Sincan'daki kahvehanede oturan AKP seçmenlerinde Güneydoğu'da yaşananlara ilişkin genel bir öfke dikkat çekiyor. Operasyonlara ve hükümete de güçlü bir destek var.
41 gündür sokağa çıkma yasağı uygulanan Diyarbakır'ın Sur ilçesinde bazı mahallelerdeki sokağa çıkma yasağı uygulaması verilen kısa aralara rağmen devam ediyor. Beklentilerden biri, cenazelerin alınmasıydı ancak çatışmalar nedeniyle bu gerçekleşmedi.
Aralık ayı ortasından itibaren Mardin'in Dargeçit ve Nusaybin ilçeleri ile Şırnak'ın Cizre ve Silopi ve Diyarbakır'ın da Sur ilçesinde sokağa çıkma yasakları ilan edilmişti. Dargeçit ve Nusaybin'deki yasaklar kalkarken, Cizre, Silopi ve Sur'da yasak sürüyor.
TIKLAYIN: SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI OLAN YERLERDE TARTIŞMALI DEFİN UYGULAMASI
TIKLAYIN: 'BABAMIN CENAZESİNİ TERK ETTİĞİMİZ EVDE BIRAKMAK ZORUNDA KALDIK'
Peki, Adalet ve Kalkınma Partisi seçmeni Güneydoğu'da yaşananlar, sokağa çıkma yasakları hakkında ne düşünüyor?
Sincan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kalelerinden. Parti, 1 Kasım seçimlerinde Sincan'da yüzde 65 oy oranına ulaşmıştı. İktidar partisinin Ankara'daki en geniş katılımlı mitinglerine de ev sahipliği yapan Sincan'da bir kahvehanede oturanlarla Güneydoğu'da yaşananları konuştuk.
Başkanlık sistemini destekliyorlar, ekonomide hükümetin başarılı olduğunu savunuyorlar. Ağırlıklı olarak da Adalet ve Kalkınma Partisi'ne destek vermişler. Sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili kararın doğru olduğu görüşündeler. Güneydoğu'da yaşananlar konusunda ise genel bir öfke dikkat çekiyor. Operasyonlara ve hükümete güçlü bir destek var.
'Hükümet haksız yere iş yapmaz'Diyarbakır'ın Sur ilçesinde sokağa çıkma yasağına bazı mahallelerde ara verildi.
Tesisatçı Mürsel Mutlu, "Hükümetin demek ki haklı yönü var. Haklıdır ki yapıyor. Haksız yere kendi başına kimse bir iş yapamaz" görüşünde.
Çözüm süreci konusunda ise hükümetin yanıltıldığı, güveninin suistimal edildiğini savunuyor Mutlu:
"Adam mevzisine mevzilendi o zamana kadar. Kazmasını küreğini aldı, kepçesini aldı, mevzilerini kazdı, silahını mevziye indirdi, her şeyini hazırladı. Sonra seçimde de 3-5 fazla alınca kudurdu. Sonra da bastı millete silahı. Bu adamların öyle olacağını herkes biliyordu. Teröristle pazarlık olur mu? Benim cebimde küçük bir bıçak var. Bununla polis beni yakalasın içeri atar. Ama adamdaki roketatar, uçaksavar, mermi bunları nereden getirdi, katırlarla mı getirdi? Ben kepçeyle şuradan bir şey götürsem 10 tane zabıta geçiyor önüme 'dur bakalım nereye götürüyorsun' diye. Devletin polisi izin vermesin Şırnak'ın içine bunların taşınmasına. O silahlar paraşütle mi indi oraya?"
'Güvenliği olmayan yerde din de iman da olmaz'Peki ya sokağa çıkma yasağı?
Mutlu'ya göre yasak doğru. "Zaten güvenliği olmayan bir yerde hiç bir şey olmaz, din de olmaz, iman da olmaz, kazanç da olmaz. Orada şehitler oluyor ki, PKK yuvalanmış ki onları temizlemek için sokağa çıkartmıyor. Çok doğru bir karar" diyor.
Peki "Çözüm süreci yeniden başlasın mı?" diye sorunca da "Başlasın ama yalnız operasyon durmasın" yanıtını veriyor Ankaralı tesisatçı.
Söze giren inşaatçı Fahrettin Kargı'nın ise kent merkezlerine silahların nasıl sokulduğu konusunda farklı bir düşüncesi var. Kargı'nın sözlerinden hükümet ve cumhurbaşkanının HDP milletvekillerini hedef alan alan açıklamalarının tabanda karşılık bulduğu anlaşılıyor.
"Milletvekilleri götürüyor" diyor ve dokunulmazlığa sahip milletvekillerinin, araçları da aranmadığı için rahatlıkla silah taşıyabildiklerini öne sürüyor Kargı.
'Polise vur emri vereceksin'Soyadını vermek istemeyen Hacı isimli bir kişi, 'polise vur emri verilmesinden' yana.
Soyadını vermek istemeyen Hacı isimli kişi de "sorun nasıl çözülür?" sorusuna radikal bir bakışla yaklaşıyor:
"Dokunulmazlığı kaldırırsın. Suyun başını yukarıdan kesmezsen aşağıdan kesemezsin. Seni boğar. Sonra ne yapacak? Diyarbakır Sur'da bunlar desteklemezse terör de olmaz, bir şey de olmaz. İkincisi, sen polisin elinden yetkiyi alıyorsun. Şuradaki tinerci çocuğa 'öteye git' diyemiyor. Vur emri vereceksin polise."
Özden Ergül ise bir adım ileriye giderek, "Meclis'te bunları destekleyenlerin maaşlarına da el koyacaksın" diyor ve ekliyor:
"Sen bu Türkiye Cumhuriyeti'nin maaşını alacaksın, hem de onları destekleyeceksin. Kim olursa olsun, bu ülke onlara emanet değil."
Kahvehaneden ayrılırken kapıda Hacı Erbaş'la karşılaşıyoruz. Biraz daha ihtiyatlı, az önce dile getirilenlerden biraz daha ılımlı dil kullanıyor, çözüm sürecinin "seçim yatırımı olduğunu" savunuyor.
"Senin evinde hırsızlık olsa görmüyor musun sen? Devlet çıkarı için göz yumdu. Seçim zamanı bu kadar göz yumulmasaydı bunlar olmazdı" diye ekliyor. Peki diye sorunca da devam ediyor:
"Özerkliği alamazlar, o yalan. Ancak böyle halkımız eziyet çeke çeke biterse bitecek. Sokağa çıkamayanlara da yazık, onlara da üzülüyoruz. Onların maddi hasarları da bizden çıkacak. Bu işin sorumlusu tabii ki hükümet. O değilse, ben miyim, sen misin? Bunlara bu kadar yüz verdiğimiz için sen, ben suçluyuz aslında."