HABER

Şok iddia! 'Adnan Oktar'ın müritleri arasında ünlüler, mankenler ve siyasetçiler de vardı'

Adnan Oktar ve ekibinin operasyonla gözaltına alınması Türkiye'de büyük yankı uyandırdı. HaberTürk yazarı Fatih Altaylı da konuyla ilgili görüşlerini dile getirdi. Altaylı, "Oktar’ın müritleri arasında bugünün çok ünlü bazı yıldızları, televizyonun en güçlü figürleri, mankenleri, hatta siyasetçileri veya siyasetçi danışmanları da vardı. Yeni müritler bulunması için ortalığa çıkan güzel kızlara Adnan Hocacılar “Motorlar” adını veriyordu" ifadelerini kullandı

Şok iddia! 'Adnan Oktar'ın müritleri arasında ünlüler, mankenler ve siyasetçiler de vardı'

HaberTürk yazarı Fatih Altaylı, kamuoyunda Adnan Hoca ismiyle bilinen Adnan Oktar'la ilgili "bilinmeyenleri" yazdı. Altaylı, "Oktar'ın çekirdek kadrosundan" dediği Tarkan Yavaş'ın daha etkili ve önemli olduğunu söyledi.

Altaylı'nın "Bilmeyenler için Adnan Oktar kılavuzu" başlığıyla (12 Temmuz 2018) yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:

Dün sabah Adnan Oktar ve grubuna yapılan operasyonu izlerken, birden bire 1990’lı yıllara dönüverdim.

Çok dinlenen bir radyo programında, kendini “İslami bir kılıf” altına gizleyen iki grubu sürekli olarak gündeme getiriyordum.

Bunlardan biri Fetullah Gülen Grubu’ydu, diğeri ise Adnan Oktar’ın “Çetesi”

Bir sabah yayında Zaman Gazetesi’ni yırtıp, “Bundan olsa olsa tuvalet kağıdı olur ama insan bunu popusuna bile sürmez” dedikten sonra Gülencilerin hedefi oldum ve bu yıllar boyu sürdü.

Adnan Oktar ve çetesi ile yaptığım mücadele ise biraz daha farklıydı.

1980’lerin sonlarına doğru Ortaköy’de bir evde “Adnan Hoca” olarak ortaya çıkan birisi, etrafına tamamı varlıklı ailelerin çocukları olan genç ve güzel kızlar ve yakışıklı oğlanlar toplamış, onları müridi haline getirmişti.

Aileler kan ağlıyor, evlatlarını bu pislikten kurtarmak için çareler arıyordu.

Adnan Oktar, zengin çocuğu müritlerinin ailelerinden “Aşırdığı” pahalı şeylerden geçiniyor, çocuklar bu bataklığın içinde aileleri ile karşı karşıya geliyordu.

Bazı çocukların ana babalarının bence şüpheli ölümlerinden sonra kendilerine kalan mirasları bile Oktar’ın emrine veriliyordu.

Bu çocuklar arasında o zamanın en zengin ailelerinin evlatları, bakanların, siyasetçilerin çocukları da vardı.

Bazı aileler “Zor kullanarak” çocuklarını bu çukurdan kurtarırken, böyle bir imkanı olmayanlar çaresizce evlatlarının ellerinden kayıp gidişini izliyordu.

Oktar’ın müritleri arasında bugünün çok ünlü bazı yıldızları, televizyonun en güçlü figürleri, mankenleri, hatta siyasetçileri veya siyasetçi danışmanları da vardı.

Tüm bunlar olurken kimsenin kılı kıpırdamıyor, Adnan Oktar rahatça at koşturuyordu.

Yakışıklı müritler İstanbul’un en ünlü gece kulüplerinde mürit avına çıkıyordu.

Müritler arasındaki kızları ikiye ayırmışlardı.

Yeni müritler bulunması için ortalığa çıkan güzel kızlara Adnan Hocacılar “Motorlar” adını veriyordu.

Evlerde hizmet eden ve sokağa çıkmayan kızlar ise “Bacılar”dı.

