Şizofreni, düşünceleri, algıları, duyguları ve davranışları etkileyen ve hastanın işlevlerinde önemli bozukluklara neden olan belirtilerin görüldüğü kronik bir hastalık olarak tanımlanabilir. Hastalığın ilk veya akut döneminde hezeyanlar ve halüsinasyonlar gibi şiddetli psikotik belirtiler görülür. Halüsinasyon, diğer insanların hissedemediği şeyler duymaya, görmeye ve hissetmeye verilen addır. Olmayan nesneler, objeler görme, kokular duyma gibi… Hezeyanlar ise; başkaları için uygunsuz ya da olanaksız görünen, doğru olmayan tuhaf fikirlerdir. Birinin hastanın düşüncelerini kontrol ettiği veya hastayı sürekli olarak izlediği şeklinde bir inanç gibi.
Akut dönemi, belirtilerin yatıştığı dönem izler. Şizofreni hastalarında depresyon belirtileri sık görülür. Hastalarda bellek, problem çözümü ve planlama gibi düşünce süreçleriyle ilgili bozukluklar da ortaya çıkabilir. Şizofreni hastalarının büyük bölümü üretken bir yaşam süremez ve yalnızca %20’si, genellikle az beceri gerektiren işlerde çalışır.Şizofreni tedavisinin temelini antipsikotik grubu ilaç tedavisi oluşturur. Bir psikiyatri uzmanının kontrolünde uzun süreli ilaç tedavileriyle hastalar günlük yaşantılarına dönebilirler. Tedavide, ilaçlara ek olarak destekleyici ve bilgilendirici bireysel, grup ve aile tedavilerinin uygulanması da önemli yararlar sağlar.
ŞİZOFRENİ NEDİR?
· Şizofreni; epilepsi, multipl skleroz gibi bir beyin hastalığıdır.
· Bütün kronik hastalıklar (şeker hastalığı,astım, romatizma vs.) gibi alevlenme ve yatışma dönemleri gösterir.
· Tedavi edilebilir bir hastalık olmakla beraber zaman zaman alevlenme dönemleri olabilir,hastaların önemli bir kısmında hastalık tamamen ortadan kalkmayabilir.
· Bu ciddi hastalık yeryüzündeki her yüz kişiden birini etkilemektedir. Dünyada 60 milyon, Türkiye’de ise 600 bin şizofreni hastası bulunmaktadır.
Hastalık genellikle 15-25 yaş aralarında başlamakla beraber orta yaşlarda başlaması da mümkündür. Hastalık ne kadar erken yaşlarda başlarsa kişilik üzerindeki hasar o kadar fazla olur ve normal bir yaşam sürme şansı azalır.
ŞİZOFRENİ NE DEĞİLDİR?
· Şizofreni kişilik bölünmesi demek değildir.
· Şizofreni hastaları nadiren çevreye zarar verir.
· Şizofreni kelimesi, bir konuda farklı ya da zıt duygular taşımak şeklinde hatalı olarak kullanılır. Bu insan doğasında bulunan bir özelliktir.
· Şizofreni erken bunama değildir.
· Aşı gibi yollarla korunmanın mümkün olduğu bir hastalık değildir.
BİR İNSANIN HAYATINA ŞİZOFRENİ SÖZCÜĞÜ NASIL DAHİL OLUR?
Şizofreniye ait belirtilerden etkilenen kişiler kendi kendilerine ya da yakınları aracılığıyla bir hekime başvurana kadar onlar için şizofreni sözcüğünün henüz bir anlamı yoktur. Başvurulan hekim rahatsızlığın tanısının şizofreni olduğunu söylediğinde şizofreni sözcüğü o kişinin ve yakınlarının yaşamına dahil olur. Bir gün önce haberdar olmadığınız bir rahatsızlığın bir gün sonra hayatınıza katılması ise birçok soruyu sürükler peşinde.
SORULARA YANIT BULMA ÇABASINDA BAŞVURU KAYNAKLARI NELERDİR?
