İSTANBUL (İHA) - Çevre ve Kültür Kuruluşları Dayanışma Derneği(ÇEKÜD) tarafından "Türkiye'nin Çevre Sorunları ve Siyasi Partilerin Çözüm Önerileri" panel düzenlendi. Panele davet edilmelerine rağmen, ANAP, DSP ve MHP'den temsilcilerin katılmaması dikkat çekti.
ÇEKÜD tarafından Topkapı Eresin Otel'de düzenlenen panelin oturum başkanlığını bir süre önce İSKİ Genel Müdürlüğü görevinden istifa ederek İTÜ İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü'ne dönen Prof. Dr. Veysel Eroğlu yaptı. Panele konuşmacı olarak AK Parti İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş, CHP İzmir eski Milletvekili Kemal Anadol, DYP GİK Üyesi ve Bursa Milletvekili Oğuz Tezmen, SP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul İl Başkanı Numan Kurtulmuş, BBP Genel Başkan Yardımcısı Musa Serdar Çelebi katılırken, başta TEMA olmak üzere yaklaşık 40 çevre kuruluşu yönetici ve üyeleri katıldı.
"TARİHTE İLK VAKFI KURAN TÜRK MİLLETİDİR" Prof. Dr. Eroğlu, sivil toplum kuruluşlarının Türkiye'nin sigortası olduğunu belirterek, "Sivil toplum kuruluşlarının önemini ilk keşfeden Türkler olmuştur. Tarihte ilk vakfı kuran da Türk milletidir. Çevre meselesi her dönemde vardı ve çözülmesi için plan ve projeler yapıldı. Günümüzde insanlar çevreyi kirletmek için sınır tanımaz hale geldi. Çevre konusunda mevzuat kargaşası var. Türkiye'deki mevzuat kargaşası çevre kirlenmesinin bir parçası haline geldi. Kamyonlar fabrika bacası gibi ve hiçbir yetkilinin dikkatini çekmiyor. Kapalı yerde sigara içene ceza var. Adam ceza yazısının altından içiyor sigarasını" dedi.
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, İstanbul'un sürekli çevre felaketinden Veysel Eroğlu'nun çalışmaları sonucunda kurtulduğunu savunarak, "Haliç'te Sayın Eroğlu sayesinde bugün tekrar balıklar yüzüyor. Ben BM'nin bir panelinde 'Artık Haliç'in sularında minare gölgesi aksetmiyor' dediğimde Times Dergisi bunu kapaktan vermişti. Yapılan çalışmalar neticesinde artık minare gölgeleri aksediyor Haliç'te. Ama bir Tuz Gölü'nü, Tuna Nehri'ni düşünün. Avrupa'nın tonlarca katı atığını taşıyan Tuna Nehri, Karadeniz'de kalkan balığının yok olmasına neden oldu" diye konuştu.
Yalçıntaş, kapitalist politikaların ikame edilmesinin çevre sorunlarının temelden çözülmesi için gerekli ilk adım olduğunu ileri sürdü.
"ÇEK YÜKSEK KURULU OLUŞTURULMALI"
CHP İzmir milletvekili adayı Kemal Anadol ise, çevre sorunlarını programlarına alan ilk parti olduklarını belirterek, şöyle konuştu:
"1991 yılında çevre sorunlarını parti programına koyduk. Türkiye'de ilk çevre haritasını çizdik. Dünya Çevre Günü olan 5 Haziran 1993'te birinci ve 5 Haziran 1994'te ikinci çevre kurultayını gerçekleştirdik. Günümüzde tüm siyasi partilerin parti programlarına çevre sorunlarını koymaları sevindirici bir gelişme. Tarihte 1950 yılına kadar yapılmayan çevre tahribatı son 50 yılda yapıldı. Türkiye'nin çevre sorunlarının çözülmesi için ÇEK Yüksek Kurulu oluşturulmalıdır. Çünkü hazırlanan ÇEK'ler kafaları karıştırıyor. Sözgelimi biri A mekanına çimento fabrikası kurulabilir derken diğeri kurulamaz diyor. İkisini de hazırlayanlar akedemisyenler yani işin uzmanları. Bunu denetleyen bir kurul şart. İkinci olarak da, referandum yapılmalıdır. A kentine bir fabrika kurulacaksa o kentte yaşayanlara bu sorulmalıdır."
