Ne yediğimizin farkında değiliz. Günlük hayatımızdaki hızlı değişimler, bize bunu öğretti. Yemeği tadını almadan yiyor, hayatı tadını almadan yaşıyoruz. Fakat durun, hemen endişelenmeyin. Tüm bunların düzelmesi için uğraşan birileri var ve bir sürü şeyi bir arada planlıyorlar.
İnsan hayatındaki bu hızlı gidişatın yoluna girebilmesinin amaçlandığı birçok hareket karşımıza çıkıyor. Slow Food gibi, Cittaslow gibi, Slow Money gibi bu hareketler, birbirinden bağımsız hareket etse de özünde benzer şeyleri söylüyor: İyiye erişebilmek için yavaşlamak ve değişimi takip etmek. Yani? Yanisi şu; değişimi öyle hızlı okuma tekniğiyle Kafka okur gibi yorumlayamazsınız. Öyle yaparsanız bir sabah tedirgin düşlerinden uyandığında Gregor Samsa kendini bir böceğe değil de kurbağaya dönüşmüş bulur. Bu arada, kendilerinin yavaş okuma ile ilgili de girişimleri var, ancak onun yeri burası değil.
Hızlıca yetişen ve “mevsimi değil bulamayız” diyeceğimiz neredeyse bir tanesinin bile kalmadığı ürünler, 9.95’e karnınızda 1-2 saatliğine ancak tokluk hissi oluşturabilecek menülerin bulunduğu fast food zincirleri, karton bardakta alıp Meg Ryan gibi Mecidiyeköy’de koşturduğunuz kahveler, bir saatlik öğlen yemeği süresine sığdırmaya çalıştığımız öğünler ve daha nicesi... Mutlu olarak yemek yemeyi ve yemek yiyerek mutlu olmayı unutmuş olma ihtimalimiz oldukça yüksek. İşte bu nedenle Slow Food hareketi ortaya çıkmış. Roma’da açılan bir Mc Donald’s’a karşı yürütülen bir hareket olan Slow Food, daha sonra küreselleşip bugünkü geniş kapsamlı boyuta evrilmiş.
Bir ürünün yetişmeye başladığı andan tüketildiği ana kadar her şeyin şu anki temposundan çok daha yavaş ilerlemesi gerektiğini savunuyor Slow Food hareketi. Hepimiz “önceden bir domates alırdık kokusu mutfağı sarardı” demiyor muyuz? Yazları Silivri’deki yazlığımıza gidip orada yetişen salatalıklara “ya ne güzel oldu” demiyor muyuz? Buzhane balıklarından köşe bucak kaçmıyor muyuz ya da? İşlenmiş etlerin zararı konusunda da hemfikiriz o zaman, değil mi? Peki, öyleyse neden bu koştura koştura yemek yeme ve her şeyi anında tüketme ihtiyacı? Bunun bir cevabı yok işte. Çünkü bir şekilde bu hıza alıştık. - - - - - -
Slow Food, yediğimiz içtiğimiz her şeyle ilgili bütüncül çözümler öneriyor. Belirlediği amaçlar doğrultusunda dünyanın neredeyse her yerinde bulunan Slow Food şubeleri çeşitli etkinlikler ve çalışmalar yapıyor.
En temel amaçları, tüketiciye ulaşan ürünlerin şu üç özelliği taşıması: iyi kalite, çevreye zarar vermeme ve uygun fiyatlı olup herkese ulaşma- - - - - -
Örneğin tohum bankalarının kurulması, biyolojik çeşitlilik açısından Slow Food'un en büyük önerilerinden birisi. Bu noktada, Yavaş Şehir hareketinden bazı üyelerin tohum şenlikleri yaptığını hatırlatmakta yarar var. Organik çiftçilik de yine bu noktada önemli bir durak haline geliyor. Organik, korunan ve sağlıklı besinler hepimizin kurtuluşu. Genetik mühendisliğinin ürünlere yaptığı müdahaleleri de aynı şekilde reddediyorlar ve bunun engellenmesi gerektiğini söylüyorlar. Dünya nüfusundaki hızlı ve kaynakların artık karşılamakta zorlandığı artış, çok uzun zaman önce tarımda organik yaklaşımların terk edilmesine neden oldu. - - - - - -
Yerel ve geleneksel besin maddeleri korunmalıdır, diyor Slow Food. Nesli tükenen hayvanlar kadar tükenen bitkiler ve gıda maddelerini de hesaba katmak gerek. Farkında olmadan doğaya verdiğimiz zarar, altından kalkabileceğimiz boyutta değil.
Neden herkes kendi kendisinin gurmesi olmasın? İnsanlara tat eğitimi verirseniz ve yemek kültürlerini geliştirebilirseniz bu mümkün. Tat eğitimi,Slow Food'un önemli amaçları arasında. Yediklerimizin tadını alabilmek ve bir şeylerin yanlış gittiğinin farkına varabilmek oldukça önemli. Eğitimin önemli olduğu bir diğer nokta da fast food. Büyüklerinizin “kim bilir hangi yağlar içinde pişiyor” diyerek ipuçlarını verdiği riskleri unutmayın; fast food zararlıdır! Eğitim sadece bununla da sınırlı değil. Eğer sözgelimi öğrencilere bahçıvanlık eğitimi verirseniz dünyanın ne kadar değişebileceğini hayal edebiliyor musunuz? Şehirlere öyle gömüldük ki, kimse eline bir bahçe verilse ne yapacağını bilmiyor. - - - - - -
Tüm bu söylediklerimiz sizi biraz olsun heyecanlandırdıysa, Slow Food hareketine birkaç adım yaklaşmanız yeterli olacak. Kendinize, çevrenize, mutfağınıza, damağınıza ve dünyadaki tüm türlere bir iyilik yapabilmek için...
Bu kadar slow food demişken sizi Yavaş Pişen Sebzeli Biftek tarifimize bekliyoruz!