KADIN

Sivilce nedir? Beslenmenin sivilce oluşumuna etkisi var mı?

Kötü kızlar, çok fazla ödev ve en kötü zamanda çıkan sivilceler... Bunlar ergenlik yıllarımızda bırakmaya can attığımız şeyler.

Sivilce nedir? Beslenmenin sivilce oluşumuna etkisi var mı?

Ancak 30'larında, 40'larında veya daha da ötesinde olan pek çok kadın hayatlarını mahveden -ya da en azından Cumartesi planlarını- nükseden acı verici akne oluşumu yaşıyor.

Her ne kadar hayatı tehdit etmeden uzak olsa da aknenin şakası yok. Uzamanlar tahmini 40 ila 50 milyon Amerikalının akneden ve dahası depresyon, sosyal kaygı, kalıcı yara izi ve düşük öz saygı gibi kötü etkilerinden mustarip olduğunu belirtiyorlar.

Genellikle sivilceler hormonların bol olduğu ve çılgıncasına dalgalandığı ergenlik yılları ile ilişkilendirilirken Amerikan Dermatoloji Akademisi orta yaşlı kadınlarda, hatta ergenliklerinde hiç akne yaşamamış olanlarda bile, ciddi sivilce vakalarıyla dermatolojistlerin kliniklerine geldiğini raporlamış. Aslında, bu durum bu yaş grubunda hızla artış gösteriyor.

Akne nedir?
Akne vulgaris olarak da bilinen akne, yüzde, boyunda ve göğüs bölgesinde yağ bezleri tarafından üretilen yağ ve deri kalıntısı içeren mumsu bir madde olan sebumun aşırı üretilmesinden kaynaklanan sivilceler olarak açığa çıkmasıyla nitelendirilir. Saç foliküllerinin yakınında bulunan bu bezlerin amacı cildi ve saçı yağlandırıp su geçirmez olmasını sağlamaktır. Optimal koşullarda saç folikülleri, gözeneklerden sebumun salınması için doğal bir kanal teşkil eder.

Yağ bezleri ergenlikte aktif hale gelir ve bu nedenle akne genellikle hormonların bol ve çılgıncasına dalgalandığı ergenlik yıllarıyla ilişkilendirilir. Bu hormon zenginliği, sebumun aşırı üretilmesi için yağ bezlerini harekete geçirir ve atılan ölü deri hücreleri ile karışan sebum kıl köklerini tıkayabilir. Bakteriler bu tip karanlık ve pis yerleri severler ve çoğalmaya başlarlar. Bu kontrolsüz bakteri büyümesi sonunda iltihap ve enfeksiyonla savaşmak için gönderilen beyaz kan hücreleri yığını olan iltihabı da beraberinde getiren enfeksiyona neden olur. İşte bu destansı bir sivilce için mükemmel bir tarif.

Peki, beslenmenin bununla nasıl bir ilişkisi var?
1800lü yıllara kadar uzandığımızda, bilim insanları beslenme ve akne arasında bir bağlantı kurmuşlardı ve genellikle bu sorundan, tüketilen çikolatanın, şekerin ve yağın parmağı olabileceğini ifade ediyorlardı. Ancak yapılan araştırmaların sayısı arttıkça, yüksek glisemik beslenmenin akneye yatkın olanlarda tetikleyici bir etmen oluşturduğu görüldü.
Dr. Apple Bodemer, Wisconsin'de Madison Üniversitesi’nde kurul sertifikalı bir dermatolojist. Bir yiyeceğin ne kadar çabuk sindirilip emildiğini gösteren bir ölçüt olan glisemik endeksi yüksek olan yiyecekleri yediğinizde, vücudunuzda yiyecekleri sindirmek için insülin ve insülin benzeri büyüme faktörü, hormonlardaki bu ani yükselişler ve dalgalanmalar yağ bezlerini fazla yüklenmesi için sinyal verebilir ve iltihaplanma için zemin oluşturabilir- işte bu ikisi de, akne oluşumunda optimal koşullar için gerekli iki faktör.

Dr. Bodemer artan araştırmaların akne lezyonlarından mustarip olan kadınların düşük glisemik beslenme düzenine bağlı kalarak harika sonuçlar elde edebileceğini söylüyor. Kadınların glisemik endeks skorları ve beslenmelerine dahil etmeyi seçtikleri yiyeceklerin glisemik yükü konusunda kendilerini eğitmelerini öneriyor.

Dr. Bodemer artan araştırmaların akne lezyonlarından mustarip olan kadınların düşük glisemik beslenme düzenine bağlı kalarak harika sonuçlar elde edebileceğini söylüyor.

