Günümüzde her yüz çocuktan 3’ünün kapısını çalan ve tedavi edilmediğinde hayati riske yol açabilen Skolyoz’un tedavisinde bir zamanlar ‘hayal’ denilecek gelişmeler yaşanıyor. Tedavide en yeni gelişmeler Acıbadem Sağlık Grubu’nun, bu önemli hastalığa dikkat çekmek için bu yıl 4’üncüsünü düzenlediği Skolyoz Farkındalık Ayı etkinliğinde anlatıldı. 4 Haziran 2016, Cumartesi günü düzenlenen ve uzmanların yanı sıra, skolyoz hastaları ve ‘Kıvrımlı Kızlar-Curvy Girls’ün İstanbul Grubu Kurucularının da katıldığı halka açık söyleşide; skolyozla 60 yıl geçiren Almanya’dan Dagmar Gertrud Elisabeth Göğdün de zorlu yıllarını, unutamadığı anıları katılımcılarla paylaştı. Acıbadem Maslak Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Alanay, “olmaz” denileni mümkün kılan en yeni cerrahi yöntemleri anlattı; önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Bir zamanlar “çok riskli ameliyat” denilerek tedavi edilemeyen ileri derecede skolyoz hastaları günümüzde başarılı bir şekilde ameliyat edilebilir noktaya ulaştı. Skolyoz tedavisinde çağ atlayan ülkemizde artık hayalleri gerçek kılan başarılara imza atılıyor. Günümüzde her 100 çocuktan 3’ünün tanıştığı skolyoz, yaşam kalitesini ciddi boyutlarda düşürdüğü gibi, akciğer, solunum ve kalp problemlerine neden olabilen, hastayı yatağa bağlı kılabilen hatta hayati riske yol açabilen bir hastalık olmasına rağmen toplumda yeterince bilinmiyor.
Omurganın sağa ya da sola doğru eğilmesi ve omurların kendi etrafında dönmesi olarak tanımlanan hastalığa karşı Acıbadem Sağlık Grubu her yıl Haziran ayında Skolyoz Farkındalık etkinlikleri düzenliyor. Acıbadem Maslak Hastanesi’nde bu yıl 4. kez düzenlenen halka açık etkinlikte, uzmanlar ve hastalığı yaşayanlar bir araya geldi; uzmanlar hastalığın tanı ve tedavisinde en yeni gelişmeleri anlatırken, çocuk ve yetişkin hastalar da gerek zorlu süreçlerini gerekse tedavi sonrası yaşadıklarını dile getirdiler. Kıvrımlı Kızlar-Curvy Girls’ün İstanbul Grubu Kurucularının yanı sıra, skolyozla 60 yıl geçiren Almanya’dan Dagmar Gertrud Elisabeth Göğdün de zorlu yıllarını, unutamadığı anıları katılımcılarla paylaştı. Skolyoz ile ilgili deneyimleri paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu ise Türkiye’deki ilk skolyoz forumlarından birini kuran Sedat Düzgün anlattı.
Bant ile gerdirme engellere meydan okuyor
Toplantıda konuşan Acıbadem Maslak Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Alanay ABD’nin ardından ülkemizde ve Avrupa’da üç yıldır ilk kez kendilerinin uyguladığı bant ile gerdirme yönteminin, özellikle ergenlik döneminin başında olan ve eğriliği sırt bölgesinde bulunan çocuklarda uygulandığını söyledi. Bant ile gerdirmenin etkinliği kanıtlanmış geçerli bir yöntem olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ahmet Alanay “Bu yöntemde omurganın ön tarafında eğriliğin dış bükey tarafına konulan vidalar kalın bir ip şeklindeki polyesterden üretilen bir bant ile birbirine bağlanır. Bu bağlama esnasında bant bir gergi cihazı ile gerdirilir ve eğrilikte bir miktar düzelme sağlanır. Daha sonra büyüme ile eğriliğin dış bükey tarafı daha yavaş büyürken iç bükey tarafı daha hızlı büyür ve omurga bir yandan büyümesine devam ederken bir yandan da tam veya tama yakın kendiliğinden düzelir. Bant sayesinde yanlış yöne doğru giden büyüme doğru tarafa yönlendirilmiş olur” dedi.
