Pek çok alanda kendimize özgü hareketlerimiz var. Yüzlerce yılın, iç içe geçmiş kültürlerin, bir de Anadolu'nun havasının ve de suyunun etkisiyle herhalde; farkında bile olmadan bu davranışlarımızı ortaya döküyoruz; tamamen farklı ülkelerden, farklı kültürlerden insanlar arasındayken, görünüşümüzle hiç çaktırmasak bile üstelik, bir biçimde buralardan olduğumuzu belli etmeyi başarıyoruz :) Eh, bu üstün başarımızın, genetik mirasımızı kimliğimize yansıtmalarımızın bir bölümü de pek tabii sofralarda, restoranlarda gerçekleşiyor.
İlk örnek; yardımseverliğimiz... Bir evde yemeğe davetli olanlardan biri, sofrayı hazırlayan, tabakları yerleştiren insana mutlaka ama mutlaka yardım ediyor; bardakları çatalları elinden alıp masaya diziyor, bununla yetinmeyip ev sahibinin izni olmadan mutfağa dalıyor ve salata için marul yıkamaya başlıyorsa; bilin ki Türk'tür :)
Sadece evde de değil üstelik: Restoranlarda bile tabakları garsonların elinden alır, masanın uzak köşesine dağıtırız. Tepsideki içeceklere garsonun sağ elinden çok daha hızlı uzanırız (sağ el - sol el durumuna da değineceğiz), belli ederiz kendimizi!
Bunun pek çok sebebi olabilir elbet, Anadolu'nun yüzlerce yıl maruz kaldığı savaş koşullarıdır belki, belki açlıktır, belki ekonomik durumları, verilen paranın karşılığını tecrübeyle sabitleyen fakir büyük büyük büyük annelerimizdir... Sebebini uzmanı araştırsın, biz sofraya bakalım :)
Eğer açık büfe bir restoranda kollarına üç dört tabak sıkıştırmayı başarmış, tüm tabakları ağzına kadar fullemiş, halâ boşta kalan yüzük ve serçe parmağıyla portakal suyunu tutmaya çalışan birini görürseniz; bilin ki Türk'tür :)
Türklerin en sevdiği lezzetlerden biri: Soğan Dolması Tarifi İçin Tıklayın
Bunun sebebini uzmanlar da çözemez herhalde!
Çünkü yemekten önce çiğnenen sakızı yemekten sonra da çiğnemek için bir yerlere yapıştırmak her kültürde mevcut. Ama diğer ülkelerde sakız tabağın kenarına yapıştırılıyor genelde. Eğer bu eylemi yapan kişi porselen tabağı es geçiyor ve iplik saçak dolu yazmalara, kağıt peçetelere yöneliyorsa; bilin ki Türk'tür :)
Plastik Tabaktan Pratik Kurabiye Kutusu Yapımı
Kesin Türk'tür.
Kapakları çakmağın arkasıyla açma konusunda bizden üstün bir coğrafya yok. Yalnız dişimizle açma alışkanlığımızı en yakın zamanda yakın tarihimizin tozlu sayfalarında bırakmamız lazım, çok yazık o dişlere!
Yahu Ben Bunları Nasıl Bilmiyordum! Dedirten 17 Mutfak Tüyosu
Bu 'duyar'ı, solakları sofrada ayıplamayı dünyada sadece iki millet yapıyor: Biri Hintliler, biri de Türkler. Bu yüzden bu maddede kesin bir yargıya varamıyor, çemberi daraltmakla yetiniyoruz...
Tabii kremalı kaşarlı domates çorbasının içinde gelen o kızartılmış, küp kesilmiş kıtır ekmek parçalarından bahsetmiyoruz... Orada bir nüans farkı, bir oranlılık mevcut.
Sofradaki insan ekmek sepetindeki ekmeği ''Bismillahirrahmanirrahim'' diye fısıldayarak ortadan ikiye bölüyor, ardından orantısız büyüklükteki ekmek parçalarını çorbanın içine atıyorsa; bilin ki Türk'tür :) Bakkal ekmeğini, o ekmeğin beyazının çorbayla dolup taşmasını seven bir milletiz, ne yapalım yani ayıp mı.
Kalan Yemeklerden Pratik Çorba Tarifi İçin Tıklayın
Hatırlayalım: Çatal ve bıçağın doğru kullanımı bu şekilde. Zaman zaman yumuşak yiyecekleri, örneğin peyniri veya tatlıları dilimlemek için çatalın kenarı da kullanılabilir, orası da doğru...
Ancak sofrada karşınızdaki insan eti çatalın kenarıyla kesmeye çalışıyor, bu uğurda masa örtüsünü sıçrayan yemek sularına buluyorsa; bilin ki Türk'tür :) Ve annesinin ''Sofrayı batırma!'' yakarışları çocukluğunda bir kulağından girmiş, öbüründen çıkmıştır...
Et, etli yemek demişken...
Sofradaki şahsiyet tabağındaki tüm patatesleri, biberleri, domatesleri ve daha bilumum yiyeceği itinayla tüketiyor; etleri ve etli yemek suyunu en sona saklıyorsa; bilin ki Türk'tür :)
Tabii bunun orjinali yarım dönerin son lokması ile ayranın son yudumu olacak. Ama çorbaya ekmek doğrarken kullanmadığımız bu muhteşem oranlılığımız Türk insanının alışkanlıklarına öyle bir yapışmıştır ki...
Eğer yabancı bir ülkede yemek masasındaysanız ve masadakilerden biri yemeğin son lokması ile içeceğinin son yudumunu denk getirmek için apansız bir uğraş veriyorsa; bilin ki Türk'tür :)
Şunu kendimize hatırlatmamız lazım: Restoranlardaki tüm o alüminyum folyolar, saklama kapları, paketler biz müşteriler için var. İstediğimiz her şeyi sardırabiliriz; bitiremediğimiz yemek de paket yapılabilir, beğendiğiniz çörek de, ve hattâ bakkalda pek sık görmediğimiz o zeytin parçacıklı ekmek de... Ayıp değil, bilhassa doğal.
Eğer bir insan önündeki herhangi bir öğünü paket yaptırmak için garsona danışmıyor, kağıt peçeteye sarıp çantaya veya iç cebine atıyorsa; bilin ki Türk'tür :)
Son olarak; çayın kültürümüzdeki önemini hatırlatmaya gerek yok :)
Yemek masasındaki biri yemekten sonra hemen çay sipariş ediyorsa, soğuk havalarda sıcak çay bardağını dudağına dokundurup dokundurup ''Uçuktan korunuyorum ya...'' diyorsa, çayı bitince de çay kaşığını bardağın üzerine paralel koyuyorsa... Bilin ki Türk'tür!