Hacı Bayram Veli Üniversitesi 100. Yıl Kültür Merkezi'nde yapılan, "Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Hak ve Özgürlüklerin Sınırlandırılması Rejimleri" sempozyumunda konuşan Zühtü Arslan, temel hak ve özgürlüklerin, kamu gücünü kullanan makamlara karşı korunması gerektiğini, bunların aynı zamanda kamu gücü tarafından korunması gerektiğini söyledi.
Modern anayasalarda temel hak ve özgürlüklerin mutlak olmadığının hüküm altına alındığını aktaran Arslan, kamu düzeni, kamu yararı ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması adına temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılabileceğini ifade etti.
Anayasada masumiyet karinesi ve işkence yasağı gibi mutlak hakların bulunduğunu kaydeden Arslan, Anayasa'nın 15'inci maddesinde belirtilen hakların dışındaki tüm hakların sınırlandırılabileceğini, bu sınırlamaların ise olağan ve olağanüstü dönemler olarak ikiye ayrıldığını bildirdi.
Zühtü Arslan, modern ve demokratik anayasaların, olağanüstü dönemde dahi işlemlerinin hukuka uygun olması gerektiğini ifade ettiğini vurguladı.
Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Anayasa Mahkemesinin yoğun bir iş yüküyle karşı karşıya kaldığını belirten Arslan, Mahkemenin bu süreçte, bireysel başvuru ve norm denetiminde çeşitli içtihatlar ortaya koyduğunu aktardı.
Mahkemeye, "Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerin norm denetiminin yapılamadığı" yönünde eleştiriler geldiğini, bunların haklı olmadığını dile getiren Başkan Arslan, Anayasa Mahkemesinin sınırsız güç kullanan bir organ olmadığını, kendisine çizilen sınırlar çerçevesinde yetkilerini kullandığını vurguladı.
Başkan Arslan, OHAL'de çıkarılan KHK'lerin şekil ve esas bakımından Anayasa Mahkemesine taşınamayacağını belirten Arslan, bunun siyasal bir tercih olduğunu ifade etti.
OHAL'den sonra KHK'lerin neredeyse tamamının kanunlaştırıldığını belirten Arslan, bundan sonra gerekli denetimin yapıldığını, kanunlaşan KHK'lerin 4'te 1'inden fazlasının Yüksek Mahkeme tarafından iptal edildiğini bildirdi.
Zühtü Arslan, Anayasa Mahkemesinin, herkesin hakkını teslim etmeye çalıştığını ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Anayasa Mahkemesi, bazılarının zannettiği gibi, toplumsal gerçeklikten kopuk, fildişi kulede kararlar vermemektedir. Mahkeme, temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaları yorumlarken, kamu düzeni ve özgürlükler arasındaki hassas ilişkiyi gözetmekte, toplum sözleşmesi mahiyetinde olan anayasaların bir intihar sözleşmesi olmadığını her fırsatta belirtmektedir.
Bu anlamda mahkemenin benimsediği hak eksenli yaklaşım, romantik ve sınırsız bir özgürlükçülük değildir. Anayasa Mahkemesinin hak eksenli paradigması, anayasal sınırlarını aşan bir yargısal aktivizmden de yetkilerini kullanmaktan çekinen bir yargısal kendini sınırlamadan da aynı ölçüde uzak durmayı gerektirmektedir. Mahkememiz hürriyetin, ötekilerin hürriyetiyle bir arada korunması gerektiği düşüncesiyle kararlarını vermektedir. Bu amaçla Anayasa Mahkemesi, Mevlana'nın adalet tanımında olduğu gibi her şeyi yerli yerine koymaya, herkesin hak ettiğini ve hakkını teslim etmeye çalışmaktadır."
Kaynak: AA