"ÇEVRE DERSİ KONULMAL
DYP Bursa Milletvekili Oğuz Tezmen, çevre sorunlarının çözümlenmesi için ÇEKÜD benzeri derneklerin kurulması ve mevcut derneklerin de öne çıkartılması gerektiğini savunarak, "Türkiye'de üretimdeki çevre kirliği dikkate alınmıyor. Çevre Bakanlığı devlet prosedüründe gerekli önemi almıyor. Bütçesi düşük tutuluyor. İlk önce Çevre Bakanlığı'nı çevre ajansı haline getirmek gerekir. Kurallar koymak kadar onları uygulamak da önemlidir. Emisyon limiti kriterlerini yerine getiremeyen bazı Avrupalı firmalar Türkiye'de cirit atıyor. Çimento fabrikaları mesai saatinden sonra ve haftasonları filitlereleri devre dışı bırakıyor ve hiç kimse bunun peşine düşüp ceza yazmıyor. Bu konuda yerel yönetimlere ve zabıtalara yetki verilmelidir" şeklinde konuştu.
DYP olarak çevre sorunlarının işlendiği derslerin ilköğretim okullarında verilmesi gerektiğine inandıklarını kaydeden Tezmen, "Birinci sınıftan itibaren öğrencilerde çevre bilincinin oluşması lazım. MEB bu konuda harekete geçmelidir. Hiçbir parti, çevre konusunda popülist olma hakkına sahip değildir. Temiz ve yaşanabilir bir çevre bırakmadığımız taktirde çocuklarımız bizleri lanetleyecektir" ifadelerini kullandı.
"BÜROKRATİK OLİGARŞİ ÇÖZÜMÜ ENGELLİYOR" SP Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Numan Kurtulmuş ise, çevre sorunlarının ancak bir zihniyet değişimiyle çözülebileceğini ve Türk toplumunun da bu zihniyet değişimini gerçekleştirebilecek alt yapıya sahip olduğunu söyledi. Kurtulmuş, İslam medeniyetinin insanca yaşamaya öncelik veren anlayışının tek çözüm olabileceğini vurguladı. Çevre kirliğinini manevi, fiziksel, kimyasal ve nükleer olarak katogorize eden Kurtulmuş, sivilleşme, demokratikleşme ve yerelleşmenin sağlanmasıyla sorunların daha kolay çözümlenebileceğini ileri sürdü.
Kaynakların küresel kullanımın felaketlere neden olduğunu kaydeden Kurtulmuş şöyle devam etti:
"Çevre sorunlarının temel nedeni kapitalist zihniyettir. Daha fazla kazanma güdüsü çevreyi felaketine neden oluyor. Kaynakların küresel kullanımı dünyanın güney yarımküresinin ekolojik dengesini bozuyor. Batı toplumları çevre konusunda kendi ülkelerinde çok katı kurallar koyarken, üçüncü dünya ülkelerini alabildiğine kirletiyorlar. Türkiye'de durum farklı. Bürokratik oligarşi çevre sorunlarını çözmede en büyük engeldir. Sorunların çözümü için envanterlerin çıkartılarak arazilerin doğru kullanılmasının sağlanması şarttır."
BBP Genel Başkan Yardımcısı Musa Serdar Çelebi ise, konuşmasında batı toplumlarında çevre konunun artık birinci derecede öncelik haline geldiğini ifade ederek, Türkiye'de de dürüst siyasetli sorunların üstesinden gelinebileceğini kaydetti. Çevre konusunda kamusal bilincin oluşması gerektiğini vurgulayan Çelebi, sorunların çözümünde eğitimin yanında müeyyidenin de yer alması gerektiğini savundu.
Panelin sonunda konuşmacılar, salonda bulunan yaklaşık 250 davetlinin sorularını cevaplandırdılar. Toprak Yasası konusundaki bir soru üzerine siyasi parti temsilcileri, iktidara geldikleri takdirde yasanın çıkartılması için gerekli çalışmayı yapma sözünü verdiler.