle ülke kıyılarına ulaşan mültecileri 2012 yılında kurulan Nauru ve Manus Adası'ndaki merkezlere gönderiyor. Yasal olmayan yollarla gelenleri hiçbir zaman ülkeye kabul etmeyeceğini her fırsatta ilan eden Avustralyalı yetkililer, merkezlerde tutulanlara geldikleri ülkelere dönmeleri, üçüncü bir ülkeye yerleştirilmeyi kabul etmeleri veya Nauru ve Manus Adası'nda yerleşik hayata geçmeleri gibi üç seçenek sunuyor.
İntihar vakaları, cinsel taciz ve çeşitli saldırılarla gündeme gelen Nauru ve Manus Adası'ndaki yaklaşık bin 600 mülteci arasında 119 çocuk yer alıyor.
Avustralya'da faaliyet gösteren mülteci hakları savunucuları ve Birleşmiş Milletler'in ilgili kurumlarının tepkilerine rağmen mültecileri denizaşırı kamplarda tutmaya devam edeceğini açıklayan hükümet, bu tutumundan geri adım atmıyor.
Hükümet, Yeni Zelanda'nın söz konusu merkezlerden her yıl 150 mülteci alma teklifine ise söz konusu kişilerin Yeni Zelanda vatandaşlarına tanınan haklara sahip olduktan sonra Avustralya'ya gelecekleri düşüncesiyle karşı çıkıyor.