2 Temmuz 1993'te Sivas'ta yaşamını yitirenler her yıl olduğu gibi bugün de Türkiye'nin farklı yerlerinde düzenlenen eylem ve etkinliklerle anılıyor.
Son yıllarda sosyal medya da anmalar için yoğun olarak kullanılıyor ve #unutMADIMAKlımda etiketi yaygın bir şekilde paylaşılıyor.
2 Temmuz, bir katliam tarihi olarak hafızalara kazınmış durumda. O gün, Pir Sultan Abdal Şenliklerine katılmak için Sivas'a giden aydın ve sanatçılardan 33'ü ile iki otel görevlisi otelin yakılması sonucu hayatını kaybetti. Olaylarda iki gösterici de öldü.
Aydınlar, sanatçılar ve şairlerden oluşan bir grup, dört günlük şenlik programına katılmak için o günlerde Sivas'a gitti.
1 Temmuz'da şenliğin açılışında konuşanlardan biri de yazar Aziz Nesin'di.
Behçet Aysan, Metin Altıok, Uğur Kaynar, Hasret Gültekin, Nesimi Çimen, Asım Bezirci de kente gidenler arasındaydı.
33 kişinin en yaşlısı 66 yaşındaki Asım Bezirci, en genci ise folklor gösterisi için Sivas'a giden 12 yaşındaki Koray Kaya'ydı.
Hollanda vatandaşı Carina Cuanna Thedora Thuys katliamın tek yabancı kurbanıydı.
Katliamdan iki gün önce kentte bir bildiri dağıtılmıştı. Bildiride Aziz Nesin'in o sırada başyazarı olduğu Aydınlık gazetesinde yayımlanan Salman Rüşdi'nin "Şeytan Ayetleri" kitabından bahsedilmiş, Nesin hedef gösterilmişti.
Bildiride dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin'in şenliklere ev sahipliği yapması eleştirilmiş, Nesin için "Şehirde adeta Müslümanlarla alay edercesine gezebilmektedir" ifadesi kullanılmıştı.
https://youtu.be/WtAgLYretEw?t=20s
2 Temmuz günü Cuma namazının ardından etkinliklerin yapıldığı kültür merkezinin önüne bir yürüyüş başladı.
"Sivas laiklere mezar olacak" atılan sloganlardan biriydi. Saldırgan grubun bir kısmı yeni dikilen "Halk Ozanları" heykelini yıkıp, yerde sürüklerken; bir kısmı Valilik önünde Ahmet Karabilgin'i protesto etti.
Valinin katliam sonrası İçişleri Bakanlığı'na gönderdiği rapora göre, saldırganların sayısı her saat artıyordu. Yine aynı rapora göre, akşam saat 18:00'de Madımak Oteli'nin önünde o ana kadar hiçbir aşamada dağıtılmamış 15 bin kişi vardı. Otel önündeki araçlar ve sürüklenen heykel ateşe verildi, otelin camları kırıldı.
Yaklaşık 2 saat sonra otel ateşe verildi, saldırgan kalabalık sloganlarına devam etti.
Madımak Oteli'nin önünden çekim yapan İhlas Haber Ajansı'nın görüntülerinde otelin etrafını kuşatanların sloganları yanında sözleri de duyuluyordu. Biri otelin birinci katına çıkan saldırgana "Lan yakın" diye seslenirken, bir diğeri ilk alevin görünmesiyle "Cehennem ateşi işte" diye sesleniyordu.
Kente davet edilen takviye kuvvetler ise zamanında gelmedi veya gelenler yetersizdi. 35 kişi otelde hayatını kaybetti.
Turgut Özal'ın ölümünden sonra Cumhurbaşkanı seçilen Süleyman Demirel'in yerine DYP Genel Başkanı seçilen ve Başbakan olan Tansu Çiller görevi devralalı henüz bir hafta olmuştu.
Çiller'in Madımak Oteli'nde yaşananların ardından söylediği sözler tartışma yaratacaktı: "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir."
