Bu iki genç kadını da 1995 yılının bir Temmuz sabahına kadar yakınları dışında kimse tanımıyordu. O sabah günlük gazetelerin üçüncü sayfalarında yer alan bir haberin taraflarıydı her ikisi de...
Kamuoyu günlerce onlardan söz etti. Sonunda o güne kadar örneğine pek rastlanmayan bir şey oldu: Her iki kadın da önce dergilere poz verdi, sonra sahneye çıkıp şarkı söylemeye başladı. Hatta bir tanesi dizilerde bile oynadı. Medya tuhaf bir şekilde 'şöhretler' sınıfına yerleştirmişti onları... Her ikisinin tanınmışlığı da uzun sürmedi. Köşelerine çekilip sakin bir hayat sürmeye başladılar. İşte "şöhretin ne zaman ve nereden geleceği belli olmaz" dedirten o öykü.
Takvimler 23 Temmuz 1995 tarihini gösteriyordu... Kız kardeşi Sinem, annesi Ersin Sakartay ve bir arkadaşıyla birlikte Kumkapı'da yemek yiyen Zeynep Uludağ, o gece hayatının bambaşka bir yöne gideceğinin farkında bile değildi.
Aynı gece annesinin ortaya attığı bir taciz iddiası ve ardından yaşanan olaylar sonunda Uludağ, kendini hiç ummadığı bir konumda buldu: Yemek yediği masadan kaptığı servis bıçağıyla hiç tanımadığı bir adamı bıçaklıyordu.
İsmail Kızılkaya, Uludağın bıçak darbeleriyle son nefesini verdi. Geride bir eş ve iki çocuk bıraktı.
Uludağ önce, 6 yıl 8 ay ağır hapis cezasınana, sonra "öldürme amacı ile olmayan etkili eyleme dayalı olarak adam öldürme" suçundan 8 yıla, daha sonra infaz yasaları gereği İsmail K. olayı için 2 yıl 20 gün, hapis cezasına çarptırıldı.
Son olarak da cezaevinde kaldığı süre de gözönüne alınarak cezası para cezasına çevrildi.
Gazetelerin üçüncü sayfalarında her gün bir kaç örneğine rastlanan polis- adliye haberlerinden biri olarak başlamıştı bu olay da...
Ama sonra medyanın karışması ve 'gösteri dünyasının kurallarıın da işin içine girmesiyle sıradışı bir hal aldı.
Kamuoyunda 'Kumpakı cinayeti' olarak adlandırılan bu olay, iki "geçici şöhret" yarattı.
Önce Zeynep Uludağ medyada boy gösterdi. Genç kadının poz poz fotoğrafları yayınlandı. Sonra şarkıcılık yapmaya başladı Zeynep Uludağ.
Hatta hayatını değiştiren olayı konu alan Kumkapı Üzgünüm adlı dizide rol aldı..
Ama olaydan bir kaç yıl sonra evli bir erkekle basıldı ve şöhret basamaklarını çıktığı gibi hızla indi.
Zeynep Uludağ şöhret basamaklarını tırmanırken olayın yaşandığı gece birlikte olduğu kardeşi de adını duyurdu.
O da ablasıyla birlikte Kumkapı Üzgünüm adlı dizide rol aldı.
Basında poz poz fotoğrafları yayınlandı.. Ama onun şöhreti de sabun köpüğü gibi oldu.
Kumkapı cinayetinin diğer tarafında ise Gülten Kızılkaya vardı. Yani öldürülen İsmail Kızılkaya'nın iki çocukla dul kalan eşi...
Kamuoyunda Kumkapı dulu olarak anılan Gülten Kızılkaya önceleri gazetelerde yaslı eş olarak boy gösterdi.
Sonra gelen tekliflere dayanamadı ve o da görüntüsünü değiştirip dergilere poz vermeye başladı.
Eşinin ölümünden sonra iki çocuğuna bakmak için pazarlamacılık yapan Kızılkaya, daha sonra gelen tekliflere dayanamadı.
Zeynep Uludağ medyada yer aldıkça "kocamın kanıyla para kazanıyor" diyen Kızılkaya da başörtüsünü atıp objektif karşısına geçti.