Müritler İstanbul’un farklı semtlerindeki evlerde gruplar halinde yaşıyor, Adnancılar kendi aralarında kıydıkları nikahlarla evleniyor, çocuk yapıyorlardı.

Oktar, İslam adı altında yeni bir din yaratıyordu. Namazları farklı kılıyor, İslamın kılık kıyafet kuralları, cinsellikle ilgili kuralları Oktar tarafından kendine göre değiştiriliyordu.

İşte o dönemde ben hem yazılarımda, hem de radyo programlarımda bu grubun kirli yüzünü anlatmaya başladım.

Ben anlattıkça ihbarlar geliyor, daha somut gerçekleri ortaya koyuyordum.

Benim bunlara açtığım savaşa Adnan Hocacılar kendilerine yakışır bir ahlaksızlıkta yanıt verdiler.

O sıralarda henüz mail diye bir şey yoktu ama faks diye bir şey vardı.

Benim hakkımda akıl almaz iftiralarla dolu fakslar metinler hazırlayıp başta medya kuruluşları olmak üzere onbinlerce yere fakslamaya başladılar. Neler yazmıyorlardı ki!

Burada tekrarlamaya dilimin varmayacağı rezaletler.

Ancak karşımda somut bir muhatap yoktu.

Açtığım davalar sonuçsuz kalıyor, onlar ise hep aynı mahkemeden bana dava açıp duruyorlardı.

O sırada Türkiye’de İslamcı siyasetin de yükselişe geçtiği bir dönemdi. Bunların iç yüzünü bilemeyen kimi İslamcı gruplar bunlarla işbirliği yapıyor, kimi belediyelerle iş ilişkileri bile kuruyorlardı.

Bir gün bir aileden kızlarının Adnan Oktar ve grubu tarafından kaçırıldığı ve Emirgan’daki bir eve kapatıldığı bilgisi geldi.

İstanbul Emniyeti hemen harekete geçti ve söz konusu eve baskın yapıldı.

Baskında Emniyet güçlerinin karşısına umulmadık bir sürpriz çıktı.

O sırada iktidarda olan Refah Partisi’nin daha önce Bakanlık da yapmış önemli bir ismi evdeydi ve “Gençlerle” sohbet etmekteydi.

Operasyon duvara çarpmıştı.

Ancak pes etmedik.

Tam bu sıralarda Adnan Hoca Örgütü’nün kandırdığı kızlardan biri, manken Ebru Şimşek bir şekilde bu gruptan kurtuldu. Ancak çeşitli tehditlere ve şantajlara maruz kaldı. Evde kameraya alınmış görüntüleri sızdırıldı, grupla maddi bağlantıları olan kimi gazeteciler tarafından bu görüntüler kullanılmaya başlandı.

Ancak Ebru Şimşek okkalı bir kızdı.

Pes etmedi. Mücadele etti.

Oktar ve çetesi ile ilgili bilgeler verdi.

Bu sırada Ebru Şimşek’in avukatı, grup tarafından baskı ya da başka yollarda davalardan çekildi.

Fakat genç kızın mücadelesi mağdur ailelere cesaret verdi, peş eşe davalar açıldı.

Ve cesur bir polis müdürü bu işin üzerine kararlılıkla gitti.

O günün ve hatta bugünün bazı güçlü siyasetçileri de davacı oldular.

Sonunda Adnan Oktar tutuklanarak 1999 yılında cezaevine girdi.

Ancak garip bir şekilde davaya müdahil olan siyasetçiler davadan çekildiler.

Bir süre tutuklu kalan Oktar serbest bırakıldı.

Ancak grup ciddi darbe almıştı.

Müritlerin bazıları çil yavrusu gibi dağıldılar.

İçlerinden birisi bir çete savaşında öldürüldü, biri yurt dışında öldü.

Herkes bu rezalete seyirciyken, dün sabah birden bire bu “Son derece yerinde” operasyon yapıldı.

Kanserli bir hücreye yapılan bu operasyon, toplumdaki önemli bir pislik yuvasının ortadan kalkmasını sağlayacak diye umuyorum.

En Çok Aranan Haberler