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise olayın münferit olduğunu ve "Alevi-Sünni çatışmasına dönüşmemiş olmasını" vurguluyordu:
"Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş... Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır... Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır."
İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu ise Aziz Nesin'i hedef gösterdi: "Aziz Nesin'in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir."
Aziz Nesin, ilerleyen günlerde Gazioğlu'nun "yalancılıkla" suçladı.
Koalisyon ortağı SHP'nin eski genel başkanı, dönemin başbakan yardımcısı Erdal İnönü, olaylar sırasında Aziz Nesin'le telefonla görüşerek "en kısa zamanda takviye güç gönderileceğini, kimsenin kılına dahi zarar gelmeden kurtarılacağını" söyledi.
İnönü, katliam ardından SHP'ye ve kendisine yönelik eleştirilere, "Ne yapayım, yetkim yoktu" cevabını verdi.
Madımak Oteli'nden sağ kurtulan Aziz Nesin, Temel Karamollaoğlu'nu "Gazanız mübarek olsun" diye bağırarak saldırgan grubu kışkırtmakla suçladı.
O dönem bazı gazetelerde aracın üzerine çıkıp konuşma yapan ve daha sonra Nesin, itfaiye merdiveniyle otelden çıkartılırken onu tartaklayan bir kişinin fotoğrafları yayımlandı.
Gazeteler, "provokatör" olarak nitelendirdikleri bu kişinin Belediye Başkanı Karamollaoğlu olduğunu öne sürdü.
Karamollaoğlu, yangını başlatan kalabalığı azmettirdiği iddialarını hiçbir zaman kabul etmedi.
İlerleyen günlerde fotoğraflarda görülen ve halka "Gazanız mübarek olsun" sözlerini sarf eden kişinin Sivas Belediye Meclisi'nin Refah Partili üyesi Cafer Erçakmak olduğu ortaya çıktı.
Karamollaoğlu'nun ilerleyen yıllarda, baştan itibaren olayları yatıştırmaya çalıştığını ve ölümlere çok üzüldüğünü söylemekle birlikte olayları katliam olarak nitelememesi ve oteldekilerin pencereleri açmamalarını vurgulaması tartışma yarattı.
Karamolaoğlu, 24 Haziran seçimleri öncesinde Artı TV'de katıldığı programda Sivas'la ilgili bir soru üzerinde şunları söyleyecekti:
"Katliam olarak vasıflandırmadım. Bu üzücü bir hadisedir. Bu, hakikaten çok acı olarak tarif edilir. Ancak; katliam demek kasıtlı olarak ben bu insanları öldürmek için şunu yaptım denirse olur. Onun adı katliam olur. Ama orada bir hadise meydana gelmiş; oteldeki perdeler yakılmış, arabalar yakılmış.. Arkasında da ateş bacayı sarmış. İçerideki insanlar da benim hala anlayamadığım, pencereleri açmadıklarından dolayı insanlar ölmüş."
Çeşitli mahkemelerde başlatılan soruşturmalar o dönem kapatılmamış olan Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) son buldu. Mahkeme ise görevsizlik kararı vererek dosyayı Yargıtay'a gönderdi. Yargıtay ise dosyaya bakması gereken yerin Ankara DGM olduğuna karar vererek dosyayı geri gönderdi.
Ankara 1 Nolu DGM'ye sunulan iddianamede olayların nedeni, "şenliklere katılanlar" olarak gösterildi, Aziz Nesin'in varlığı "eylemin hazırlayıcı sebepleri" arasında sayıldı.
İddianamede şu ifadeler yer alıyordu:
"Hele hele Aziz Nesin'in İslam Dini'ne karşı tutum ve davranışları ve açıklamaları, kapalı bir salonda düzenlenen toplantıda terör örgütü militanları için saygı duruşunda bulunulması, eylemin hazırlayıcı nedenleri arasında sayılabilir."