Glisemik Endekse Karşılık Glisemik Yük
Karbonhidratların hepsi de, hem glisemik endeksin hem de glisemik yük ölçeğinin eşit olduğu bir biçimde yaratılmamıştır. Glisemik endeks (GI), karbonhidrat içeren yiyeceklerin yendikten sonra ne kadar çabuk kan şekerini yükselttiğini gösteren 0'dan 100'e olan bir ölçekli sıralamadır. Özellikle belli karbonhidratların ne kadar çabuk şekere dönüştüğünü açıklar. Glisemik endeksi yüksek olan besinler hızla sindirilir, emilir ve kan şekeri seviyelerinde ciddi anlamda ani yükselişlere neden olur. Glisemik endeksi düşük olan yiyecekleri yavaş sindirilerek emilir ve daha durağan bir kan şekeri seviyesinin korunmasına izin verirler.

Genel olarak glisemik endekste 56 veya daha üstü puana sahip olan besinler yüksek glisemik endeksli besinler olarak kabul edilir: Beyaz ekmek 70 seviyesindedir, beyaz pirincin ortalama 89 seviyesindedir ve beyaz patates 111 puana kadar erişir. Önceden paketlenmiş ve kutulu gıdalar, beyaz un kullanılan herhangi bir şey, birçok meyve ve hatta şaşırtıcı şekilde bazı sebzeler (balkabağı ve yaban havucu) GI ölçeğinde üst seviyelerdedir.

GI sıralaması düşük olan yiyecekler arasında genellikle et, süt ürünleri, birçok sebze, tam tahıllar, çerezler ve baklagiller sayılır.
Ancak son zamanlarda uzmanlar kan şekeri ve insülin üretimi üzerinde birtakım yiyeceklerin etkilerini daha doğru şekilde ölçmek için başka bir ölçüm metodu olan glisemik yükü kullanmaya başladılar. Glisemik endekste, gıdalarda bulunan karbonhidratın ne kadar çabuk şekere dönüştürüldüğüne göre sıralama yapılırken, yiyeceğin bir porsiyonunda ne kadar karbonhidrat bulunduğuna bakılmıyor. Ancak glisemik yükte (GK) bu bilgi de hesaba katılıyor.

Glisemik yük açısında eğer bir yiyecek 20 ve daha üstü bir puana ulaşıyorsa, bu yiyeceğin glisemik yükü yüksek olarak değerlendiriliyor. Ayrıca, iki liste arasında tahmin edebileceğinizden daha fazla benzerlik var. Örneğin karpuzun glisemik endeksi 72 gibi yüksek bir noktada, bu da karpuzun içindeki belli karbonhidratların diğer yiyeceklere göre hızlıca sindirildiğini gösteriyor. Ancak karpuzun bir porsiyonundan gelen asıl karbonhidrat miktarı oldukça düşük. Bu durum göz önüne alındığında karpuzun aslında yaklaşık 4 olan bir glisemik yükü var.
Harvard Tıp Fakültesi’nin, yaygın olarak tüketilen 100 yiyecek için glisemik endeksi glisemik yük ile karşılaştıran bir listesi bulunuyor olup bu listeye buradan erişebilirsiniz.

Tüm organlarınız için en iyi beslenme
İyi haber şu ki, düşük glisemik yükü olan besinleri tüketerek aldığınız önlemlerle kadınlar pek çok olumlu sağlık yararlarından sadece ciltleri için değil, aynı zamanda tüm vücutları için yararlanabiliyor. Yüksek GI besinleri diyabet, yüksek tansiyon ve hatta bazı kanser tipleri gibi sayısız hastalıkla ilişkilendirilmiş durumda.

Dr. Bodomer, besinlerin "olabildiğince doğal olarak tüketilmesi "konusunda güzel bir tavsiyede bulunuyor. Bu ifade asla pizza, hamburger ve patates kızartması tüketmeyeceğiniz anlamına gelmiyor ancak bunları afiyetle yerken aklınızdan şu ikisini çıkarmamalısınız: Bilinçli ve ölçülü olmak. Yine tavsiyelerine bakıldığında, yumurta, baklagiller, çerez, tam tahıllar, tam meyveler ve pek çok taze sebzenin beslenmede ana unsurları oluşturması gerekiyor. Egzersiz, stresin azaltılması ve bol bol su ve diğerler huşular ile birlikte bu tür bir diyet, kadınlar için her yaşta güzel bir cilde sahip olmanın anahtarını oluşturuyor.

En Çok Aranan Haberler