Şizofreninin “ne olduğuna” dair olarak ilk olarak ansiklopedik bilgilere başvururuz sıklıkla. Ansiklopedilerin çoğunda ise şizofreninin “erken bunama” anlamına geldiği, iyileşmeden bir ömür boyu sürdüğü yazılıdır. Bu bilgilerin günümüzde hiçbir geçerliliği olmamasına karşın bilgi kaynağı olarak evimizde bulundurduğumuz kitaplarda şizofreniye dair yazılanları doğru kabul ederiz. Çünkü bu bilgiler toplumsal belleğimizdeki şizofreniye dair olumsuz bilgilerle uyumludur. Şizofreni sözcüğü ne yazık ki hep olumsuz çağrışımlar içinde olur olmaz her yerde karşımıza çıkmıştır o güne dek. Birbiriyle çelişen, iki karşıt kutbu bir arada barındıran durumlar, yozlaşma, çürümeyle ilişkili hayat olayları, kişiliğimizdeki bize has olmadığını düşündüğümüz bazı değişiklikler hep bu sözcükten yararlanılarak tanımlanmaktadır. Şizofreni yaşayanı da çevresindekileri de son derece olumsuz etkileyen bir şey olarak belleğimize kazınmıştır. Bu nedenle o güne kadar bu sözcükle ilgisi olmayan bir insanın şizofreniden mustarip olduğunu duyması bir kaosun, büyük bir sıkıntının da başlangıcıdır aynı zamanda.
ŞİZOFRENİ SÖZCÜĞÜ GERÇEKTEN BİR FELAKETİ Mİ TANIMLAR?
Kesinlikle hayır. Şizofreni insanların dünyaya geldikleri andan itibaren yaşayabilecekleri yüzlerce tıbbi rahatsızlıktan sadece biridir. Bir akciğer rahatsızlığı kendisini öksürük, soluk almada zorlanma bir mide rahatsızlığı hazımsızlık, ağza acı su gelmesi, karın bölgesinde yanma ile belli eder. Dolayısıyla akciğerinde ya da midesinde rahatsızlık olan biri için bu rahatsızlık; çevresine, ilişkilerine olumsuz bir şekilde yansımadan sağlık kurumuna baş vurmayla tedaviye doğru uzanır. Şizofreninin bu rahatsızlıklardan farkı, organ olarak beyni etkilemesi nedeniyle oluşur. Beyni etkileyen rahatsızlıklar duygu, davranış ve düşüncedeki değişikliklerle dışarı yansır. Duygu, düşünce ve davranışlardaki değişiklikler ise kişinin çevresiyle kurduğu ilişkide birtakım farklılıklar biçiminde insanlar arası ilişkilere yansır ve başlangıçta bir tıbbi rahatsızlık olarak değerlendirilemez. Bu nedenle şizofreni diğer pek çok tıbbi rahatsızlıktan farklı olarak başlangıcı ile hekime başvuru anı arasında oldukça uzun bir süre geçen bir rahatsızlıktır. Alıştığımız, sorgulamadığımız bir hız içinde sürdürdüğümüz gündelik yaşantılarımızda karşımızdaki herhangi birinin değişik tavırları bizde bir takım soru işaretleri doğurur. Onun kendi hızımıza uymayan, beklentilerimize ters düşen tavırlarını aklımıza uydurmak için önce “huysuzluk,tembellik, şımarıklık, aksilik” gibi tıbbi rahatsızlık çağrışımı yapmayan bir takım açıklamalar buluruz. Bu da tedavi kurumuna başvurma yolunda bir sürenin daha geçmesi anlamına gelir. Ardından hekime gidilir ve şizofreni sözcüğü bir rahatsızlık tanısı olarak hayatımıza girer.
ŞİZOFRENİNİN DİĞER TIBBİ RAHATSIZLIKLARDAN BAŞKA NE GİBİ FARKLARI VARDIR?