Sonra Bursa'da bir gece kulübünde şarkı söylemeye başladı.Gülten Kızılkaya'yı merak eden herkes çalıştığı ünlü Köşk Gazinosu'nu dolduruyordu. Ama bu durum sürekli olmadı.
Kızılkaya daha sonra Iğdır'da bir pavyonda çalışmaya başladı. Ondan gelen son haber Iğdırlı bir gençle evlenip sakin bir hayat sürdüğü yolundaydı.
Onlar da ekranın hiç beklenmedik anda adını duyuran "sabun köpüğü" şöhretleri.
Sabri Yıldız, bir gün Esra Ceyhan'ın programına çıktı ve tüm Türkiye onu tanıdı.
Havada durabildiğini idida eden Yıldız "Allah Allah" nidalarıyla uçmaya çalışıp yerde süründü.
Ama milyonlarca kişinin ekran karşısında gözlerine inanamadan izlediği bu tuhaf gösteri ona sıradışı bir şöhret kazandırdı.
Sabri Yıldız, kanal kanal gezip çeşitli programlara konuk olmaya başladı.
Hatta Şafak Sezer'in oynadığı bir reklam filmine bile esin kaynağı oldu.
Nursel Ergin, Var Mısın Yok Musun programıyla tanındı.
Orada gözyaşları içinde hayat öyküsünü anlatınca daha çok dikkat çekti.
Ergin daha sonra bir TV dizisinde de oynadı.
Bir ara özel yaşamı da magazin basınına haber olsa da Ergin cephesinden epeydir ses- soluk çıkmıyor.
Yemekteyiz adlı yarışmanın katılımcılarından Gülşah Arık, zaten bu bölümün başından beri güzelliğiyle tüm seyircilerin dikkatini çekmişti.
24 yaşındaki Arık'ın asıl mesleği hosteslik. Ama yarışmada giydiği cesur giysiler ve tavırlarıyla diğerlerinin arasından sıyrıldı.
Ve bir kaç gün önce yarışmanın müdavimleri onu Kanal D'de yayınlanan Geniş Aile dizisinde gördü.
Sözün kısası Arık, bir yarışma programıyla dikkatleri çekti ve çok izlenen bir dizide kısacık da olsa bir rol kapmayı başardı.
Arık bir reklam filminde de rol aldı.
Gösteri dünyasında kalıcı olmayı hedeflediğini söylüyor
Ondan gelen son haber oyunculuk eğitimi aldığı yolundaydı.
Esra ve Ceyda Ersoy kardeşler TV ekranının başındaki milyonların karşısına bir şarkı yarışmasında çıktı.
Sesleri kötüydü aslında, şarkıcı olamayacakları da belliydi.
Yarışmadaki hocaları Ümit Besen bile onları bu konuda eğitmeyi başaramadı.
Ama bu yarışma onların kaderini değiştirdi. Sonra Kenan Erçetingöz'ün programına çıkıp sperm bankasından hamile kalan Leyla KÖmürcü hakkında "penis bankasından penis alan kadın" diye tanımladıklarında şöhretleri iyice arttı. Sundukları program yayından kalkan ikizlerden bir süredir haber alınamıyor.
Avustralya doğumlu Didem Erol'un aslında İngiltere'de de bir televizyon kariyeri vardı. Orada herkes onu Dana Flynn oarak tanıyordu.
Ama o Türkiye'de bir çok kişinin hafızasına "Hollywood'daki yakın dostları" hakkında yaptığı açıklamalarla yer etti.
Hele bir gün "Cannes'daki bir partide Quentin Tarantino'nun ayaklarına masaj yaptım. Sonra aramızda aşk doğdu" sözlerini sarf edince magazin basınının peşine düşmesini de garantilemiş oldu.
İnternetteti paylaşım sitelerine Hollywood yıldızlarıyla çektirdiği fotoğraflarını koydu. Bunlar da haber oldu. Sürekli Tarantino ile aşk yaşadığını söyledi... Ama bir sonuç çıkmadı. Sadece Didem Erol hiç durmadan ve bir şekilde magazin basınına konu oldu.