Kesi izi bile görünmüyor
Bant ile gerdirme yöntemi sayesinde hareket ve büyüme engellenmezken, füzyon işleminin aksine sırtta uzun bir kesi açılmıyor. Ameliyatın torakoskopik yöntemle kapalı olarak uygulandığını belirten Prof. Dr. Ahmet Alanay “Bant ile gerdirme işlemi gövdenin yan tarafından yapılan 3 cm gibi küçük az sayıda kesilerle yapılır. Böylelikle skolyoz hastalarının en önemli çekincesi olan ameliyat izi kalmaz ya da iz sütyen-mayo altında kalır ve görülmez. Omurga hareketlerinin engellenmemesi, erken iyileşme, erken taburculuk ve okula erken dönme de bu yöntemle tedavi edilen çocukların önemli kazançlarıdır” diye konuştu.
Hayat kurtaran en yeni 3 yöntem
Prof. Dr. Ahmet Alanay, Türkiye’de skolyoz tedavisinde çığır açan en yeni 3 yöntemi de anlattığı konuşmasında “Geçmişte artık çok geç kalınmış, ameliyat edilemez veya ameliyat çok riskli denilen ileri derecede ve esnek olmayan skolyoz ve kifoz hastalarının büyük çoğunluğu günümüzde ameliyat edilebilmektedir. Özellikle Spinal Navigasyon, 3-boyutlu baskı yöntemi ve nöromonitörizasyonun kullanımı, ‘yapılamaz’ denilen, felç riski yüksek olan ameliyatları daha emniyetli bir şekilde yapılabilir hale getirmiştir” diye konuştu.
Prof. Dr. Ahmet Alanay, omurga cerrahisinde hayat kurtaran en yeni 3 yöntemi şöyle anlattı:
Spinal navigasyon
Vida koyma işleminde yapılacak bir hata düzelmeyi imkansız hale getirirken, günümüzde vida koyma işlemi spinal navigasyon cihazı ile ve omurganın 3 boyutlu görüntülenmesi ile emniyetli ve sağlam şekilde yapılabiliyor. Spinal navigasyon ile ileri ve esnek olmayan deformitelerin tedavisindeki birinci ve en önemli basamaklardan olan emniyetli bir şekilde ve sağlam vida koyma işlemi artık kolayca yapılabiliyor. Navigasyon ile yerleştirilen vidaların doğruluk oranı yüzde 100’e yakın oluyor.
Nöromonitörizasyon
Nöromonitörizasyon, nörologlar tarafından uygulanması gereken ve ameliyat boyunca omurilikte sinir sinyal geçişinin durumunu gösteren bir teknik. Ameliyat boyunca omuriliğin durumunu takip ediyor ve omurilik iletiminde bir kesinti veya yavaşlama olması durumunda sinyal veriyor. Bu değişiklik de nöromonitörizasyonu yapan nörolog tarafından cerraha iletiliyor. Bu erken uyarı sayesinde cerrah omurilikteki yanlış giden durumun nedenini bularak bunu ortadan kaldırıyor ve hastanın omurilik yaralanmasına bağlı felç olması bu şekilde büyük ölçüde ortadan kaldırılmış oluyor.
3-Boyutlu Omurga Baskısı (3D-Print)
3-Boyutlu baskı teknolojisi ileri derecedeki skolyoz ve kifoz hastalarının ve cerrahların yeni umudu. Artık 3-Boyutlu baskı tekniği ile hastanın omurgasının birebir kopyası oluşturulabiliyor. Cerrah bu kopyayı eline alınca hayal etmektense, deformiteyi gerçek anlamda 3 boyutlu olarak görebiliyor ve gerekirse üzerinde sanal ameliyat yaparak planladığı ameliyatın gerçek sonucunu ve karşılaşacağı güçlükleri önceden yaşayarak tecrübe edebiliyor. Ameliyat sırasında da yumuşak dokular nedeniyle göremediği gerçek 3 boyutlu yapıyı model omurgaya bakarak daha iyi kavrayabiliyor. Böylelikle normal anatominin bozulduğu şiddetli omurga skolyoz ve kifoz deformiteleri daha emniyetli bir şekilde ameliyat edilebilirken, felç riski ve hayati riskin büyük ölçüde önüne geçiliyor.