Şizofreni, ateşli rahatsızlıklar gibi gelip geçici olmayan, zaman içinde sürekli seyir gösterebilen bir rahatsızlıktır. Çoğu zaman düz bir seyir izlemez. Bazı durumlarda var sanılar ve hezeyanların görüldüğü alevlenme dönemlerini takiben kişinin duygularını ifade etmesinde donuklaşma, konuşkanlığında azalma, çoğunluk için zevk veren faaliyetlerden zevk alamama, ilgisizlik, toplumdan uzaklaşma, amaca yönelik davranışları başlatma ve sürdürmede güçlükler gibi belirtilerin görüldüğü bir seyir oluşabilir. Bazen bu belirtiler alevlenme dönemleri olmaksızın ya da alevlenmelerin zaman zaman araya girdiği dönemlerle birlikte devam edebilir. Her insandaki belirtiler ve seyir birbirine benzemez. Dolayısıyla şizofreniyi herkeste aynı şekilde seyreden bir rahatsızlık olarak değil,
şizofreniyi yaşayan kişinin özelinde ele almak gerekir.
TAMAMEN DÜZELME GÖRÜLEBİLİR Mİ?
Şizofreninin tek bir alevlenme dönemi dışında bir daha hiç belirti göstermemesi de mümkündür.
TEDAVİ HASTALIĞIN SEYRİNİ NASIL ETKİLER?
1950’li yıllardan itibaren kullanılmaya başlanan ilaçlar sayesinde şizofreninin seyri olumlu yönde önemli bir değişim göstermiştir. Günümüzde kullanılmakta olan ilaçlar sayesinde rahatsızlığı olan kişiler hastanelerde daha kısa süre kalmakta ve yaşamlarını toplum içinde alıştıkları ortamlarda sürdürebilmektedirler. Bir başka önemli husus da rahatsızlığın başlangıcı ile hekime başvuru anı arasındaki sürenin uzamasının rahatsızlığın neden olduğu ruhsal-toplumsal olumsuzlukları artıracağı ve tedaviyi olumsuz şekilde etkileyeceği konusudur. Bu nedenle erken müdahale önem taşımaktadır.
REHABİLİTASYON ÇALIŞMALARI TEDAVİYİ ETKİLER Mİ?
Tıbbi tedavi altında ancak günlük yaşamını sürdürmede zorlukları olan kişilerin rehabilitasyon çalışmaları rahatsızlığın seyrini olumlu yönde etkilemektedir.
RAHATSIZLIĞIN YİNELENMESİ NASIL ÖNLENEBİLİR?
Uygun bir ilaç tedavisine eklenen psikoterapi uygulamaları rahatsızlığı olan kişinin kendisini “etiketleyen”,“inciten” şizofreni tanısının suç-ceza vb. yanlış çağrışımlarını aşmasını; kimliğinin bütünlüğünü ve benlik saygısını korumasını; var sanılarını ve hezeyanlarını kontrol edebilmesini; alevlenme belirtilerini tanımasını sağlayacak önlemlerden biridir. Kişinin rahatsızlığa tepkisi inkar, farkında olmama, tedaviye uyum göstermeme biçiminde olabilir. Kişinin kimliğini tehdit eden bir yaşam olayı olarak hayatına giren bu durumu yaşamının merkezine almasını engellemek, değer verdiği amaçları, rolleri, toplumsal konumunu/kimliğini korumasına yardımcı olmak gereklidir. “Rahatsızlığın içine yerleşmesini” önleyip, rahatsızlığın dışında kalmasını ve rahatsızlığın yarattığı sorunlarla baş etmesini sağlamak temel amaç olmalıdır. Tedavinin başarısı rahatsızlığı olan bireyin, ailesinin, tedavi ekibinin ve birlikte yaşadığı topluluğun birbirleriyle işbirliği içinde olmasına bağlıdır. Şizofreni sadece bir tıbbi sorun değildir. Aileyi, toplumsal yaşamdaki kemikleşmiş ön yargıları, ekonomik koşulları da içeren bir insanlık durumudur aynı zamanda. Bu nedenle çözümü tek başına psikiyatriye terk etmek çözümsüzlüğe giden yolda atılmış bir adım olabilir ancak.
Prof. Dr. Mansur BEYAZYÜREK
smnoropsikiyatri@mynet.com