DGM Başsavcısı Nusret Demiral dava henüz sonuçlanmadan, "Olayda örgüt yok, tahrik var" açıklaması yaptı. Görülen davanın karar metninde de buna paralel bir yaklaşım göze çarpmıştı. Gerekçeli kararda Aziz Nesin vurgusu vardı:
"...Sivas olaylarının devlete ve laik düzene yönelik olmadığı, Aziz Nesin'in Şeytan Ayetleri kitabını yayınlamasına duyulan öfke, kin ve nefretin oluşturduğu tahrik sonucu ve Aziz Nesin'e yönelik bir eylem olduğu, kast edilen Aziz Nesin olmasına rağmen hedefte sapma sonucu 37 masum insanın ölümü ile sonuçlanan bu olayların…"
Kararla birlikte 22 sanık hakkında 15'er yıl, 3 sanık hakkında 10'ar yıl, 54 sanık hakkında 3'er yıl, 6 sanık hakkında 2'şer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verildi. Ancak bu karar temyiz edildi.
Uzun süren hukuk süreci 2001 yılında sonuçlandı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin onadığı karar uyarınca, Cumhuriyete karşı örgütlü kalkışma girişiminde bulunan sanıklardan 33'ü ölüm cezası aldı; dördü 20 yıl, biri 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Süren davalar, temyizler, müdahil avukatların talepleri yıllarca devam etti. Sivas Katliamı Davası 20 yılın ardından 13 Mart 2012'de mahkemenin davayı zaman aşımı nedeniyle düşürmesiyle kapandı.
Aralarında katliamda yakınlarını kaybedenlerin aileleri başta olmak üzere, sivil toplum kuruluşları ve partiler "insanlık suçlarında zaman aşımının kaldırılmasını" talep etti ancak talepleri bir karşılık bulmadı.
Mahkeme Başkanı, "İnsanlık suçunda zaman aşımı olmaz ama bu suçu işleyenler kamu görevlisi değil sivil oldukları için davanın düşmesine karar verilmiştir" dedi.
Karar üzerine dönemin başbakanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun. Yıllar yılı içerde olan vatandaş, içlerinde kaçak olanlar vardı" dedi. Erdoğan kararı ayrıca, "İdam kalktığı için 33 kişi ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum oldu. Bunlar hep gözden kaçıyor. Hedef saptırılıyor" diyerek yorumladı.
Erdoğan ayrıca Sivas davasında mağdurlar olduğunu söyleyerek, "Sivas'a birçok gidişimde babalarının haksız yere, herhangi bir taksiratı olmadığı halde idama mahkum edildiği için ağlayan 15, 18, 19 yaşında kızlar var. Bunları göz ardı etmek suretiyle tek tarafa siyasi bir servis yapmayı doğru bulmuyorum. Gidip Ankara Adalet Sarayı'nın önünde gösteri yapmak suretiyle belli bir ideolojinin borazanlığını yapmanın doğru olduğuna inanmıyorum" diye konuştu.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği gibi Alevi örgütleri başta olmak üzere, her yıl olaylarla ilgili anma programı düzenleyen kurumlar, otelin 'Utanç Müzesi' olmasını talep ediyor.
Ancak bu talep bugüne kadar hükümetler tarafından kabul edilmedi.
Katliamı takip eden yıllarda otelin girişinde bir kebap lokantası açıldı. Bu, mağdur yakınlarının tepkisine neden oldu.
Lokanta, tepkiler ardından 2009 yılında taşındı.
Otel ise kamulaştırıldı, yenilendi ve 2011'de Bilim ve Kültür Merkezi olarak kullanıma açıldı.
Merkezdeki anı köşesine, olaylarda ölen 33 aydın, iki otel görevlisi yanında iki göstericisininde adı yazıldı. Listede iki göstericinin de adının yer alması, katliam mağduru ailelerin tepkisini çekti.
Sivas anmalarını düzenleyen kurumlar özellikle her yıl 2 Temmuz'da "Utanç Müzesi" taleplerini yineliyor.