Korse ameliyat ihtimalini yüzde 50 azaltıyor
Konferansta Acıbadem Maslak Hastanesi hekimlerinden Yrd. Doç. Dr. Çağlar Yılgör ve Doç. Dr. Ayçe Atalay da skolyozla ilgili önemli bilgiler verdi. Yılgör, son yıllarda tedavi odaklı yaklaşımın yerini hasta odaklı yaklaşıma bıraktığını belirterek, “Artık ‘eğrilik derecesine göre tedaviyi doktor seçer’ anlayışı yerine ‘hasta öncelikli yaklaşımlar’ öne çıkmakta. Doktor odaklı karar mekanizmaları değil; hastanın dinlendiği ve yaşam kalitesini ve ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulduğu ve günümüzde kanıta dayalı tedaviler geçerli kabul ediliyor” dedi. Tedavi sürecinin sadece eğriliği düzeltmek değil, aynı zamanda kişinin yaşam kalitesini yükseltmek için olduğunu söyleyen Dr. Yılgör, “Bunların yanı sıra hasta emniyeti ve radyasyon güvenliği de tedavinin en önemli unsurları arasında. Örneğin skolyoz hastaları için geliştirilen ultradüşük doz röntgen cihazları sayesinde eskiye oranla daha az radyason verilerek çekim yapılabiliyor. Böylelikle uzun yıllara yayılan tedavi sürecinde hastanın aldığı radyasyon oranı minimumda tutulabiliyor. Bunlar hayat kalitesi için çok önemli adımlar” dedi.
1920 yılından beri kullanılan ancak Türkiye’de son yıllarda önem kazanan Schroth tedavisine dikkat çeken Doç. Dr. Ayçe Atalay; kendi kendini düzeltme ve nefes kontrolü egzersizlerinden oluşan bir rehabilitasyon tekniği olan Schroth yaklaşımının korse tedavisi ile birlikte hastaların önemli bir bölümünde eğriliğin kontrolünün sağlanabildiğini belirtti. Ayrıca bu egzersizlerin solunum kapasitelerinde artış ve duruşlarında düzelme sağlayabildiğini de vurguladı.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Hürriyet Yılmaz ise korse tedavisinin ihmal edilmemesi gereken bir tedavi olduğunu belirterek; “Korse tedavisi uygun zamanda ve iyi bir korse uygulaması ile yapıldığında ve hastalar 20 saatlik uygulama konusuna uyumlu davrandığında başarı oranı önemli ölçüde artıyor” dedi.
100 derece eğriliği var ama ağrısı bile yok
60 yıldır skolyoz hastalığı ile mücadele eden Dagmar Gertrud Elisabeth Göğdün geçirdiği uzun ve yorucu süreci şöyle anlattı: “Geçirdiğim çocuk felci sonrasında sırtımın bir tarafındaki güç kaybı nedeniyle skolyoz hastası oldum. Neticesinde 14 yaşında ameliyat geçirdim. Sonrasında 3 ay hastane odasında boynuma kadar alçıyla yatmak zorunda kaldım ve 1 sene alçı korse kullandım. Sonraki yıllarda yeniden ameliyat deneyimim oldu ancak 60 yıldır hayat kalitemi düşürmeden skolyoz ile yaşayabilmem Schroth Tedavisi ile mümkün olabildi. Tedavinin uygulandığı merkezde haftanın 7 günü her gün 6 saat çalışıyorduk. Öyle ki yemek yemek için bir araya geldiğimizde bile duruşumuzu kontrol ederek bizi düzeltiyorlardı. Şu an hala her gün ortalama 3 saat skolyoza özel sportif aktiviteler yapıyorum ve 100 derece skolyozum olmasına rağmen dik durabiliyor ve normal bir hayat sürebiliyorum.”
Gençler arasında hasta dayanışması çok önemli
Etkinlikte, skolyoz ile ilgili bilgilenmenin ve deneyimleri paylaşmanın tedavi sürecinde ne kadar önemli olduğu üzerinde de duruldu. Türkiye’deki ilk skolyoz forumlarından birini kuran ve kendisini de eski bir skolyozlu olan Sedat Düzgün, skolyoz konusunda özellikle online dünyada pek çok yanlış ve umut kırıcı bilginin dolaştığına dikkat çekerek, “Burada önemli olan hastaların birbirlerinin deneyimlerini paylaşabildikleri ve destek olabildikleri ortamlar oluşturmak. Çocukken benim de 30-40 derece skolyozum vardı ve doktorum korse takmamı söylemişti. Ancak ben kesinlikle takmak istemiyordum. Günde 23 saat takmam gereken korseyi belki 1 saat takıyordum. Çevremde bu konuda beni motive edebilecek birileri yoktu ve ailem de ağrım azaldığı için korseyi takmamama göz yumdu. Neticesinde eğriliğim 108 dereceye yükseldi ve ameliyat oldum. O dönemde çevremde benim gibi skolyoz hastası bir yaşıtım olsaydı fikirlerim tamamen değişebilirdi. Çünkü ailelerin çocuğuna hastalığı ile ilgili söyleyemediklerini, çocuklar kendi aralarında çok rahat konuşabiliyorlar. Bu nedenle skolyoz hastalarının bir araya gelebildikleri oluşumların ve derneklerin kurulması çok önemli” dedi.