YSK'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine yönelik kararının ardından, milletvekillerinin de katılımı ile yapılan olağanüstü CHP Parti Meclisi (PM) toplantısı sona erdi.
YSK'nin kararının ardından dün akşam saatlerinde Merkez Yönetim Kurulu'nu (MYK) toplayan Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun çağrısıyla bugün de PM olağanüstü toplandı.
Tüm CHP milletvekillerinin de davet ettiği toplantıya, YSK kararıyla mazbatası iptal edilen Ekrem İmamoğlu da katıldı.
Toplantı çıkışında basın mensuplarına açıklamada bulunan İmamoğlu, çok verimli ve güzel bir toplantı yaptıklarını söyledi. Toplantıya PM üyeleri ve milletvekillerinin katıldığını aktaran İmamoğlu, Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nın CHP TBMM Grup Toplantısı'nda gerekli açıklamayı yapacağını bildirdi.
İmamoğlu, şunları kaydetti:
"Demokrasimize büyük bir darbe vurulmuştur. Bu süreci hep birlikte tamir ve tedavi etmeliyiz. Elbette sürece karşı tepkilerimiz var. Tüm süreci Genel Başkanımız en net şekliyle grup toplantısında açıklayacaktır. Milletimize, İstanbul'umuza şunu söyleyelim ki gerçekten her şey çok güzel olacak. Hep beraber çok güzel işler başaracağız. Hem demokrasi adına hem İstanbul'umuz adına."
BOYKOT YOK, SEÇİME GİRİLECEK
Öte yandan toplantının açılışında Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun YSK'nin yapısına ilişkin değerlendirmelerde bulunduğu ve önceki seçimlerdeki "mühürsüz oy" kararına atıfta bulunduğu belirtildi.
Milletvekilleri ve PM üyelerinin de söz aldığı toplantıda, seçimlerin boykot edilmemesi ve sevgi dili kullanılarak kampanya sürecinin götürülmesi gerektiği kararının alındığı öğrenildi.
TOPLANTI SONRASI BİLDİRİ
Toplantı sonrası 'Demokrasi ve Özgürlük' başlığıyla bildiri yayımlandı. Bildiride, 6 Mayıs 2019'un, Türkiye'nin demokrasi tarihine 'kara gün' olarak geçtiği belirtilerek, şöyle denildi:
"Bu tarih hiç unutulmayacaktır. Hukukun, adaletin, temiz siyaset ve ekonomik istikrarın tek bir kişinin şahsi korku ve hırsına bu şekilde feda edildiği başka bir örnek tarihimizde yoktur. Halkın açık tercih ve talimatını ayaklar altına alan demokrasi düşmanları, sivil darbe sürecinde bir adım daha atmışlar ve bilerek, isteyerek, planlı bir hukuk cinayeti işlemişlerdir. 6 Mayıs darbesinin azmettiricisi, yargısız infazcısı ve şakşakçısı alenen ortadadır. İsimleri bundan böyle sadece lanetle anılacaktır. Demokrasimiz açısından esas acı olan, seçim güvenliğini sağlamakla görevli hakimlerin de bu kirli darbeye iştirak etmesidir. Demokrasinin olmazsa olmazı sayılan Meclis denetimi, bağımsız yargı, tarafsız medya ve sivil toplum katılımı ne yazık ki zaten tarihe karışmıştır. Demokratik meşruiyetin elde kalan son kalesi ve namusu olan sandık, o namusu korumakla görevli olanların eliyle, millet iradesine kast edenlerin emellerine teslim edilmiştir."
'ÜLKEMİZDE TUZ ARTIK KOKMUŞTUR'
Demokrasinin temelini oluşturan 'hukukun üstünlüğü', 'kuvvetler ayrılığı', 'seçme ve seçilme hakkı'nın kararla ortadan kaldırıldığı savunulan bildiride, şunlar kaydedildi:
"Ülkemizde tuz artık kokmuştur. Ülkemizin rotasını çağdaş uygarlıktan, Ortadoğu'nun başarısız diktatörlükleri düzeyine düşüren bu kararın azmettirici ve sorumluları, elbette tarih huzurunda ve millet vicdanında hak ettikleri sonu bulacaktır. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran, ülkemize çok partili demokratik yaşamı getiren Cumhuriyet Halk Partisi'nin üyeleri olarak ülkemize dayatılan bu rota değişikliğini reddediyoruz. Ülkemizin 180 yıllık çağdaşlaşma, 73 yıllık demokrasi yürüyüşüne ve kurucu Genel Başkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün çizdiği 'çağdaş uygarlığı yakalama ve geçme' hedefine bir kez daha kuvvetle sahip çıkıyoruz. Hem partinin, hem de devletin başına aynı kişiyi oturtan partili cumhurbaşkanlığı sisteminin, iktidar partisi ile devlet arasındaki sınırları yok ettiği kısa sürede görülmüştür. Mülkiye müfettişleri, polisler, savcılar iktidarın seçimi yeniletmeye dönük çalışmalarında sahaya sürülmüş, devlet memurlarına siyasi amaçlar doğrultusunda talimatlar verilmiş, baskılar yapılmıştır. Başa geçen parti ile devlet arasındaki sınırları ortadan kaldıran bu sistem, demokrasimizin önündeki en büyük tehdit olduğunu göstermiştir. Ülkemizde ekonomik sıkıntılar artık taşınamaz hale gelirken, huzursuzluk her geçen gün artarken, içeride ve dışarıda güvenlik riskleri giderek belirginleşirken, buna bir de bizzat ülkeyi yönetenler tarafından yönetimde meşruiyet krizi eklenmiştir."
'YSK ÜYELERİ TOPLUCA İSTİFA ETMELİ'
Bildiride, 'meşruiyet krizi'nin aşılabilmesi ve sandığın namusunun korunması için atılması gerekli görülen adımlar ise şöyle sıralandı:
"Eğer sandık kurullarında şaibe varsa, 16 Nisan Anayasa Referandumu, 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı, Milletvekili Seçimleri ve 31 Mart'ta Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimiyle aynı sandıkta ve aynı zarflarla yapılan ilçe belediye başkanlığı, belediye meclis üyeliği seçimleri de aynı kıstasla yenilenmelidir. Seçim kurullarında bir hata varsa sorumlusu sadece ve sadece YSK'dır. YSK'nın kusuru seçmene yüklenemez, seçmen cezalandırılamaz. YSK üyeleri seçmene karşı işledikleri suç sebebiyle topluca istifa etmelidir. İçişleri ve Adalet Bakanlarının seçim dönemlerinde tarafsızlığını sağlayacak düzenlemeler mutlaka yapılmalıdır. Biz Cumhuriyet Halk Partililer olarak demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, seçme ve seçilme hakkının tam güvence altında olmasından yana olduğumuzu, milletimiz ve tarih huzurunda ilan ediyoruz. Gücümüzü milletten alarak demokratik mücadelemizi artan bir azim ve güçlü bir kararlıkla sürdüreceğimizi açıkça taahhüt ediyoruz. Türkiye'nin karşılaştığı bu yol ayrımında demokrasiye inanan, hak, hukuk ve adalet duygusunu içinde taşıyan, siyasi düşüncesi ve parti aidiyeti ne olursa olsun, tüm yurttaşlarımıza elimizi uzatıyoruz. Bu uzatılan elin 23 Haziran'da kuvvetli bir şekilde tutulacağına, demokratik mücadelemize güç katacağına ve 31 Mart'tan çok daha büyük bir zafere ulaşacağımıza yürekten inanıyoruz."